Sabah erkenden uyanmıştım. Son iki gündür yaşadıklarıma göre çok daha iyi hissediyordum. En azından bir kadının yuvasını yıkmış ya da onun çekeceği kalp ağrısının sebebi olmayacaktım. Peki Hazar ağanın söyledikleri gerçek miydi?
Ne olduğu şuan o kadar umrumda bile değildi ki, sonuçta bir kadının acısı olmayacaktım.Yatakta kalktım ve kendimi duşa attım. Evdeki herkes dün geceden olayı derin bir uykudaydı. Hızlı ve soğuk bir duş aldıktan sonra, aynanın karşısına geçtim.
Kabuk bile tutmamış dizime baktım. Yaralar o kadar tazeydi ki acısını hissetmesemde onlar varlığını koruyor ve bana her acıyı tekrar tekrar yaşatıyordu. Aynanın hemen yanında duran dolaptan bir elbise aldım.
Sarı renkli, üzerinde çiçek desenleri bulunan, ayak bileğinde biten, karın kısmında ince kemer gibi duran ipleri vardı. Ayağıma beyaz sporlarımı giyinicektim.
Dizimdeki yaralar henüz kabuk bağlamadığı için ve daha taze oldukları için pantolon giydiğimde oldukça rahatsız edeceklerdi beni. Bu yüzden sıkça elbise kullanıyordum.
Saçlarımı hızla kuralayıp, yüzümdeki morlukları yok etmek için suratıma bir kaç kapatıcı sürdüm. Solgun yüzümü canlandırmak gibi bir niyetim yoktu ama morlukları gördükçe kendime ağlamak istiyordum. Bu yüzden onları yok ediyordum. Yatağımı toplamak için döndüm ve telefonuma bir kaç bildirim gelmesiyle durdum. Hepsinin sosyal medya sayfalarından gelen tebrik mesajları olduğunu görünce hiç birinin direk mesaj kutusuna bakmadım. Telefonu Küçük masanın üzerine bırakıp, yatağımı düzelttim ve gelen aramayla telefonuma döndüm. Arıyan Mine'ydi.
"Efendim" diye telefonu açtığımda Mine heyecanlı bir sesle konuşmaya başladı.
"Sosyal medyada senin için yazılan güzel yorumları okudun mu yenge? Herkes seni prenses gibi görmüş. Gerçi zaten öylesin..." Diye şen bir şekilde gülünce ona karşılık olarak nazik davrandım.
"Teşekkür ederim ama sosyal medyada yazılanlara pek bakmak istemiyorum güzelim. Herşey zaten çok saçma ve insanların kişisel düşünceleriyle kafamı karıştırmak istemiyorum. Ama bu neşeni benle paylaştığın için teşekkür ederim." Dedim. Biraz bozulmuş olucak ki ses tonu daha sakin bir şekilde konuşmaya devam etti.
" Rica ederim. Yenge acaba kahvaltıya beraber mi çıksak? Hem abim de kahvaltı yapmadı, birbirinizi tanımış da olursunuz. Hadi ya yenge lütfen!" Diye çok tatlı şekilde konuşunca bir kez daha onu kırmak istemedim.
"Abinin gelmesine gerek yok yan yana olmamız da önemsiz. Sadece senle gitsek de olur. Tabi sen nasıl istiyorsan öyle yapalım." Dedikten sonra, Mine bu sefer şakayla karışık laf vurdu arada.
"Yani kimse benim gibi birinin karşısında hayır diyemez zaten yengecim ama abimin karizması ve tatlı dilide bize lazım o da bizimle gelse güzel olur. O yüzden hazırlan bir saate yanındayız ve yarın için nişan alış verişine başlarız. Hadi öptüm yenge." Dedikten sonra benim cevap vermeme fırsat vermeden telefonu kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ TOPRAK
FanfictionBerdele kurban giden bir kadın. Sevdiği olduğu halde,bütün aşiretin önünde berdeli kabul ediyorum diyen, koca yürekli bir kardeş... Berdele kurban gitmesine rağmen yeri göğü sağır edecek şekilde kahkahalar atan Nare Koza... Ona deliler gibi aşık ol...