16. Bölüm

623 86 44
                                    

  Ortamda diğerlerinin de olduğunu fark edip hemen geri adım atmıştım; sonuçta, Minho Hoca ile aramızda sadece bir şaka sayılırdı bu herhalde, fakat diğerleri yanlış anlayıp imalarda bulunabilirlerdi.

  Ben geri çekildiğimde Minho Hoca biraz daha bana yaklaşıp sol elimi tutmuştu, ardından parmaklarımın ucuna dokundu. "Parmaklarının ucu çok sert. Evde yeterince pratik yapıyor olmalısın."

  "Zaman buldukça." dedim, elimi bırakmasıyla birlikte ben onun sol elini tutup onun yaptığının aynısını yaptım. Parmaklarının uçlarını kontrol ettim. "Sizinkiler resmen tahta gibi, sadece gitar çalarak bu kadar sertleştirdiğinize emin misiniz, hocam?"

  Hafifçe gülerek imalı bir şekilde yanıtlamıştı. "Başka ne yapabilirim?"

  "Hiçbir şey." diyerek dudaklarımı birbirine bastırarak gözlerimi kaçırdım. Başını hafifçe yana eğdi, bu görüntü cidden çok tatlıydı.

  "Çok kirli şeyler düşündüğüne eminim."

  "İftira atmaz mısınız acaba bana?"

  "Minho Hyung, telefonum çalıyor! Sen açabilir misin?" diye arkadan seslendi Felix, olduğumuz hali görmüştü fakat umursamamış gibiydi.

  Hızlıca geri adım attığımda Minho Hoca "Kim arıyor?" diye sordu sadece kafasını geriye çevirip.

  "Şey..." dedi ve kısa bir süre yere bakarak iç çekti Felix, ardından gözlerini tekrar Minho Hoca'ya döndürüp yanıtladı. "Bana takıntılı olan eski sevgilim. Hatırlıyor musun? Engellesem de yeni numaralardan arayan."

  "Artık ona sen karşı gelebilirsin bence." diyerek umursamazca davranan Minho Hoca'ya gözlerimi büyülterek baktım. Hyunjin, olaya kulak misafiri olduğu için Felix'in telefonunu almak için elini uzattı. Felix şaşkın bir şekilde telefonu ona uzattığında dışarı çıkalım dercesine bir işaret yaptı Hyunjin. Şuan ben bile Hyunjin'den etkilenmiştim.

  Hyunjin, on tur? Miyav, miyav.

  "Hyunjin değil bu, beni kandırdınız. Gerçek Hyunjin'i getirin yoksa bu Hyunjin'e yavşayacağım." diyerek kendime gelmemi sağlayan Hueningkai'nin yanına gittiğimde Minho Hoca da peşimden gelmişti.

  "Sayın Hocamın bebeklerinin aşısını yaptın mı acaba Bay Kamal?"

  Dalga geçercesine dediğim şeye karşılık elindeki iğneyi bana doğru yönlendirdi, "Kamal senin münasip bir yerine girsin. Bana oyuncak penguen alırsan seni affederim." diyerek biraz sesini yükseltti.

  "Kamal neden bu kadar agresif?" dedim ve sorarcasına Minho Hoca'ya baktım. Hafifçe gülerek kedileri boxlarına geri koydu. Birini bana uzatmıştı.

  Minho Hoca, Hueningkai'ye gerekli miktarı ödedikten sonra birlikte veterinerden dışarı çıktık. Kapıda birlikte konuşan, daha doğrusu sarılan Hyunjin ve Felix'i fark etmemle Minho Hoca'nın önüne geçmem bir olmuştu. "Hocam, sizce gitarda daha çok gelişmek için günde ne kadar gitar çalmalıyım?"

  Bana odaklandığı için şuana kadar fark etmemiş gibiydi. Tipik abilerle uğraşmak ne kadar da zordu böyle?

  "Benimle yirmi dört saat çalışman yeter aslında."

  "Bu ne demekti?" dedim pişkin pişkin sırıtarak.

  Amınıza koyayım Hyunjin ve Felix.

  "Seni evine bırakmamı ve evinde konuşmamızı ister misin?"

  Başımı iki yana sallayarak "Şimdi duymak istiyorum." dedim, sanırım oyuncu olmalıydım.

  Kedilerin olduğu boxları tek bir eline topladı, boşta kalan eliyle belimden tutup beni kendine çekti ve sessizce kulağıma fısıldadı. "Yirmi dört saat boyunca benimle gitar çalmanı kastetmiştim, sen ne anladın?"

  Eğer flörtleşmezsem muhtemelen dikkati dağılacaktı, yani Hyunjin ve Felix'i görecekti...

  Tabii ben de kendi ekmeğimdeydim.

  "Bilmem, ne anladım?"

  "Ne anlamış, minik sincap?"

  "Hiç." dedim uzatarak, tatlı bir şekilde. "Yirmi dört saat boyunca gitar çalarsak parmaklarınız zarar görebilir ve ağrıyabilir. Tüm yirmi dört saatimizi böyle geçirmek istediğinize emin misiniz?"

  "Parmaklarımın sıcak ve derin bir yerde olmasını isterdim aslında..."

  Kıkırdadım. "Biraz hızlı gitmiyor musunuz?"

  Elini belimden çekerek saçımı karıştırdı, ardından boynumun altını okşadı. "Sabırsız biriyim. Senin gibi."

  "Nasıl yani? Açıklayabilir misiniz?"

  Bu sefer üstüme doğru biraz daha gelip beni arkamdaki duvara sıkıştırmıştı, tek elini duvara koyup kaçma imkanımı sıfıra indirdi. İstesem kaçardım fakat pek de önemli değildi.

  "Zamanı sevmem. Bir şeyi istersem onu hemen alırım gibi bir şey değil ama, kesinlikle değil. Sakın yanlış anlama, bu şekilde olması itici olurdu."

  "Yani sadece istediğinizi belli edersiniz ve adım atarsınız." diyerek başımı anladığımı belirtircesine salladım. "Ben de öyle biriyim, bu yüzden sizi anlayabiliyorum."

  "O zaman, önce resmi hitapları ortadan kaldırmaya ne dersin?"

  "Minho mu demeliyim? Bu çok utanç verici."

  "Chan ile nasıl aranda resmiyet kalmadıysa benimle de kalmayabilir." dedi, gözlerinde ufak bir kıskançlık parıltısı gördüğüme emindim.

  "Pekala, Minho." dedim ve göz ucuyla Hyunjin ile Felix'e baktım. Birbirlerinden biraz daha uzaklaştıkları için şuan Minho Hoca'nın onları görmesinde bir sorun tanımıyordum. "Hyunjin ve Felix'in işi bitmiş gibi görünüyor."

  "Pekala, Jisung. O zaman, sizi eve bırakayım."

doriso | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin