XIII

32 8 17
                                    

Sıradan bir akşamdı. Kucağımda Pırtık'ı severken avluda tek başıma oturuyordum. Gözlerim sürekli dalıyor, aklım bana ne olacağı hakkında düşüncelere boğuluyordu. Ainos androndan çıkmış ve yanıma gelmişti.

"Yarın," dedi sesinde anlamlandıramadığım bir tınıyla. "...meclis toplanıyor. Senin için."

"Bana ne olacak?"

"Henüz bilmiyorum evlat ama istemediğimiz bir şey olmaması için elimden geleni yapacağım."

Ainos'a inanıyordum. Elinden geleni yapacaktı ama her ne kadar iyi gözükmeye çalışsa da benim için hiç umut olmadığı her halinden belli oluyordu.

"Eğer meclis aleyhime karar verirse ne olur?" diye sordum. Dürüst bir cevap bekliyordum. Ainos sakalını sıvazladı ve "Eğer hala şüpheler varsa sürgün yiyebilirsin. En iyi ihtimalle Helen ile evlenirsin. Ama böyle bir şey olmayacak." dedi. O akşam ona inanmak istedim. Pırtık'ı yere bıraktım ve ayaklandım, iskemlede oturan yaşlı adamın önünde durdum ve eğilip ona sarıldım. "Yarın sonuç ne olursa olsun Ainos, benim için yaptığınız her şey için minnettarım." Yaşlı adam şaşırmış olmalıydı ama sarılmama karşılık vermesi uzun sürmedi.

Gece hiç uyuyamadım. Dört dönüp durdum. Sabah erkenden Ainos meclise gitmek için yola çıktı, onu uğurlayan Alope'yi ve giden Ainos'u pencereden izledim. Gece boyu gram uyku uyumamış ben ne yapacağımı bilemiyordum. Ağlamak bile gelmiyordu içimden. Normalde sulu göz olan ben böyle bir durumda artık hissizleşmiş gibiydim. Yatağımda uzanırken ne olacağını düşündüm. Eğer sürgün yersem Mykene veya Argos'a gidebilir miydim acaba? Oralar ne kadar uzaktı? Bu iki yeri Ainos'un sınıfındaki asılı harita üzerinde görmüştüm. Belki Sparta'da beni iyi karşılarlardı. Ya da Girit'te. Yine de umutsuzluk ağır basıyordu. Ya Helen ile evlenmek zorunda kalırsam? O zaman ailem benimsediğim Ainos ve Alope'ye ve dostlarıma yakın olabilirdim ama gay olmama rağmen bir kadınla evlenmek de neydi? Hatta çocuk doğurmamız gerekirse?! Başımı salladım ve düşüncelerden kurtulmaya çalıştım ama bir yenisi, bir yenisi daha eklenmeye devam etti. Otreus'un dediği gibi gerçekten bir erastesim olsaydı tüm bu şeyler başıma gelmeyecek miydi? Erastes beni gerçekten Ainos ve Alope'den daha mı iyi koruyup kollayacaktı?

Durum o ki bu meclis toplanması ve Helen durumu söz konusu olduğundan beri hiçbir erastes adayı çıkagelmemişti. Önüme ilk gelen erastesi kabul etmeyi dahi düşünmüştüm ama herhangi bir erastesi bırakın yanıma kimse yaklaşmaz olmuştu. Dahası Ainos'a yemek götürmeye gittiğim zamanlar artık gençleri izleyen adamlar beni görünce fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Neler oluyordu? Tüm o zamanında hediyeler vermiş erastes adayları şimdi yüzüme dahi bakmıyorlardı.

"Yeniden tehdit oluşturmaya başladığını düşünmüş olabilirler." demişti Otreus. "Ya da Dymas'ın kızıyla evlilik söz konusu olduğu için artık sana yaklaşmak istemiyorlardır. Dediğim gibi Dymas nüfuzlu birisi."

Bu cümleler aklıma dolunca derin bir iç çektim. O gün yataktan kalkmak istemiyordum. Alope beni kahvaltıya çağırmak için geldiğinde yorgun olduğumu söylemiştim. Alope ise üç gündür doğru düzgün bir şey yemediğimden yakınmış, hasta olup olmadığımı kontrol etmek için oramı buramı yoklamıştı. O gün yataktan çıkamadım ve Ainos'un geliş vaktini tüm gerginliğimle bekledim.

Akşam vaktini ise unutmam imkansız. Nasıl unuturum ki? Avlunun kapısının açıldığını duyunca yerimden sıçramış, avluya bakan penceremin dibine gitmiştim. Gelen Ainos'un yüzünden bir şeyler okumayı, iyi veya kötü, beklemiştim. Ama avluya ilk giren Ainos değil de tanımadığım bir adam olmuştu. Ainos hemen onun arkasındaydı ve yüzünden hiçbir şey okunmuyordu. Ainos un arkasından iki adam daha girdi, birisi Halios'un erastesi olan gök bilimci Boreas idi. Onu tanımıştım. Arkadan başka bir adam daha girdi ve onun arkasından gelen kişi ise oldukça beklenmedikti. Kaias, diğerleri gibi kapıdaki Alope'yi selamlarken İris ve İsos gelen misafirleri görünce hemen mutfağa koşmuşlardı. Ama bir sorun vardı, sanki sorun hiç yokmuş gibi davranan bu kişiler bana tuhaf gelmişti. Sanki bugün hiç meclis toplanmamış, bana ne olacağı konuşulmamış gibi hepsi birbirine bir şey söyleyip gülüyor ya da normal diyaloglar kuruyorlardı. Gözlerim Kaias'ta takılı kaldı. Alope onun önünde minik bir reverans yapmış, Kaias ise onu dirseğinden tutup buna gerek olmadığını söyleyerek kaldırmıştı.

PalaestraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin