İyi okumalar:)
Tanrı on çocuk için ölümü anne karnına düşmeden imzalattı, ölümlerini süsledi, hayatlarını değiştirdi. Onları kendisi için kuklaya çevirdi. Elinde tuttuğu iplerle onları yönlendirdi...🌖
Ellerimde gri eldivenlerim vardı. Yanımda Miraç, karşımda ise Stew ve Ahsa vardı.
Stew dün bayılttığım çocuktu. Ahsa tahmin ettiğim gibi bir ajandı ama benim için gönderilmemişti. Dün acımadan öldürdüğüm adam yani Tylor için gönderilmişti. Ahsa yanında dört erkek ajanla birlikte gelmişti. Üçünün yerini bilmiyorduk ama biri şu an karşımızda başını ovalıyordu.
"Bu yaptığın ilacın sadece uyku ilacı olduğuna emin misin?" nefretle bana bakıyordu ve haklıydı aslında, dün yaptığım ilaç yanlış ilaçtı. Uyuşturucu gibi bir şeydi. Tüm vücudu felç bırakıyordu ve hareket etmesine izin vermiyordu. Etrafta olan biteni dinleyebilirdi ama asla hareket edemezdi. İlaç bütün vücudunu kastığı için de şu an tüm eklemleri ağrıyordu ama bence onun bundan haberi olmasına gerek yoktu.
"Evet eminim, sadece yaptığım ilaç çok etkili bir ilaç" gözlerimi onun gözlerine sabitlemiştim ve hiç ayrılmadan ona bakıyordum.
Anlıyormuş gibi başını salladı. O dakikadan sonra bir sessizlik oldu. Ben eldivenlerime bakmaya başlamıştım. Miraç korku dolu bakışları bendeydi. Neden korktuğunu bilmiyordum. Stew kapıya bakıyordu. Ahsa ise dolu gözlerle yere bakıyordu.
Uzun bir sessizlik oldu. Bu sessizlik canımı sıkmaya başlamıştı ama ilk konuşan ben olmayacaktım. Miraç yerinde rahatsız oluyormuş gibi kıpırdanmıştı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde çok korktuğu anladım. Ellimi ona uzattığımda irkilmiş gibi elini geri çekmişti. Elini hava da yakalayıp tuttum ve korkmaması gerektiği gözlerim ile söyledim. Bu bizim aramızda bir şeydi. Gözlerimizle anlaşabiliyorduk.
En sonunda Ahsa sessizliği bozdu. "Aslında buraya sadece Tylor'u bulmaya gelmedik. Biz sizden bir şey istemeye de geldik ama bunu nasıl yapacağımızı bilmiyoruz." bakışları Stew'e döndü. Stew onaylayarak baktı ve konuşmaya devam etti.
"Hemen bunu size söylemem biraz garip olacağı için en başından anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz ki dünyamızda yoğun bir salgın var ve bu salgın bir türlü durdurulamıyor. Zaman geçtikçe çoğalıyor. Bunu durdurmaları gerekiyor ama yetkililer durdurmuyorlar. Neden acaba? Neyse konumuz şu an bu değil. Asıl konumuz salgının ilk başladığı zaman yani 2000 yılında. Salgın 2000 yıllarında başladı. Herkese geçmiyordu. Belli başlı kişilere bulaşıyordu. Yine de bir aşı üretmeye başladılar. Hayvanları denek olarak kullandılar. Bir sürü hayvan katledildi, öldürüldü.
Aradan iki yıl geçtikten sonra olumlu sonuç geldi. Denekler olumlu sonuç gösteriyordu. Bu da iyiye haberdi. En önemli olan doktorların olduğu bir toplantı düzenlendi. Toplantının amacı ise bu aşıyı insanların üzerinde de denemekti. Yani kısaca onları denek yapacaklardı. O toplantı da on kişi vardı ve on kişiden bir kişi bile buna itiraz etmedi. Yirmi çocuğun ölüm imzasını imzalamıştı. O toplantıda olan bir doktor vardı. Herkes çok severdi. Adı galiba Aslıydı. O toplantıdan bir hafta sonra ortadan kayboldu ve bir daha bulunamadı. Neyse o toplantıdan sonra hastane de çalışan on kadın evlendirildi ve hamile kaldılar. Ama on kadın da dayanamadı ve hepsi öldü.
2007 yılında tekrar denendi on kadın tekrar evlendirildi ve hamile bırakıldı. Hiçbir kadın ölmeden kurtuldu. Çocuklar sağlıklı ve bağışıklığı yüksek doğdu. On yıl boyunca hayatlarına devam ettiler." Bir anda öksürmeye başladı Ahsa, Stew hemen çantasından su ve hap çıkardı ve onun yerine konuştu. "Ahsa astım hastası, tozlu yerler onu çok yoruyor." dedi ve Ahsa'nın iyi olduğunu anladıktan sonra konuşmayı o devam etti.
"Dediği gibi çok sağlıklı ve bağışıkları çok yüksekti. Aynı sizin gibi, herkes o çocuklara kahramansınız dedi, aynı size dendiği gibi. Neyse konumuz bu değil. On yıl sonra bir kaza oldu. Kaza süsü verilen bir kazaydı aslında, o gün neler olduğunu bilmiyoruz ama size bir şey enjekte ettiklerini ve verilen aşıya olumlu sonuç gösterip göstermediğine baktıklarını düşünüyoruz. "
Duyduklarım kulaklarımdan beynime girdiği zaman, zaman kapsamını yitirmiştim.
Bize demişti, yani biz denek miydik?
Nasıl olurdu?
Olmazdı değil mi?
Ailem bana yapmazdı demi bana?
Ya da yapar mıydı?
Kafam çok karışmıştı. Aklım allak bulak olmuştu. Stew hala bir şeyler anlatıyordu ama pek anlamıyordum. Miraç'a baktığımda oda benimle aynı durumdaydı.
Gri eldivenlerimi titreyerek çıkarmaya çalışırken deponun kapısı gıcırdayarak açıldı ve içeriye üç kişi girdi.
Kafalarında şapkalar vardı ve yüzleri yere bakıyordu. O yüzden kim olduklarını bilemiyorduk.
Yanımıza ulaştıklarında, orta da olan ve boyu en uzun olan çocuk şapkasını çıkardı ve Stew'e bakıp "Havalı bir giriş oldu değil mi?" dedi.
Sesi çok kalındı ve gözleri çok korkunç bakıyordu. Korkmam gerekiyordu ama korkmamıştım çünkü sıcakkanlı duruyordu.
Sağ tarafında duran çocuk şapkasını kafasından çıkardığında şaşırmıştım çünkü daha demin baktığım kişiyle aynı kişiydi. Şaşkın şekilde onlara bakıyorken, adamın bakışları beni çok korkutmuştu. Direkt olarak bana bakıyordu ve gerçekten çok korkunçtu.
"Saçmalamayı kes ikiz bozuntusu" Dedi ve bana bakmaya devam etti.
Onlar ikizdi, birbirlerine benziyorlardı. Hem de çok benziyorlardı ama aralarında bir fark vardı. Biri sıcakkanlı iken diğeri soğukkanlıydı.
En sonunda sol tarafta kalan kişi de şapkasını çıkardığında, hiç beklemediğim bir kişi ile karşılaştım. Karşımda duruyor ve ellerimdeki eldivenlere bakıyordu...
Her gün bölüm atma kararı aldım. Bölümlerin kısa olması bence daha iyi olacak gibi, o yüzden bölümler kısa olacak ama merak etmeyin her gün bölüm atmaya çalışacağım.
Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok önemli, görüşmek üzere..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Ay
خيال علميBir imza, yirmi çocuğun hayatını değiştirdi. Tanrı yirmi çocuk için doğmadan ölümlerini imzalattı. O imza onların ölüm dilekçeleriydi. Yirmi çocuk için ölüm anne karnına düşmeden imzalanmıştı...