5. bölüm

127 79 9
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn!

Medya: Beren'in en sevdiği şarkı.

🌷

"Bana eşlik eder misiniz?"

Diyen ses ile şaşkınlıkla kalakaldım.
Tanımadığım bir adam, beni masasına davet ediyordu.
Kızgınlıkla bakan gözlerimi ona çevirdiğimde,
"

Yanlış anlamayın!" Dedi hızlıca, "Masum bir rica sadece... Tek başıma içmeyi sevmiyorum, lütfen..."

"Tek başınıza içmeyi sevmiyorsanız mekanı kapattırmasaydınız? Yüzlerce kişi size eşlik edebilirdi," dedim iğneleyici bir ses tonuyla.

"Ama ben yüzlerce kişiyi değil, seni istiyorum..." Dedi, sesli düşünür gibiydi. Ne dediğini fark ettiğine hızlıca kendini toparladı, "Yani... Herkes anlayamaz beni, bir derdim var." Dedi,

"Derdin varsa git psikolojik destek al? Ben ne yapayım senin derdine arkadaşım!"

"Arkadaşım?" Diye sordu, dediğim onca şeyin içinden buna mı takıldın der gibi yüzüne baktım.

"Bakın, istemiyorum. Bitti." Dediğimde üzgün bir ifade belirdi yüzünde,

"Peki... Kusura bakma." Dedi ve hızlıca iki kadehi de sırayla kafasına dikti.
Hiçbir şey demeyerek masadan uzaklaştım fakat sevdiğim şarkıyı dinlemek için tezgahın önünde kalan masaya oturdum, onun arka tarafında kalsa da, burada olduğumu hissetmesi bile onu mutlu etmiş olacak ki dudaklarının kıvrıldığını gördüm.

Sevdiğim şarkıyı dinlerken bir yerden mırıldanarak dışarıyı seyre daldım.
Şarkı bittiğinde gitmek için yerimden kalkmıştım ki, tekrar beni çağırdı.
"Tekrar bakabilir misin?"

Adımlarım durdu ve arkamı döndüm, ona doğru tekrar yürümeye başladım, hiç bir şey olmamış gibi, "Buyrun..." Dediğimde yüzüne bile bakmıyordum.

"Özür dilerim." Dedi,

"Bunu söylemek için mi çağırdınız?" Diye sorduğumda yine yanlış bir şey yaptığını düşünerek pişmanlıkla ağzının içinde bir küfür mırıldandı, "Bana mı dediniz?" Dediğimde gözleri aniden bana döndü,

"Haşa, olur mu..." Dedi hızlıca. "Söylemem öyle bir şey," derin bir nefes verdi, "Çok kötü bir başlangıç oldu biliyorum ama-"

"Başlangıç?" Diye sordum, "Bunun bir başlangıç olması için devamının geleceğini düşünüyor olmanız gerekiyor," dedim,

Silik bir tebessümle konuştu, "Düşünmeli miyim?"

"Düşünmemelisiniz." Dediğimde ufak tebessümü de soldu. "Benim hakkımda hiç bir şeyi düşünmeyin," dedim sert olduğunu düşündüğüm sesimle.

Söylediklerimi es geçerek, "Bana son bir kadeh daha getirin lütfen," dedi tekrar resmiyete geçerek.

"Getiriyorum," dedim. Yanından ayrılırken hâlâ gözleri üzerimdeydi.

Yasemin abla beni gördüğünde, "Bir sorun mu var kızım?" Diye sordu, adama ters ters bakarak.

"Yok... Ne terslik olabilir? Yok bir terslik." Dedim, fakat öyle bir tavrım vardı ki ben bile kendime inanmadım.
"Bana bir kadeh ve iki şişe beyaz şarap verir misin, rica ediyorum." Dedim, sürekli bu böyle olmayacak gibiydi.

Şişeleri ve kadehi verdiğinde, hızlı adımlarla masaya doğru ilerliyordum. Sessizliği bölen müzik sesi aniden başlayınca korkarak yerimde sıçradım,
O sırada dolu olan kadeh ayağımın üzerine düştü, acı içinde çığlık atarken bedenim yerle buluştu.

Kadeh ayağımın üzerinde kırılmıştı.
Ayağım kanlar içinde kalmıştı.
"Beren!" Diye bağırarak bana doğru hızlı adımlarla gelen adamla, ayağımın acısını unutmuştum şaşkınlıktan.

Adımı biliyordu.

Adımı nereden biliyordu?

Yanıma gelip beni kucakladığında, yüzlerimiz birbirine çok yakındı.
"İyi misin?" Diye fısıldadığında sıcak nefesi yüzümü okşadı.

Cevap vermedim.

Yanaklarımın ıslandığını gördüğünde, cevabı almış gibiydi. Bakışları bu sefer kanayan ayaklarıma değdiğinde, "Hastaneye gidiyoruz." Dedi, sert bir sesle.

"Hastaneye gerek yok... Pasuman yapılması gerek sadece." Dediğimde sesim kısık ama netti.
Beni kendi masasına götürdü ve az önce oturduğu sandalyenin karşısındaki sandalyeye bıraktı.

Yanımıza gelen Yasemin abla şaşkınlıkla bakarken, "Ne oldu?" Diye sorabildi.
Gözleri ayağıma kaydığında, dehşet dolu bir nida döküldü dudaklarından.

"Korkmaya gerek yok... Pansuman yapmamız gerekiyor, lütfen acil yardım çantasını getirebilir misin Yasemin abla?" Diye sorduğumda Yasemin abla kafasını sallayarak içeri koştu, Adamın gözleri ise ayağımı inceliyordu,

"Çok kötü kesilmiş... Canın çok acıyor mu?" Diye sordu,

"Biraz," dedim gözlerimi kaçırarak.

Önümde dizlerinin üzerine çöktü, sandeletimi çıkardığında, ayağımı bir dizinin üzerine koydu. bunu yaparken bileğimi okşuyordu.

"Sanırım artık size eşlik etmek zorundayım..." Dedim, masaya bakarak.

Gözlerini bana çevirdiğinde, sevinmek ve sevinmemek arasında kalmıştı.
"İstemiyorsan eğer-" sıkıntılı bir sesle söylemek zorunda hissettiği o cümleyi kurarken, sesimle onu böldüm.

"İstiyorum." Gözlerimin içine büyük bir umutla baktığında devam ettim,

"Fakat öncesinde bana, adımı nereden bildiğini açıklaman gerekiyor."

Bakışları değişti.

Beklenen Arayış/ TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin