8. Anı

168 28 16
                                    

Bölüm 8 | Anı

Sarp'la tanıştığım günün üzerinden on gün geçmişti ve on gündür üzerimde olan o aptalca hisler yine benimleydi.

Onunla geçirdiğim birkaç an vardı, çoğu zaman mesajlaşmış ve birbirimiz hakkında bir şeyler öğrenmiştik. Sergim, markette karşılaşmamız, ilk randevumuz ve bugün arkadaşlarımla birlikte korku evine gelmesinin yanı sıra şimdi yaptığımız şey de bir anıydı.

İster mesajlarda olsun isterse de bu anılarda olsun içim içime sığmıyordu.

"Kendimi karantinaya alınmış gibi hissediyorum," dedim üzerimdeki giysilere bakarak. Sarp gülerek yüzünü bana döndüğünde elindeki çantayı çapraz bir şekilde omzundan geçirip taktı. Bana doğru bir adım atıp önümde durduğunda aramızdaki boy farkı yüzünden başımı geriye atmak zorunda kaldım.

Sarp elimdeki gözlüğü alıp gözlerime takarken, "Boyun kaç?" diye sordum. Ona bakma şeklime gülüp sorumu yanıtladı.

"1.88."

Gözlerimi büyüttüm. "Benim boyum 1.67. Sana bir dakika böyle baksam boynum kopar."

"Buluruz başka bir yolunu," dediğinde duraksadım. Sorgularcasına baktığımda gülümsedi. "Başka bir zaman söylerim." Her ne kadar merak etsem de uzatmadım. Sarp saçlarımı düzelttiğinde artık aklım tamamen bununla alakalı dolup taştı. "Saçların rengarenk olacak," demesiyle kıkırdadım.

"Benim saçlarımda çok belli olmayacak. Senin saçların sarı, sende daha güzel duracak."

"Boyalar içerisinde olmak senin için sorun değildir."

Bazen kendimi çok fazla kaptırdığımda dikkatsiz davrandığımdan üstüm başım, yüzüm hep boya içerisinde olurdu. Kıyafetlerimi de mahvediyordum. Bu yüzden annem bazı kıyafetlerimi sırf resim atölyemde giymem için ayırmıştı.

"Sen de deneyimlemiş olursun."

"Dün saçlarıma boya bulaştırmıştım. Sayılır mı?"

Başımı hızla salladığımda Sarp'ın elleri saçlarımdan uzaklaştı, o an her saç telimin titrediğini hissettim. Saçlarıma dokunmasının bana bu kadar güzel hissettirmemesi gerekiyordu. "Anladığım kadarıyla birbirimizi renklere boyamadıkça durmuyoruz," dedi etrafta birbirinden koşan insanlara bakarak. Başımı salladım. "Hızlı mı koşarsın?"

"Normal."

"On saniye veriyorum, koş ve saklan."

Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüğümde, "Yuh," dedim. "Savaşçı haline mi büründün? Ses tonuna bak! Acımayacak mısın bana?"

"Seni rengarenk yapmak için sabırsızlanıyorum şu an, güzelim. Ne acıması?" Biraz daha şaşırmama neden olduğunda o bu tepkime güldü. "O gün sergide kendi renklerinin arasında çok güzeldin. Dün resim yaparken de öyle. Bugün de rengarenk olunca çok güzel olacaksın ve ben bunu görmek için sabırsızlanıyorum."

Bakışlarımı ondan kaçırarak gülümsediğimde kelebekleri hissetmeye devam ediyordum. Utangaç biri olduğumu söyleyemezdim ama değildim de denilemezdi. Yine de Sarp sözleriyle beni heyecanlandırıp susturmayı başarıyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum bir kez daha.

Bu histen hızlıca kurtulup, "Biraz daha böyle konuşursan güzellik algının benden ibaret olduğunu düşünmeye başlayacağım," dediğimde ona bakmıyor, gözlüğümü düzeltiyordum. Ellerimi birbirine vurdum. "On saniyeyi tekrar başlattığına göre ben koşuyorum!"

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | TURUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin