22. Bölüm

502 71 19
                                    

  Peşinden çıkarak kimin aradığını görmek için telefonumun ekranına baktım, Seungmin'di.

  Gözümü devirerek telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. Beni bi' salabilirler miydi artık?

  "Bu kadar önemli olan şey neydi amına koyduğum? İki dakika bensiz yapamıyor musunuz ya? Hiç mi insanların özel hayatına saygı yok abi, yaşayamam ben burada sizle ciddiyim. Hani bir de önemli bir şey olabilirmiş gibicesine telefonumun sesini kapatmadım, sessize almadım ya en çok sinirimi bozan da bu. Benim mallığım işte. Bırakacaksın, ulaşamayacak kimse işte Jisung."

  "Götünü kurtarmak için aradım, değerimi de bilmiyorsun. Pezevenk." diyerek tek nefeste dediğim her şeye cevap verdiğinde sinirli bir şekilde iç çektim.

  "Ya bıraksaydın, gitseydi götüm!" Bunu biraz bağırarak söylemiştim, söyledikten sonra ise Minho ile göz göze gelmiştik. "Kapatıyorum ben, gerizekalı."

  Telefonu kapatıp yavaşça kulağımdan aşağı indirirken Minho ile göz temasını sürdürüyordum. Hafifçe gülerek konuştu. "Bıraksaydı da gitse miydi götün?"

  "Yok, aslında şöyle..." diyerek bahane kuracağım bir cümleye başlamak üzereyken belimden kavrayarak beni kendine çekerek yüzlerimizi birbirine yaklaştırdı. Donup kaldığımda ise alay edercesine gülüp burnumu ısırdı.

  Burnumu ısırmak da nedir? Delirtecekti bu şahıs beni.

  "Ne?" diyip gülmeye başladım. Kafayı yiyecektim gerçekten. Daha dün bu adamdan nefret ediyordum ben...

  "Neden böylesin sen?" dediği anda kafamı yana eğdim, çünkü ne demek istediğini anlamamıştım.

  "Bir sorun mu var?"

  "Hayır, sadece çok tatlısın."

  Dayan, Jisung.

  Hayır, Jisung.

  İlk günden veremezsin Jisung.

  Jisung, göster ama verme.

  Yapabilirim bunu, dayanabilirim.

  Düşüncelerim cidden karışmıştı, şuan sadece çığlık atmak istiyordum.

  Minho'nun boynuna kollarımı dolayarak geriye doğru yürüdüm ve benim koltuğa düşmemi, Minho'nun ise üstüme düşmesini sağladım.

  Evet, çığlık atmak istiyordum. Minho'nun altında çığlık atmak istiyordum.

  "Jisung-ah, bugün biraz yaramaz gibisin?"

  Düşeceğinde bunu anlamış gibi iki kolunu dayanak olarak kullanıp koltukta ellerini iki yanıma koymuştu. Düştüğü için biraz havada olan belini daha da aşağı indirerek erkekliğinin bana değmesini sağladı. Siktir.

  "Öyle miyim?" dedim uzatarak, tepkime karşı güldü. Bizi bölmeyi çok seven evren, karnımın guruldamasına sebep olmuştu. Tek kolunu koltuktan kaldırıp eliyle kedi sever gibi göbeğimi sevdi. "Yemek yiyelim, aç gibisin sanki ufacık."

  Eliyle göbeğimi okşadıktan sonra aynı eliyle beni sırtımdan destekleyerek kalkmamı sağladı. Bir şey dememe izin vermeden beni kucağına alıp mutfağa gitmiş, mutfak tezgahına koymuştu.

  "Ya bebek miyim ben? Tezgahta oturmak nedir, Minho?" diye mızmızlanmaya başladığımda dudağıma küçük bir öpücük kondurarak susmamı sağladı.

  "Bebeğim gibisin, değil misin?" Dilim düğümlenmiş gibi hissettiğim için cevap veremediğimi fark ettiğinde "Bebeğim olduğunu kabul ettiğini varsayıyorum o zaman." diyerek güldü ve buzdolabına, yemek yapmak için malzeme çıkarmaya gitti.


bunlar ne ara bu kadar samimi oldu bilmiyom hiç istediğim gibi gitmedi bu fic ya

doriso | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin