4

632 27 2
                                    

iyi okumalar🌙

Sezgi Bayar

Şirketten çıktığımda derin bir nefes aldım. Huh, bir haftayı geride bırakmıştım bile. Bu bir haftada Aras Bey'i neredeyse hiç görmemiştim. Sekreteri olsam bile direkt odasına gidiyor, işi bittiğinde çıkıp gidiyordu. Eski Aras Eroğlu yoktu sanki. İlk günlerde bütün çalışanlara gülümseyen o adam, şimdi buz gibi bakıyordu. Ben dalmış durağa yürürken aniden çalan korna ile irkildim. Kalp krizi geçiriyordum!

"Atla!" Aras Bey'in sesini duymamla siyah BMW'ye baktım. Arabası mıydı onu bu kadar havalı kılan yoksa sesi miydi? "Korkuttum mu?" Sormasaydın?

"Hayır, korkmadım," kalp krizi geçiriyordum. "Durağa gidiyordum zaten, otobüs birazdan gelir." Aras Bey cevabımdan hoşnut olmamıştı. Çokta umrumdaydı.

"Biner misin lütfen?" Aras. Bey. Bana. Lütfen. Mi. Demişti? Yok, ben yanlış duymuştum kesin. Çünkü bu yeni Aras asla kibar değildi.

"Gerek yok dedim, Aras Bey!" Ufaktan sinirlenmiştim.

"Bin dedim!" Tam 'haddinizi bilin' diyecekken filmlerde hoşuma giden ama şimdi daha da boka battığım olay oldu; bir anda yağmur yağmaya başladı.

"İnat etme, hasta olacaksın!" Bence de. Suratımı asıp sırılsıklam olmuş halde kapıyı açtım ve hızlıca bindim. (Aras gibi biri böyle yapacaksa her gün yağmur yağsın!"

"Gülmeyin."

"Tamam."

"Hâlâ gülüyorsunuz."

"Gülmüyorum."

"Evet gülmüyorsunuz, kahkaha atıyorsunuz!" Bunu dediğim an daha fazla güldü. Erken yaşta kırışacaktı. Anlık bir sinirle omzuna sertçe vurdum. Gülüşü durduğunda gözleri beni buldu. Yaptığımı anladığımda hemen elimi çektim. Sinirli miydi? Ne halt etmiştim ben?

2 hafta bölüm atamadım, özür dileriiiiiim.

Ama eğer oy veya yorum gelmezse bu üç hafta olabilir, dört hafta olabilir...

Beğendiğiniz mi?

SEKRETERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin