Bir Ihlamur Bahçesi Ve Günbatımı

592 15 2
                                    


... bana ne oluyordu, bir türlü anlayamıyordum. O zamana dek hiç tatmadığım tuhaf, anlaşılmaz bir duygunun etkisi altında ne yapacağımı bilemiyordum. Bu duygunun bana acı verdiğini, ruhumu sarstığını söylersem abartmış olmam... Evet, aşktı bu. Gözyaşlarıyla, sevinçleriyle gerçek bir aşk... Beni ona çeken neydi? Bu sevgi nereden doğmuştu?

Tuğçe okuduğu kitabın kapağını kapattı. Kendi kendine buruşturduğu yüzünü düzeltti.

Arkadaşının önerdiği bu kitabın kapağına tekrar baktı.

Aşkı kendince anlatmaya çalışan bir kitaptı ve oldukça sıkıcıydı.

Çünkü aşk böyle bir duygu olamazdı. Olmamalıydı.

Hayatının belli bir bölümünde hiç aşık insan görmemişti.

Şimdi etrafında aşık evli çiftler vardı. Ama Tuğçe böyle bir şey hiç düşlemiyordu.

Galiba Aşk konusunda babası gibiydi. Hiç doğru insanı bulamayacak, bulsa da çok geç olacakmış gibi bir his vardı içinde.

Yüzüne yayılan alaycı gülümsemeyle düşlemeye devam etti. Galiba babasıyla yaşlanacaktı. Aslında hiç fena fikir değildi.

Kapattığı kitabı masasının bir köşesine koydu.

İçeriden duyduğu ismiyle Başkomiserin odasına doğru ilerledi. Geldiğinde masasının önünde duran Savcıyı gördü.

''Savcım hoşgeldiniz''

Savcının elinde kitabını görmüştü. Savcı Tuğçe'ye gülümseyerek selam verdi. Elindeki kitabı yerine bıraktı.

''Fyodor Dostoyevski, nesnel olguları çok güzel tanımlar, ancak duyguları tanımlamakta bence başarısız...''

Tuğçe ona hep samimiyetle yaklaşan savcıya samimi bir şekilde cevap vermişti.

''Bir arkadaşım verdi ama çok sıkıcı yani sarmıyor koskoca yazar falan ama...''

Savcı başını salladı. Parmağını kıza uzattı.

''Eğer duyguları öğrenmek istersen Ernest Hemingway'ı tercih edebilirsin. Umut için Yaşlı Adam Ve Deniz'i okuyabilirsin, Çaresizliği tatmak için Ya Hep Ya Hiç ya da Aşk Aşk'ı öğrenmek için Silahlara Veda'yı mesela istersen ödünç verebilirim.''

Savcı en sevdiği kitabı önermişti. Bu yaşında kitabın içinde geçen 'İnsanın kaybedecek bir şeyi olmayınca, yaşam o kadar güç değildir.' cümlesiydi.

Ama birlikte yemek yediği, beraber tiyatro izleyeceği bu kız ile iç sesine dürüst davranmak gerekirse son bir kaç aydır düşlerine giren, gördüğünde anlamlandıramadığı hislere karışan bu kız ile belki bir gün kitabın '"Ama siz âşıksınız.' kısmı olmaktı.

Yalnızca istemediği iki şey vardı. 'Bildiğim tek şey, eğer bir şeyi yeterince severseniz, onu mutlaka elinizden alırlar.' cümlesini ve kitabın sonunu yaşamak.

Kendine gelip ona cevap veren kıza baktı. Evet kitabı ödünç almak istemişti.

Tabii ki yarın akşam tiyatroya giderken götürmeyecekti kitabı, daha sonra sebepsizce görmek isteyeceğini biliyordu, işte o an kitabı bahane edebilirdi.

''Mutlaka getireceğim''

Efe kızın yanından ayrıldı. Çünkü sebepsiz gelmemişti ve halletmesi gereken işleri vardı.

Tuğçe bilgisayarından Savcı'nın bahsettiği yazarı araştırdı.

Mutlu sonları sevmeyen bir yazardı. 'İki insan birbirini seviyorsa, buna mutlu bir son yoktur.'

Efe&Tuğçe OneShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin