8. Bölüm

64 51 5
                                    

Keyifli okumalar 💕

...

Sonunda kitapların hepsini yerleştirip, kendime bir kahve yapıp kütüphanenin terasına çıktığımda,
Saat 03:43 olmuştu.

Sabah okula gitmem gerektiği için uyumak yerine ders çalışmaya karar vermiştim, ilk dersim saat 6'daydı ve ona yetişmek için saat 5'de kalkmam gerekiyordu.

2 saatlik bir uyku yetmeyeceği gibi daha da bitap düşmeme neden olacaktı, bu yüzden hiç uyumamam gerektiğinde karar kılmıştım.

Eve gitmek için Sefa Amca'nın uyanmasını beklemiştim, elimdeki son kitapları dizerken uyanmış ve mahcup bir ifadeyle defalarca özür dilemişti.

Kahvemi hızlıca içip, evimde ufak bir ders tekrarı yapıp, hemen hazırlanmaya başlamalıydım, boş durdukça uykum geliyordu.
Esen ılık rüzgar ve kahve uykumu kaçıramıyor, aksine daha da uykumu getiriyordu.

Bugün yanlızca iki dersim olduğu için şanslıydım, hemen bitirip eve gelip uyumak istiyordum.
Saat 10 gibi evde olacaktım, akşama kadar uyuma gibi bir planım vardı.

Kahvemden bir yudum daha alıp, sehpanın üzerine bıraktım ve sallanan koltuğa yerleşip huzurla gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alıp verdiğimde, gülümsedim.

Nisan ayında esen ılık rüzgar ve rüzgarın bana taşıdığı mükemmel lavanta kokusu ile kütüphanenin terasında sallanmak.
Favori aktivitem buydu, Nisan aylarını bu yüzden çok seviyordum.

Telefonun rahatsız edici sesiyle gözlerimi açıp sabır çeker gibi bir nefes koyuverdim,

Özge arıyor...

Yazıyordu, aramasa şaşardım!
Telefonu açıp yorgun bir tavırla kulağıma koydum, "Efendim?" Dediğimde, bir süre cevap gelmedi.
Özge'nin bu saatlerde kalkıp, spor yaptığını biliyordum, her sabah bu saatlerde arar ve beni uyandırırdı.

"Alo? Özge orada mısın?" Diye sorduğumda telefonun ucundan hıçkırık sesleri gelmeye başladı, Özge agliyordu. Telaşla yerimden dogrularak telefona doğru konuştum, "Özge! İyi misin? Ağlıyor musun sen?"

"E-evet iyiyim..." Dedi seslice burnunu çekerken, "Hayır, ağlamıyorum," dediğinde tekrar hıçkırık sesleri gelmeye başlamıştı, "Aslında çok kötüyüm! Kahretsin!"

"Ne oldu, neyin var?" Dediğimde cevao alamamak beni korkutmuştu, "Hemen yanına geliyorum, Özge."
Dedim ve ayağa kalkmak için hamle yaptığımda Özge hızla konuştu,

"Hayır, hayır... Gelmene gerek yok lütfen! Benim yüzümden rahatsız olma bu saatte..."

"Ne rahatsızlığı kızım? Ne oluyor sana!" Diyerek kızdım.

"Ben..." Dedi ve sesli bir şekilde dakikalarca ağlamaya devam etti, içini dökmesi gerektiğine kanaat getirdiğimde onu bölmedim ve bitirmesini bekledim.
"Ben kilo almışım!" Dedi ve bu kez çığlık atarak ağladı.

Rahat bir nefes verdiğimde bedenim gevşemişti, vatan elden gitmiş gibi davranmasının sebebi bu muydu yani? Tamam, insan kilo alınca üzülebilirdi fakat anası babası ölmüş gibi ağıt yakmasına gerek yoktu!
Yüreğim ağzıma gelmişti!

"Kızım... Ödümü patlattın!" Diyerek isyan ettim, "Bu kadar feryat figan aglamana neden olan kilo ne kadar? Eğer 400 gram ağırlaştım falan dersen geçen ki gibi, buradan yanına ışınlanır ağzının üzerine çakarım! Aklım çıktı be burada!" Diye onu azarladığımda bir süre cevap vermedi.

"Özge!"

"3 kilo almışım bu sefer az değil!" Dedi ve tekrar ağlamaya başladı.

"Ya yeter tamam harap ettin kendini, yeter! Yapma şunu ya verirsin yine kızım, sen sürekli olarak spor yapan bir insansın, bu aralar biraz alkole verdin kendini ve spordan uzaklaştın ondan olmuştur, eski düzenine dönersen sorun kalmaz."

"Öyle mi diyorsun?"

"Evet."

"Peki o zaman ben-" dediğinde bir bildirim sesi sesini bölmüştü,

"Bir dakika bir mesaj geldi seni sonra arayacağım," dedim ve telefonu cevap beklemeden kapattım.

Bilinmeyen bir numaradan 5 cevapsız çağrı,

Bildirimi düştüğünde, bildirimin bu kadar geç düşmesinin nedeninin arızalı telefonum olduğunu biliyordum.

+0 505 312 76 26

Tekrardan denemek isterdim, eğer senden vazgeçmiş olsaydım, bu bir tekrar olurdu.
Fakat ben senden hiçbir zaman vazgeçmedim, güzel kız.
Sen vazgeçilebilecek biri değilsin...






Beklenen Arayış/ TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin