7. Bölge

297 15 7
                                    


herkese selaaaaaammmmm 

yeni bir kurguyla geldim umarım beğenirsinizz ve çook seversiniizz.. aslında bu hikayenin çıkış noktası biraz da izleyenler varsa the rain dizisine dayanıyor, ondan esinlenildi. 

Ve arkadaşlar bi önceki hikayenin bu kadar okunacağını tahmin etmemiştim açıkçası, kaderi bu ficede bulaşsın fkhjkfgkfjg neyse sizi hikayeyle baş başa bırakayım <3 

keyifli okumalarrrrr

*

Hepimiz farklı yerlerden geldik, hepimiz başka bölgelerde yaşadık yıllarca, birbirimize yabancı, birbirimizin ismini bilmeyen bizler; şimdi birbirinden ayrılmayan o 7'li olduk.

Bazılarımız birbirinden nefret de etse, bu kıyamette nefrete yer olmadığını öğrendik. Zor ama oldu işte. Öğrendik.

Bakıyorum şimdi, etrafıma göz gezdirdiğimde hayatta kalmaya çalışan insanları gördükçe ilk başta yaşadığım korku ve acı canlanıyor gözümde, şimdi tüm bunlara alışmış olmak, iyi mi yoksa kötü mü bilmiyorum bile.

Her gün başka bir insanın yok oluşuna alışmak iyi olur muydu ki?

"Ne düşünüyorsun yine şapşal Gguk?" Diyerek yanıma giren Hoseok hyunga döndüm, size bir sır vereyim -burada en sevdiğim ama en sevdiğim hyunglarımdan biridir o- "hiç." Dedim dönen sandalyemde kendimi döndürüp ona bakarak, "her zaman ki şeyler."

Kafasını sallayarak bana baktığında masanın diğer tarafına yerleşti, bir şey söylemeye gerek duymamıştı çünkü beni tanıyordu, soru sorsa daha da üzüleceğimi biliyordu.

Gülümsedim ona, sabahın bu erken saatinde tek başıma ortak alanda olmama alışıktı o, genelde ilk önce ben gelirdim, benden sonra da çoğunlukla hatta neredeyse her gün Taehyung hyung gelirdi ortak alana ama bugün gelmemişti, Hoseok hyung gelmişti, şikayetçi değildim tabi ki ama alışmıştım onun gelmesine, bir an göremeyince aradım işte.

"Diğerleri ne zaman gelecek açlıktan midem sırtıma yapışmak üzere!" Diye söylendi ellerini masanın üzerine koyarak, sabırsızdı biraz ama burada beklemeyi de sabrı da öğrenmiştik hep birlikte.

"Birazdan burada olurlar." Dedim söylediğine karşılık, her sabah bu ortak alanda biz 7'li birlikte kahvaltı eder -tabi buna kahvaltı denirse- sonra da gün içinde yapılacak planlara göre hareket etmeye başlardık. 7. Bölgedeki belirli yerlerde belirli gruplar halinde hayatta kalma savaşında el eleydik hepimiz.

Büyük bir alandı, kocaman büyük bir alan ama gökyüzünü göremiyorduk.

7. Bölge bir yeraltı sığınaydı, dış dünyayla tamamen bağlantımız kesilmiş, gökyüzünden tamamen uzaklaşmıştık. Mecburduk çünkü.

"Günaydın millet." Diyerek ortak alana giren Namjoon hyungla kafamı o tarafa çevirdim, "günaydın liderim, sizi burada görmek büyük bir şeref.." Hoseok ayaklanmış, Namjoon'un önünde reverans yaparak eğilmişti, dalga geçiyordu onunla aklınca, çünkü Namjoon hyung genelde aramıza en son katılan kişiydi, çok geç gelirdi, ve biz de o gelene kadar kahvaltıya başlayamazdık.. geç gelme nedeni ise okuduğu kitabı bir türlü bırakamamasıydı, o kitabi kim bilir kaç kez baştan sona okudu..

Namjoon hyung bizim grubumuzun lideri aynı zamanda 7. Bölgeden sorumlu olan bölge şefiydi. Yani buranın kurucusundan sonra sorumluluk ona ait gibi bir şeydi işte.

"Dalga geçme benimle bugün hiç havamda değilim." Diyerek moralsiz bir şekilde oturdu masaya, arkasına yaslanıp gözlerini kapattığında anladık ki bizimle konuşmak istemiyordu, Hoseok hyungla aynı anda birbirimize bakarak diğerlerini beklemeye başladık biz de. Hoseok hyung üstelemeden sandalyesine geri oturmuştu, bende omuzlarımı silkerek baktım ona, yapacak bir şeyimiz yoktu.

Birkaç dakikanın sonunda tüm neşesiyle içeriye giren Jimin, Namjoon hyungun bile sıçrayarak gözlerini açmasına neden olacak şekilde enerjikti bugün, "kıyamet takımı bugün nasıllar bakalım?" Hoplaya zıplaya içeriye girip dönen sandalyelerden birine yerleşti, tam Namjoon hyungun yanına hem de.

"Ne bu enerji Jimin?" Namjoon hyung tüm moralsizliğiyle ona bakmış, bunu söyledikten hemen sonra başını yeniden sandalyeye yaslayarak gözlerini kapatmıştı.

"Enerjik olmazsam deliririm kusura bakma lider." Aynı şekilde o da arkasına yaslandı, onu çok iyi anlıyordum aslında, haklıydı. Eğer yaşanan bu şeyleri dalgaya vurmasa delirirdi. En azından o dışa vurabiliyordu içindekileri. Ben yapamıyordum işte.

"Gguk seninki nerede?" Diye sormuş, masaya doğru eğilmişti, sorusuyla gözlerimi kocaman açarak ona baktım, benimki mi? Benimki de kim?

"Benimki?" Diye sorgular şekilde sorduğumda güldü, "Taehyung'u diyorum." Dediğinde kalbimin teklediğini hissettim, yani.. neden öyle demişti ki? Taehyung hyung benden pek hazzetmezdi.

"Bilmiyorum." Dedim ve gözlerimi kaçırarak arkama yaslandım, sahi, neredeydi ki o? Şimdiye kadar çoktan gelmiş olması gerekirdi.

"Günaydın liderim.." kapının yeniden açılmasıyla o tarafa dönmek istedim ama bakışlarım masanın köşesine sabitlenmiş şekilde kalmıştım, dönmedim. "Ve diğerleri." Dedi Jin hyung, fark ettiniz mi bilmem, Namjoon hyung dışındakilere karşı biraz.. biraz sert biriydi o.

Nedenini hiç anlamamıştım ama bize karşı olan sert tutumu yıllardır hiç değişmemişti. Kötü değildi, sadece.. sadece nefret ediyor gibiydi. Ama nefret de etmiyordu işte, anlayamıyordum bir türlü.

"Sana da günaydın lider yalakası!" Hoseok hyungun söylediğiyle kafamı aniden çevirip ona baktım, alışıktım gerçi sürekli birbirlerine laf sokmalarına ama her seferinde şaşırıyordum işte.

"Hoseok kes sesini!" Jin hyung, Namjoon hyungun diğer yanındaki boş sandalyeye yerleşirken ateş saçan bakışlarını Hoseok hyunga yolluyordu, Tanrı'ya şükür ki birbirlerine bunca laf sokmalarına rağmen bir kez olsun ciddi bir şekilde kavga etmemişlerdi.

Onları izlerken kafamda yankılanan seslere odaklandım, Taehyung hyung neredeydi? Neden gelmemişti?

İlk önce o gelirdi, her sabah benden sonra ortak alana gelen kişi oydu, şimdi neden en sona kalmıştı? Bir şey mi olmuştu yoksa? Ben.. ona bir şey olmasına dayanamazdım..

Tüm sessizliğiyle içeriye girip hiçbir şey söylemeden Jimin'in çaprazına oturan Yoongi hyunga baktım, konuşmazdı ve genelde herkese karşı soğuktu, ama Jimin'e karşı ekstra bir soğuktu. Hep yanına gitse de hep onun yanında olsa da onunla hiç konuştuğunu görmemiştim. Gerçi kimseyle konuşmazdı ya, neyse.

"Geldi bizim sessiz kedi." Hoseok hyung yine birilerine laf atma yarışına girerek konuşmaya başladı ama Yoongi hyung onu duymazlıktan gelmişti, göz devirerek arkasına yaslandı.

Herkes buradaydı şimdi, bir kişi hariç.

"Ben.." dedim dikkatleri üzerime çekmeye çalışarak, "ben bir Taehyungie hyunga bakayım olur mu?" Ellerimi sandalyenin kolçaklarına yaslayarak kalkmak için hazırlandım, Jimin'in gülüşünü görmezden gelerek kalacaktım ki arkamdaki kapının açılmasıyla ve duyduğum sesle geri yerime çakıldım, "neden bana bakacaksın?" Duyduğum sert sesiyle dönmek istedim ama bir an donduğumu düşündüm, neden bilmem sesini duyduğum her an sanki kalbimde ışıklar yanıyormuş gibi aydınlanıyordu içim. Garipti.

"Gelmedin, bir sorun olduğunu düşündüm." Dediğimde bakışlarımı ona çevirdim, kapıyı kapatmış yanımdaki boş sandalyeye oturmak için adımlarını benim olduğum tarafa yöneltmişti.

"Sorun yok, sadece.." dedi ama sonra durdu, ortak alandaki herkesin bakışlarının ikimizde olduğunu fark ettiğinde devam etmedi. "Günaydın çocuklar." Dedi ve yanıma oturdu, söyleyeceği şeye devam etmemesi içimdeki merakı artırsa da yapabilecek bir şeyim yoktu.

"Herkes burada olduğuna göre," Namjoon hyung oturuşunu düzeltmiş, herkese teker teker bakarak "kahvaltınızı yapabilirsiniz, afiyet olsun." Demişti.

Kahvaltı dediğimiz şeyse önümüzde duran bir kase yulaf lapası ve bir küçük paket içinde duran ekmekti. Ha bir de küçük bir şişe su.

Herkes Namjoon hyungun emriyle önündekini yemeye başladı, böyleydik biz, birbirimizden nefret eder gibi gözükür, birbirimizden belki de hiç hoşlanmıyormuş gibi davranırdık ama biz bir aileydik. Hayatta kalmayı başaran ve birbirimizi ne olursa olsun hayatta tutmaya yemin etmiş 7 kişiydik.

7.BÖLGE | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin