18. Bölüm

582 75 23
                                    

  Nasıl giyinecektim..?

  Bu gömlek biraz açık mı kalıyordu? Vazgeçtim. Peki... Şu tişört?

  Üşüyebilirdim. Olmazdı.

  Ya da vazgeçtim, üşümek işime gelirdi.

  Hayır, bunu istiyor olamam, değil mi?

  Bunu istemiyorum, değil mi?

  Belki ucundan, Minho Hoca ile... Yani Minho ile hırkasını verdiğine dair şeyler hayal etmiş olabilirdim.

  Üstüme tişörtü giydikten sonra beğenmediğimi fark ederek çıkardım. Giymek için elime bir hoodie aldığımda kapı çaldı. Aniden stres yaparak elimdeki hoodie ile kapıya koşmaya başladığımda üstümün çıplak olduğunu unutmuştum ve o halde kapıyı açmıştım.

  "Jisung?" dedi ve sırıtmaya başladı. Farkındalıkla olduğum yerde donarak refleks gösteremediğimi fark ettiğinde dudaklarından hafif bir kıkırdama kaçmıştı, ardından elimdeki hoodieyi alıp üstüme geçirdi. Bir bebekmişim gibi beni giydirmişti.

  Geri çekilirken "Belin çok ince." diye mırıldandı.

  "Efendim?" diyerek tekrar etmesini istedim. Mırıldandığı şeyi duymuştum fakat tekrar duymak istiyordum.

  "Hiçbir şey."

  "Öyle miymiş?" dedim ve elimdeki şey ile vücudumun açık olan kısmını, üst kısmını kapattım. "Hemen giyinip geleceğim, biraz daha bekletsem sorun olur mu?"

  Başını iki yana sallayıp sorun olmadığını belirttiğinde "Salon sağda, orada bekleyebilirsin." dedim ve koşar adımlarla oradan ayrılıp giyinmek için odama gittim.

  Odama adım attığımda kapımı kapatıp utanç içinde kapıma yaslanmıştım. Derin bir nefes alıp hızlıca elimdeki tişörtü üstüme giydim, aynada kendime bakıp son son saçımı düzeltmiştim.

  Son olarak Minho'nun hediye ettiği gitarı aldım. Ardından odamdan dışarı çıkıp salona baktım, sanırım yaklaşık yedi ya da sekiz dakika geçmişti. "Hazırım!" diye bağırdığımda kapıya geldi, beraber dışarı çıkıp onun arabasına bindik.

  Aklım onunla son konuştuklarımızda olduğu için göz teması kurmaya çekiniyordum.

  İtiraf etmek gerekirse, giydiğim şey o fotoğraftaki şeydi ve gözleri sürekli üst vücudumda dolanıyordu. Ona bakmasam bile bunu hissediyordum.

  "Kıyafetlerin çok güzel." diyerek bir imada bulunduğunda yanaklarımın çok fazla kızardığına eminim.

  "Teşekkür ederim." dedim ve ona bakarak hafifçe gülümsedim, sonra başımı farklı ve onun göremeyeceği bir tarafa çevirip sessiz bir çığlık attım.

  Elime telefonumu alıp telefonuma bakmaya başladım çünkü çok fazla utanıyordum. Gözünün ucuyla bana baktığını, ardından hafifçe somurttuğunu fark ettim.

  Kıskanmış mıydı o?

  Bunu tam olarak anlamak için Theo ile olan sohbetime girdim ve mesaj atmaya başladım. Biraz gülümseyerek telefon ekranına bakıyordum ve bu yüzden eğer az önce gerçekten kıskandıysa şuan da kıskanması normaldi.

  Tekrardan bana baktığını hissettim, bakışlarının çekildiğini anladığımda ona baktım. Bakmamla iç çekmesi bir olmuştu.

  "Bir şey mi oldu?" diyerek telefonumu kucağıma koydum. Kesinlikle ne olduğunu bilmiyordum. Kesinlikle.

  "Öğrencimin telefon bağımlısı olduğunu öğrendim sadece."

  Alay edercesine kıkırdadım ve "İnanayım mı?" diyerek imada bulundum. Karşılığında yakalanmış gibi hafifçe gülerek yanıt verdi.

doriso | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin