PANDORA'NIN KUTUSU

10 2 1
                                    

Hazem'in evinde geçirdiğimiz iki geceden sonra birkaç gündür kendi evimize dönmüştük. Bu haftasonu açılış olacağı için şirketteki işlerimi hızlıca toparlamaya çalışıyordum. Oldukça stresli ve yoğun geçen bir haftanın ardından cuma akşamı, saat 19:00'da Kapadokya'ya uçacaktık. Hazem hazırlıklar için iki gün önceden gitmişti. En son dün gece telefonla konuştuğumda sesindeki heyecanı hissetmiştim. Şimdi oraya gidip onunla bu heyecanı paylaşacak olmanın mutluluğu içinde Dilara ile birlikte havalimanına gittik.

Kalacağımız otele geldiğimizde Hazem'i aradım. Hazem işler biraz uzadığı için Nevşehir'de olduğunu, sabah kahvaltıda bizi bekleyeceğini söyledi. Dilara tüm hedonistliği ile vakit kaybetmeden SPA'ya gitti. Ben de o gece erkenden uyuyakaldım.

Sabah otelin kahvaltı salonuna indiğimizde Hazem bizi bekliyordu. Güzelce kahvaltımızı edip, açılış ile ilgili detayları konuştuktan sonra, Hazem birazdan kalkması gerektiğini, havaalanındam annesini karşılayacağını söyledi. Annesi mi? Hazem'in annesi mi gelecek? Tabii biricik oğlunun bu anlamlı gününde yanında olacak. Hazem yanımızdan ayrıldıktan sonra Dilara ile kuaföre gitmemiz gerektiğine karar verdik. Oteldeki personellerle birkaç haftadır tanışır olmuştum ve onlarla sohbet ederken civardaki kuaförler hakkında bilgi aldık. Sorduğumuz üç kişi de meşhur bir güzellik merkezinin Ürgüp'te bulunan bir şubesini tavsiye etti. Biz de hızlıca hazırlanıp Aydan Işık Beauty'nin yolunu tuttuk. Randevumuz olmadığı için yüksek ihtimal geri çevirilecektik ama yine de şansımızı denedik. Güzellik merkezine geldiğimizde, sandığımızın aksine gayet az insan vardı. Bizi hemen yan yana koltuklara aldılar. Dilara'nın yarısı mor saçlarına yadırgar gözlerle bakan kuaför kız, "sizin ne olacaktı?" diye sorduğunda Dilara "örer misin?" diye sordu. Kız "boya?" diye sorduğunda, Dilara kahkaha atıp, "hayır, mor kalsın lütfen!" diye çıkıştı.
Sonra oldukça bakımlı ve güzel bir kadın yanımıza geldi. Sizin ne olacaktı diye bana sordu. Kadın çok tanıdık gelmişti ama tanıyor olamazdım. Yapmacık bir nezaketi olan bilmiş bir kadına benziyordu. "Ben kırık fön istiyorum" dedim. Kadın oldukça bayağı bir ses tonu ile "Pelin!" diye seslendi. Sonra birden kendi ses tonundan kendi de irite olmuş gibi sesini incelterek "hanımefendiye kırık fön alabilir misin tatlım." diyerek, hızlı hızlı ayrıldı yanımızdan. Fön sesleri ve birkaç kadın sesinin içinde içeriki bölmeden bir de çocuk sesleri gelmeye başlamıştı. Ortamdaki uğultu baş ağrımı tetiklemişti. Kafamı çevirmemle içeri giren kadınla göz göze gelmem bir oldu. Saçında havlu ile olmasına rağmen Damla'yı ilk görüşte tanıyacak kadar uzun bakmıştım sosyal medya fotoğraflarına. Beni görünce şaşırdı. Başımla selamladım, soğuk bir gülüş attı. Ortamda patron gibi geziyor ve etrafa emir yağdırıyordu. Saçıma fön çeken kızın kendisinden haz etmediğini hemen anlamıştım. Biraz laf almaktan zarar gelmez diye düşünüp, saçımı yapan Pelin ile konuşmaya başladım.

-Bu hanım kim? Sürekli müşteriniz heralde.
-Yok bizim patronun, Bahar Hanım'ın kız kardeşi.
-Hııım şimdi anlaşıldı, patron gibi tavırlar. Biraz fazla karışıyor sanki.
-Yani aslında iyi biridir de biraz suratsız ve sinirli, aldırmıyoruz artık. Aslında bizim patronumuz o sayılır. Bu şube onun eşine ait ama ablası işletiyor.
-Öyle mi?
-Evet eşi halıcı, bizim Ürgüp'ün büyükbaşlarından.
-Hııım anladım.

Kızı daha fazla konuşturmak gibi bir niyetim yoktu aslında ama o anlatmaya epey hevesliydi.

-Siz buralı değilsiniz belli ki.
-Nereden anladınız?
-Yani konuşmanızdan heralde. Bizim burada hep turist var zaten. Buralı insan da çok gelmez. İnsan sarrafı olmuşuz biz tabii.
-Olmuşsunuz valla. İzmir'den geldim ben. Bir proje açılışı için.
-İzmir mi? Çok severim. Bir kere gitmiştik. Şube yemeğine. Gerçi malum esas patron da burnumuzdan getirmişti ama.
-Nasıl yani?
-Bakma bu Damla Hanım'ın havasına. Kocası çok fenadır onun. Para var ama huzur yok. Ha bizde ikisi de yok. En azından biri olaydı.
-Öyle mi? Hiç öyle durmuyor.
-Yok ya bakma hamile diye şimdi insaflı. Kaç hafta güneş gözlüğü ile dolaştı o kadın.
-Şiddet mi?!
-Yani kocasıdır olur dersin ama adamın gözü de dışarıda. Çok da yaşlıdır ha genç değil yani. Bizim burada kaç kız işten çıktı onun yüzünden. Bereket bana bulaşmıyor. Yemez zaten de.
-Çok üzüldüm. Neden böyle biri ile evlenmiş ki? Ya da neden hala evliliğini sürdürüyor? İnsanları anlamak zor.
-Ee paranın gözü kör olsun.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin