Etrafta dönüp duran onca insan beni görmüyordu. Acıdan ölüyordum ama kimse görmüyordu. Ben hiç bir şey yokmuş gibi davrandıkça onlar benim mutlu olduğumu sanıyordu.
Beni akşam için hazırlayan Mine bile farkında değildi, kalbimdeki yaraların.Bedenimi saran bu koca boşluk beni ele geçirmeyi başarmıştı. Acım ikiye katlanıyordu ama sessizliğim kendini koruyordu. Ayna da gördüğüm bu kadın kimdi? Bana çok tanıdık gelen ama şuan bir o kadar yabancı gelen kadın kimdi? Ben kimdim? Kayıp mı olmuştum? Kendi ruhumun içinde kayıp mı olmuştum?
Dizindeki yaranın acısını ilk kez hissettim. Kafamı aynadaki yıkık dökük kadından çevirip, dizlerime baktım. Mine tam önümde oturmuş dizlerime, aldığım kapatıcıları sürüyor, yaraları kaybetmeye çalışıyordu. Dün fark etmemiştim ama yüzümde tokat izi vardı. Melek tatlı tebessümlerle yüzüme bakıp kapatıcıyı yüzüme sürdü.
Gözlerimi kapatıp onun dokunuşlarına izin verdim. Ellerini saçlarımda gezdirmeye başladığında bilmeden bana işkence yaptığının farkında değildi bile. Gözlerimden aşağı süzülen yaşlara engel olamamıştım. Tenime yabancı gelen bu yaşları bile tanımıyordum. Mine'nin sesi kulaklarımda yankılanınca gözlerimi açtım, acele bir şekilde göz yaşlarımı sildim.
"Abla iyi misin? Bak istersen seni yalnız bırakabilirim biraz?"dedi Mine sakin bir ses tonuyla. Söylediklerini pek anlamadım ama sadece hayır anlamında kafamı iki yana salladım. Melek kaldığı yerden devam etti beni hazırlamaya.
Beni hazırlama işleri bitince odadan çıktı Mine. Onun arkasından ayağa kalktım. Çok güzel olmuştum, ama bir şey eksikti. Ruhu eksikti. Bu kadın az sonra evleneceği adamla karşı karşıya gelecekti ama o kişi sevdiği adam olmayacaktı. Aynada ki bu kadının güzelliğinin pek bir anlamı kalmamıştı. Kendime son bir kez derinlemesine baktım...
Herşeyiyle çok güzeldi aynadaki ben. Ama içerdeki ben o kadar harap olmuş bir haldeydi ki kim olduğumu tanımıyordum bile.
Dışarıdan gelen sesleri duyunca kendimi kapının önüne attım. Etrafta dolanıp, telaşla hareket eden herkesi seyrettim tek tek. Ben kapıdan dışarı çıktığımda ilk fark eden annem olmuştu, gözyaşları içinde "Nare" demişti.Az önce ağlamak isteyen ben şimdi ona öylece bakıyordum.
"Çok güzel olmuşsun..." Dediğinde boğazım düğümlendi ama tek damla düşmedi göz pınarlarımdan. Sessizce bahçeye çıktım. İçimde kopan fırtınaları duyan yoktu. Oysa avaz avaz bağırıyordum.
Herkes mi sağırdı? Kimse mi duymuyordu beni? Herkes mi kördü?
Koca kalabalığın içinde ben kimsesizdim...
Acıyan kalbimi tuttum, derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Bir anda açılan bahçe kapısı yüzünden irkildim. Kapıya döndüğümde Hazar'la karşı karşıya kalmayı beklemiyordum. Gözlerini, kahvelerime dikti ve öylece kaldı. Harap bir hali vardı, sanki bir şey diyecekti ama bundan son dakika vazgeçmiş gibiydi. Sorgulayıcı bakışlarım onun yüzünde sabitlenmişken, Hazar konuşmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ TOPRAK
FanfictionBerdele kurban giden bir kadın. Sevdiği olduğu halde,bütün aşiretin önünde berdeli kabul ediyorum diyen, koca yürekli bir kardeş... Berdele kurban gitmesine rağmen yeri göğü sağır edecek şekilde kahkahalar atan Nare Koza... Ona deliler gibi aşık ol...