Özlem

10 6 0
                                    

İyi okumalar :)

Bir kelebek kozasından çıktı. Kozadan çıkarken biliyordu öleceğini, doğduğu gibi ölmek nasıl hissettiriyordu acaba?

Yaşamak istiyordu  ama tanrının ona verdiği yaşama süresi sadece yirmi dört saatti. Kendi güzelliği göremeyecek kadar az zamanı vardı.

Bütün hayatını bir güne sığdıracaktı. Dünyanın tüm güzelliklerini görmek istiyordu. Ama onun sadece yirmi dört saati vardı.

Bu haksızlıktı. Ego sahibi olan insanların daha çok yaşama hakkı vardı. Ama onlar bu hakkı kullanmıyorlardı. Dünyayı yerle bir ediyorlar, kendilerini daha da dibe batırıyorlardı. Ama onlar için kendileri en önemli varlıklardı...

 Ama onlar için kendileri en önemli varlıklardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yazarın anlatımıyla

Sonay gözlerini araladığında başında ki ağrı onu geri gözlerinin kapanmasına sebep oldu. Odasında olmadığını biliyordu, burada ölü hayvan kokusu vardı ve o koku Sonay'ın burnunu acıtıyordu.

Gözlerini tekrardan açmaya çalıştı. Bu sefer az da olsa gözünü açmaya başarmıştı. Ama etrafında hiçbir şey göremiyordu çünkü burası zifiri karanlıktı. "Kimse var mı?" boğazı çok kurumuştu. Sesi çok kısık çıkmıştı ve biri olsa bile sesini duyamayacağını biliyordu.

Etrafa bakınmak için ayağa kalkmaya çalıştı ama ayağında olan acı yüzünden geri yerine oturdu. Ayağına bir yara vardı, karanlıktan pek gözükmüyordu ama baktığımızda derin bir yara olmadığı anlaşılacak şekildeydi. Derin olmadığı için sorun yoktu ama yara açık kaldıkça enfeksiyon kapma riski artıyordu.

Kendini zorlayarak ayağa kaktı. Sağ ayağında olan yara onun yürümesini engellese de yürümeyi deniyordu. "Kimse var mı?" Sesi bu sefer daha yüksek çıkmıştı. Bağırdığı için boğazını zorlamıştı. Bu yüzden boğazı daha çok acımaya başlamıştı. Öksürük krizine girmişti ve canı gittikçe daha çok acıyordu. Susamıştı ama bu yerde su bulamayacağını da biliyordu.

Aradan neredeyse on dakika filan geçmişti. Sonay etrafa bakınmaktan yorulmuş ve zemine oturmuştu.

Sanki biri ondan düşünme yetisini almış gibiydi. Hiçbir şey düşünemiyordu.

Ayağında ki yaraya bakarken birinin ayak seslerini duydu. Hata iki kişilerdi. Fısıldayarak konuşuyorlardı. Ama çok kısık konuştukları için dediklerini duyamıyordu. İçeriye bir kadın ve bir erkek girdi. Bu kişileri tanıyordu. Bunlar anne ve babasının asistanıydılar. Ellerindeki feneri Sonay'a doğru çevirdiler. "Kız bu mu?" diye sormuştu erkek olan,  "Evet mal kafa başka birini görüyor musun acaba?" Diye kızmıştı kadın olan asistan.

"Selin yardım eder misin? Ayağımda bir yara var." Demişti Sonay ayağındaki yarayı göstererek.

Kadın olan, Sonay'ın yanına yaklaşıp, kulağına doğru "Hayır yardım edemem ama sana bir sır söyleyebilirim. Hayatın bundan sonra değişecek küçük kız" dedi ve Sonay'ın kafasına elindeki fenerle vurdu. Sonay ne olduğunu anlayamadan, gözleri kapandı...

Son AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin