7. Bölüm

64 51 4
                                    

... Bölümleri bilerek kısa tutuyorum, toplu atıp bir bölüm formuna getirmeye çalışıyorum, çünkü uzun uzun bölümler yazıp attığımda araya zaman giriyor ve kitap listelerde yükselmiyor, tanınmadan unutuluyor. Bu kitabım sadece kendimi geliştirmek, zaman geçirmek ve bu teknikle ne kadar algoritmaya uyabileceğimi öğrenmek için yazıldı.

Fazla mantık aramayacak, kısa bir aşk hikayesi sadece.

Keyifli okumalar.

Onunla farkında olmadan tanıştığım günün üzerinden aylar geçmişti, Nisan'ın ortalarındaydık.
Onunla tanıştığımız gün ise şubat'ın ilk günleriydi.

O gün, zor kadın olduğumu söylemişti ve bir daha karşıma çıkmamıştı.
Sanırım gözünü korkutmuştum.
Aslında o kadar da zor bir kadın olmadığımı, yalnızca belirsizliğin pençesinden kurtulmaya çalıştığımı ve bir şeyleri öğrenmeden kendimi bir yabancının kollarına atacak kadar basit olmadığımı bilmeliydi.
Eğer bu kadar kolay vazgeçmeseydi de öğrenirdi.
Fakat korkup kaçmak daha kolay gelmişti.

Klasik korkak erkek sendromu...
Eğer bu kadar kolay vazgeçmeseydi belki de ona o gün ondan etkilendiğimi, onu yakışıklı bulduğumu söyleyebilirdim.
Fakat artık hiçbir önemi yok.

Zaman zaman ona karşı bir hamle yapmamanın pişmanlığıni hissetsemde verebileceğim en doğru kararı ve tepkiyi verdiğimden şüphem olmadı hiçbir zaman...
Ancak ona bir şans verseydim, onun en içini görebilseydim ve içindeki yerimden emin olabilseydim, nasıl olurdu'yu düşünmeden edemiyorum ve fakat biliyorum, asıl o bana bir şans vermedi, benden böyle kolay vazgeçerek.

Elimdeki son kitabı da rafa yerleştirdiğimde, artık tarih kategorisindeki tüm kitapları yerleştirmiştim, çıkma vaktim gelmişti. Gözlerim bir anda ayarlarına dokunamadığım o saate düştüğünde, ona çıkarmaya kıyamamış olmama bir kez daha anlam veremeyerek kendime kızdım.

Bozuk saat bile günde bir kez doğruyu gösterirmiş, bu saat bana yalnızca yanlışı ve pişmanlıklarımı gösteriyordu.

"Sefa amca!" Diye seslendim içeri doğru, o sırada paltolonumun arka cebinden çıkardığım saate bakmıştım, 00:12.

"Çok geç olmuş, benim işim bitti, çıkmam gerekiyor..." Konuşarak onun olduğu tarafa doğru yürüdüm, kitaplıkların ve masaların hepsini geçtiğimde, köşedeki küçük koltuğun üzerinde uyuyan yaşlı adamı gördüm.

Yorgunluktan uyuyakalmıştı.
Uyuduğu koltuğun önündeki masanın üzerinde, yerine dizilmesi gereken romanları, polisiyeleri, bilim kurgu ve cinayet katagorisine ait kitapları gördüğümde ağzım açık kalmıştı.
Saatlerdir uyuyor olmalıydı.

Derin bir nefes vererek kitaplara yaklaştım, roman etiketi yapıştırılmış kitapları zor olsa da kucakladığımda yanındaki kırmızı etiketten aşk romanı olduğunu anlamıştım.

Filmi de yapılan, acıklı bir aşk hikayesiydi bu, özge çok övmüş ve bana da izletmek istemişti fakat çok film sever bir insan olmadığımdan kitabını okuyacağımı söyleyerek reddetmiştim.

Senden önce ben.

Adam ölür, kadın hatırasını yaşatır.

Böyle söylemişti annem, sonra eklemişti, Kadın ölseydi adam onu anılarında bile yaşatmazdı

O zaman bunun cinsiyetçi bir düşünce olduğunu düşünerek ona çok kızmıştım fakat gerçek hayatta aynısına şahit olduğumda ihtimal vermiştim.

Teyzem, eşi hastalandığında ve yurt dışında tedavi görmesi gerektiğinde Türkiye'de kalarak çalışıp onun ilaçlarını ve tedavi masraflarını karşılamıştı. Eniştem burada yokken sürekli onu düşünmüş, özel günlerimize ona saygısızlık olmasın diye katılmamış, bir ufacık gülümsemeyi bile kendine çok görmüş, onsuz aldığı her nefes için kendini suçlamıştı.

Yıllar sonra eniştem iyileştiğinde, orada kalmaya devam etmek istediğinde teyzem bunu anlayışla karşılamış ve atlattığı zorlu günleri unutması için olduğunu söyleyerek iki işte birden çalışıp ona bakmıştı.

Üzerinden aylar geçmişti ve Teyzem bir iş kazası geçirmişti, çalıştığı fabrikada bir makine onun yanında patlamıştı ve bedenin bir çok yerinde yaralar oluşmuştu.
Teyzem o halde bile eşi için ağlamış, artık kendisini sevmeyeceğini ve onun için çalışamayacağını söylemişti.

Eniştem ise yanına gelme zahmetinde bile bulunmamış, teyzeme boşanma davası açmıştı.
Ve teyzem o boşanma sürecinde aslında aylarca aldatıldığını, kocasını ve kocasının metresini doyurmak için aç kaldığını öğrenmişti.
Çalışmak zorunda kaldığı o sigortasız ikinci işinde yanmış, bir hiç uğruna hayatını mahvetmişti.

Hayatımda en son isteyeceğim şey eniştem gibi bir adam bulmaktı, bu yüzden hayatıma girecek insana ekstra bir özen gösterip bu durumu çok daha ciddiye alıyordum.
Mecburdum.

Herşeyin bilsem bile tamamen güvenemeyeceğimi bildiğim insanlardan biri, adını bile zar zor öğrenmiş olmama rağmen ona normal bir tepki vermemi bekleyemezdi.

Ulaş, beni tanımıyordu.
Güven sorunlarımı, korkularımı ve aşık olmadığım için bilemediğim bu duyguyu hissetmeye başladığımda ne yapamayacağımı bilemeyip sadece onu kendimden itebilmiş olmamı bilemezdi, anlayamazdı.

Çünkü anlamak veya bilmek istememiş, öylece vazgeçmişti.

Beklenen Arayış/ TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin