7 BÖLÜM

313 10 7
                                    

Yeni bir sayfa.

Yazarın anlatımıyla

Aradan iki saat geçmişti deli gibi yağan yağmurun altında sırılsıklam olmuştu. Yan tarafta ki ağacın altına kaçmış olsa da bardaktan su boşalırcasına yağan yağmurdan kaçamamıştı. Bartu'nun okuldan sonra gelip çalıştığı cafenin karşısında ki parkta oturmuş çıkmasını bekliyordu. Fakat bekleyişi boşa çıkmıştı. Cafeden çıkan kısa boylu iri yapılı bir adam önce cafenin kapısını kilitledi sonrasında kepenkleri de indirip uzaklaşmaya başladı. Dilruba'yı bir telaş sarmıştı. Yoksa Bartu'ya da mı bir şey yapmıştı diye düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Yağmur hızını kesmiş yavaş ve ağır şekilde yağmaya devam ediyordu. Dilruba ağacın altından çıkıp sırılsıklam olmuş bedeniyle cafeye doğru yürümeye başladı. Dişleri takırdamaya başlamıştı. Saçı başı su içinde kalmıştı karnı burnunda bir şekilde cafeye ulaşmıştı. Camdan içeri bakmaya çalışıyordu. Oysa içerde kimse yoktu. Bartu neden bugün işe gelmemişti diye Kara kara düşünüyordu. Açlığın verdiği yorgunlukla kapı önüne oturup sırtını duvara yasladı. Boğazı susuzluktan kurumuş haldeydi. Bütün hayatı 6 ay içinde alt üst olmuştu. Sessizce ağlamaya başladı. İsyan ediyordu hayatına. Nefret etmişti kendinden. Gidicek bir yeri dahi yoktu kimsesizce, yapayalnız bir şekilde şehrin sokaklarındaydı. Daha önce pes etmeye çalışsa da hep hayatta kalmak zorunda kalmıştı. Şimdi ölmek istese de karnında ki bebeği için küllerinden yeniden doğacaktı. Hem hiç bir şey eskisi olmayacaktı, hemde her şey eskisi gibi olacaktı.

.....

Sabahın sert soğuğu altında duvar dibinde uyumuş ıslak bedeniyle tiril tiril titriyor du. Saat sabahın 9 uydu. Biraz sonra elleri cebinde kısa boylu tombul Cafer bey geldi. Cafe sahibi olan Cafer Bey Dilruba'yı fark eder etmez hızlı adımlarla yanına yaklaştı.

"Ah ah kızım uyan yavrum ne olmuş sana böyle?"

Dilruba zar zor gözlerini aralayarak karşısında ki Cafer Beye baktı. Aniden yerinden kalkarak ayağa kalktı. Bartu gelmeden uzaklaşması gerekiyordu. Uzaklaşmak için attığı bir iki adımda durduran Cafer Bey kolundan tuttup açtığı Cafeye zoraki bir şekilde götürdü.

"Dur kızım böyle bir yere bırakmam seni. Üstün buz tutacak neredeyse. Bekle beni burda."

Biraz sonra elinde uzun pamuklu bir kazak ve uzun siyah bir keten getirip Dilruba'ya uzattı.

"Al bunları hemen içerde giy. Yoksa donacaksın."

Dilruba minnet eden gözleriyle başını sallayıp üstünü değişmek için lavaboya geçmişti. Bir an önce üstünü değişip gitmesi gerekiyor du Bartu gelmeden. Üstünde ki ıslak giysileri çıkarıp yan tarafta ki tuvalet kağıdıyla üstünü kurulayıp pamuk gibi olan kuru giysileri geçirdi üzerine. Elini yüzünü yıkayıp saçlarını düzeltti. Hemen lavabodan çıkıp Cafer Beye teşekkür edip çıkmak istedi. Oysa Cafer bey klimaları sonuna kadar açmış çay soyunu koymuş yemesi için peynirli sandviç ve patatesli poğaçaları servis yapmış Dilruba'yı yemesi için masaya oturtmuştu. Biraz sonra iki fincan çayla gelip Dilruba'nın karşında oturdu. Dilruba kendisi için getirdiği sandviç ve poğaçaların hepsini yemiş çayını sıcak sıcak içmeye başlamıştı.

"Yavrum bu ne acele boğazını yakacaksın. Hayırdır birinden mi kaçıyorsun. Ne bu acelen?"

Dilruba aniden durup Cafer Beyin gözlerine baktı. Elinde ki çay bardağını yavaşça aldığı yere bırakmıştı.

"Ben teşekkür ederim, her şey için daha fazla rahatsızlık vermek istemediğim için kalkmak istemiştim."

"Yok kızım rahatsızlık vermezsin anlat bakalım karnın burnunda bir halde bu soğukta ne işin var buralarda?"

Sevda (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin