XII

29 4 25
                                    

"Alope ve İris için güzel bir şey seçmek istiyorum." dedim.

Halios ile pazar yerindeydik ve ben yarışmadan kazandığım parayla bu iki kadın için bir hediye almak istemiştim. Halios ise bana eşlik etmişti.

"Kolye veya bilezik alsana." dedi Halios sıralanmış bileziklerden birini eline alırken. "Yok," dedim. "... Alope'nin çok fazla takısı var zaten."

"Yine de kadınlar böyle ıvır zıvırları severler."

"Her kadın değil."

"Kadın işte, hepsi aynı."

"Bu biraz cinsiyetçi oldu." dedim. Halios ise arada kullandığım tanımadık kelimeyi çatık kaşlarla karşıladı. Yapmamam gereken bir şey yaptım ve ona feminizmden, kadın haklarından bahsettim. Aklı durdu, dehşete kapıldı.

"Nasıl yani," dedi söylediklerimi iyice sindirebilmek için. "Kadınlar oy kullanıyorlar, isterlerse evlenip boşanabiliyorlar ve hatta her şeyde erkeklerle eşitler mi?"

Başımla onayladım onu. Biz tezgahları gezmeye devam ederken Halios bunu biraz sindirdi ve sonra "İyi olmuş." dedi. "Annemin aptal babamı bırakmasını isterdim." Gülümsedim ve omzunu sıktım.

Biraz daha dolaştık. En sonunda "Bu iris için nasıl?" dedim ve güzel bir yelpazeyi kaldırdım. "Ocağın başında yemek pişirirken çok sıcaklıyor."

"O zaman harika bir hediye." dedi Halios. Ödemeyi yaptım ve satıcının yadırgayıcı bakışları eşliğinde koluma astığım sepete yelpazeyi koydum. Dediğim gibi yaşıtlarım dışında hala birçok insan bana alışamamıştı ama artık bunu daha az umursuyordum. Buradaki iki ayım neredeyse bitecekti, olan her şey bana daha az rahatsız edici ve yabancı geliyordu.

Halios ile yan yana yürürken aniden birinin sırtlarımıza abanmasıyla dengemiz bozuldu ve yalpaladık. Döndüğümüzde saçı başı dağılmış, boynunda bir morluk olan ve khitonunun yakası çekiştirilmiş Otreus gülerek bize bakıyordu. "Sonunda sizi buldum."

"Bu hal ne?" dedim biraz telaş ederek. Halios ise zaten olanları tahmin ettiği için umursamazca arkasını döndü ve hemen yanındaki tezgahta bir şeyleri incelemeye koyuldu.

"Ne?" diye sordu Otreus. Üstünü başını yokladı. "Bir şey yok."

Halios omzu üzerinden döndü ve "Saçlarını bari düzelt." dedi. Durumu anlayan Otreus'un gözleri büyüdü, kaşlarını kaldırdı ve sesli ama kısa bir kahkaha attı. Eliyle dalgalı kumral saçlarını tararken benim hala endişeli bakışlarıma karşı kulağıma eğildi ve "Biraz sert bir sevgi gösterisiydi." dedi. Kıkırdadı, keyfi oldukça yerindeydi. Sonra Eiones'in yanından geldiğini anladım.

Gezmeye birlikte devam ettik. Alope için hiçbir şeyi beğenemedim ta ki çok güzel, işlemeli bir peplum göresiye dek. Ancak bütçemin üstünde kalıyordu. Otreus beline bağlanmış kesesinin ağzını açtı ve "Ben Eiones'ten biraz para koparmıştım. Al bunu." diye keseden çıkardığı drahmiyi bana uzattı. Başımı olumsuz anlamda salladım, "Borçlu kalmak istemiyorum. Başka bir hediye bakabilirim." dedim.

"Borç veren kim aptal." dedi ve kendi kesemdeki parayı da direnmeme rağmen kaba kuvvetle alıp, neticesinde her gün gymnasiumda gün geçiren oydu ben değil, satıcıya uzattı. Satıcı peplumu benim için güzelce katladı ve verdi. Sepetime yerleştirdiğim peplumdan sonra Otreus'a birkaç kez teşekkür ettim, Otreus ise her seferinde önemsiz olduğunu söyleyip şaka yapmak amacıyla bel boşluğumu dürttü.

Bir satıcıdan cheesecake alıp stoaya ilerledik ve orada oturup cheesecake dilimlerimizi sohbet ederek yedik. Biraz sonra kalabalığın arasından güzel Helen çıkageldi. Bir pepluma sarınmış, peşinde hizmetçisiyle yanımızda durdu.

PalaestraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin