📌 (Dünyaya Yaslanmak ve Dünya Nimetleriyle Aldanmak)
🌿 En çok aldanan insanlar dünya ve dünyanın anlık nimetlerine kanıp bunları ahirete tercih ederek-ahiret yerine- bunlara razı olan kimselerdir. Bu tür insanlardan biri, "Dünya peşin, ahiret ise veresiyedir. Peşin olan, veresiye olandan dahа çok yarar sağlar," diğeri"Va'dedilen inciye değil, peşin olan zerreye bak!" derken bir diğeri de "Dünyanın lezzetleri kesin, ahiretin lezzetleri ise şüphelidir. Kesin olanı şüpheli olan için terk edemem." demiştir.
🌿Bunlar şeytanın en tehlikeli kandırmacalarından, göz boyamalarındandır.Meramını ifade edemeyen hayvanlar bile bunlardan daha akıllıdır. Çünkü hayvan, bir şeyin zarar vermesinden korktuğu zaman dövülse bile o şeye doğru gitmez, ona yaklaşmaz. Bu kimselerden bazıları ise tasdik etmekle yalanlamak arasında kalıp helak edecek şeylere yeltenirler.
🌿Bu kesimdekilerden biri Allah'a, Rasûlüne, Allah'ın huzuruna çıkacağına, amellerinin karşılığını göreceğine iman etmişse, insanların en çok pişmanlık yaşayanı olacaktır. Çünkü sözü edilen tavrı bile bile sergilemektedir. Şayet Allah'a ve Rasûlüne imani yoksa, o zaten çok çok uzaklardadır!
🌿"Peşin olan, veresiye olandan daha hayırlıdır." sözünü dillendirenlere şöyle cevap verilir: Peşin olanla veresiye olan eşit durumda olduğunda peşin olan daha hayırlıdır. Ama aralarında fark olur da veresiye olan daha fazla ve daha üstün olursa, veresiye olan daha hayırlıdır.Dünya hayatı en başından en sonuna dek tamamıyla, ahiretteki tek bir esinti mesabesindeyken ahiret hayatı nasıl daha hayırlı olmasın ki?!
🌿Nitekim İmam Ahmed'in Müsned'inde ve Tirmizî'de el Müstevrid b. Şeddâd'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Ahirete nispetle dünya, içinizden birinin parmağını denize daldırması misaline benzer. Parmağının geriye neyle döndüğüne bir baksın!"
🔹 Sahîh-i Müslim, H. No: 2858.
🌿Peşin olan minicik bir damlanın deniz gibi bir veresiyeye tercih edilmesine büyük bir aldanış, ne çirkin bir cehalettir!Baştan sona dünya hayatının tamamının ahiret hayatına nispeti böyle olduğuna göre bir insan ömrü kadarlık bir sürenin ahirete nispeti ne kadardır?!
Akıl sahibi biri için hangisi daha evladır? Ahiretteki daimi hayırdan mahrum kalıp bu kadar az bir süre için elde edilecek olan dünya mı, yoksa kısa zamanda kesintiye uğrayacak olan değersiz ve ufak bir şeyin; değer biçilemeyen, sınırı ve sonu olmayan, süresiz olan bir şeyi elde etmek için terk edilmesi mi?🌿"Kesin olanı şüpheli olan için terk edemem" sözüyle ilgili olarak da şöyle söylenebilir: Senin Allah'ın vaad ve vaîdi ile Rasûlünün doğru sözlü ve dürüst oluşu konusunda şüphe etmen ya da yakîne sahip olman mümkündür. Şayet bu hususlarda kesin inanca sahipsen, yakın zamanda fani olacak ve kesilecek olan anlık bir zerreyi hiç kesilmeyecek olan ve şüphe taşımayan bir şey için terk etmiş olursun.
🌿Şayet şüphe içindeysen, Rab teála'nın; varlığına, kudretine, meşietine, vahdaniyetine ve peygamberlerinin Allah'tan alıp bildirdikleri şeyler konusunda doğru sözlü ve dürüst olduklarına delalet eden ayetlerine müracaat etmelisin! Kendini vererek Allah için ya bizzat kendin incele ya da başkalarıyla tartış ki peygamberlerin Allah'tan alıp bildirdikleri şeylerin şeksiz şüphesiz hak olduğunu anlayasın! Bu âlemin Yaratıcısının, göklerin ve yerin Rabbinin, peygamberlerin O'nun hakkında vermiş oldukları haberlere aykırı bir durumdan çok çok yüce olduğunu, mukaddes ve münezzeh olduğunu kavrayasin! Peygamberlerin bildirdikleri şeylere aykırı özellikleri O'na nisbet edenler Allah Teala'yı kınamış,yalanlanmış,rabliğini ve hükümranlığını inkar etmiş olurlar.
🌿Selim fitrata sahip olanlara göre, hakiki hükümran olan Zatın; aciz veya hiçbir şey bilmeyen cahil ya da hiçbir şey işitmeyen, görmeyen, konuşmayan, emretmeyen ve yasaklamayan, sevap ve ceza vermeyen, dilediğini aziz, dilediğini zelil etmeyen, hükümranlık alanının dört bir yanına elçilerini göndermeyen, hükmü altında bulunanların durumlarıyla ilgilenmeyen biri olması, bilakis onları kendi hallerinde başıboş bırakması, ihmal etmesi muhaldir/imkânsızdır.
🌿Böyle bir durum beşeri hükümdarları dahi yaralayan, onlar için dahi mümkün olmayan bir durumdur ki hakiki ve apaçık hükümran olan Allah'a böyle bir halin nispet edilmesi nasıl mümkün olabilsin?!
İnsan, ilk nutfe halinden başlayıp kemale erinceye ve dengeli bir yapıya kavuşuncaya kadar hangi hallerden geçtiği üzerinde düşünse, kendisine bunca özeni gösteren, halden hale geçiren, evreler arasında evirip çeviren Yüce Zatin, kendisini ihmal etmesinin, başıboş bırakmasının, emir ve yasaklar koymamasının, yerine getirmesi gereken haklar olduğunu bildirmemesinin, sevap ve ceza vermemesinin o Yüce Zat'a layık olmayan bir durum olduğunu anlayacaktır.🌿Kul hakiki anlamda kafa yorsa, gözleriyle gördüğü veya görmediği her şeyin; tevhidin, nübüvvetin, ölümden sonraki dirilişin ve Kur'an'ın Allah kelami olduğuna delalet ettiğini anlayacaktır.
Bu hususa ne yönden istidlalde bulunulduğunu Eymânu'l Kur'ân adlı kitapta "Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür." (Hakka, 38-40) ayetleriyle ilgili kısımda dile getirmiştik.Bkz.et-Tıbyan fi Aksami'l-Kur'an,s.109 ve sonrası.
🌿Bunların bir bölümüne de "Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?" (Zariyât, 20-21) ayeti sırasında yer vermiş ve insanın kendisinin, bir Yaratıcısı olduğuna, onun tevhidine, elçilerinin doğru sözlü olduğuna ve kemal sıfatlarının sabit olduğuna delil olduğunu belirtmiştik.
Bkz. et-Tibyân fi Aksâmi'l-Kur'ân, s. 183 ve sonrası.
Neticede anlaşılmaktadır ki bu ziyankâr kişi, iki ihtimale göre de aldanmıştır; tasdik etmesi ve kesin olarak inanması ihtimaline göre de, yalanlaması ve şüphe duyması ihtimaline göre de aldanmıştır.
Bir yandan "Öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme dair hiçbir şüphe duymayan tarzda imana sahip olmak ve bir yandan da amelden geri kalmak... bu ikisi nasıl olur da bir arada barınabilir? En çetin şekilde cezalandırılmak veya dört dörtlük bir ikrama mazhar kılınmak üzere bir kralın huzuruna götürülmek istendiğini öğrenen insanın hiç aldırmadan gafletle geceyi geçirmesi, kralın huzurundaki halini hiç düşünmemesi, hazırlık yapmaması, kendine çeki düzen vermemesi insanlık tabiatina uygun bir davranış olur mu?" diye soracak olursan...🌿Cevaben şöyle denir: Allah için bu, gerçekten çok doğru ve çoğu insanın aklına gelebilecek bir sorudur. Bu iki şeyin (sarsılmaz imana sahip olmanın ve amelde geri kalmanın) bir arada barınması gerçekten hayretverici hallerdendir.
💢 Amelden geri kalmanın birçok sebebi vardır:
🌿İlim zaafiyeti ve yakîn eksikliği. İlmin farklı seviyeleri olmadığını zanneden kimsenin bu görüşü en fasid ve kesinlikle aslı olmayan bâtıl görüşlerdendir.Halil Ibrahim Peygamber, Rabbinden, -böyle bir kudrete sahip olduğunu yakinen bildiği halde- ölüleri diriltişini kendisine ayan beyan göstermesini, daha fazla mutmain olmak ve kendi açısından gayben bildiğini şehadeten (şahid olarak) de bilmek için istemişti.
🌿İmam Ahmed'in Müsned'de rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Kendisine haber verilen kimse, bizzat gözüyle gören gibi değildir. "
🔹 Ahmed, Müsned, 1/215, 271.
🌿Ilmin hatırlanmaması, aykırı şeylerle meşgul edilmesi sebebiyle bazen veya çoğu zaman kalpte mevcut olmaması gibi haller ilim zaafiyetiyle beraber olduğu takdirde; buna bir de karakter bozulması, nefsî arzuların baskın gelmesi, şehvetin istilası, nefsin süslemeleri, şeytanın aldatması, vaadin zamanında gerçekleşmediğinin düşünülmesi, uzun vadeli emellere sahip olunması, gaflet uykusu, dünyanın anlık menfaatlerine duyulan sevgi, tevil ruhsatları ve âdetlere muhabbet gibi haller eklendiğinde imani; gökleri ve yeri yok olup gitmekten koruyandan başkası koruyamaz.
🌿Bu nedenle insanlar, iman ve amel bakımından -kalpte zerre ağırlığındaki en alt seviyeye varana dek- farklı derecelere sahiptirler.
Sayılan sebepleri bünyesinde barındıran kimseler basiret ve sabır açısından zaafiyet içindedirler. Bu yüzden Allah teâlá sabır ve yakîn ehli olan kimseleri övgüyle anmış, onları dinin önderleri kılmış ve ayette şöyle buyurmuştur:"Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ile ten rehberler tayin etmiştik." (Secde, 24)
@kalplerin_ilaci🌙