Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Fazla içmemiştim ama yorgunluktan olsa gerek diye düşündüm. Sahi, dünü yeni hatırlıyorum.
Yanımda Baran'ı aradığımda bulamadım. Üstüm başım bir tuhaftı. Üstümde hâla dün giydiğim elbise duruyordu. Onları değiştirip rahat bir gecelik giydim. Salona indiğimde Baran'ı yine içerken gördüm. Çok sıkılmıştım bu abartmalarından. Hep mi böyleydi yoksa canı mı sıkkındı?
Bir alkolikle yaşamak istemezdim. Yediği, içtiği her şeyi abartan ve vazgeçilmez bir bağımlılık haline getiren insanları sevmezdim. Evet, ben de sigara içiyordum ama oturup art arda içmem ya da bir iki gün onsuz idare edebilirim.Baran'ı salonda bırakıp geceliğimin önündeki ipi bağlayarak mutfağa doğru yöneldim. Dolapta pek bir şey yoktu ama kendime salata ve dünki masadan kalan peynirlerle ufak bi kahvaltı hazırlayabilirdim. Bi güzel çay koydum ocağa. Ohh mis. Kaçak çay. Çok keyifli içeceğim birazdan güneşe karşı oturup. Ve Baran'a dair her şeyi sileceğim kafamdan. Beynimi yiyip bitirmeyeceğim. Ya çok düşünüp deli olacağım ya da kendimi deliliğe vurup aklımı koruyacağım.
Deliliğe vurmayı seçenlerden olacağım ben. Hiçbir şey benim suçum değil ve kendime bu külfeti yaşatmamalıyım.Çayımı demledim. Peynir tabağımı birkaç zeytinimi ve salatamı hazırladım bahçeye. Hava bugün misler gibiydi hayret ettim. Fırat nehrinden dalga dalga rüzgar geliyordu. Bir tık soğuktu ama olsun ferahtı. Urfa kötü bi şehir değildi. Yalnızca yaşadığım şeyler yüzünden havası bile yük gibi geliyordu bana, ciğerimi eziyordu. İnsanın ruhu bakış açısına sirayet ediyormuş gerçekten.
"Kalk Zeyno gidiyoruz"
"Nereye Baran?"
"Gel güzel bi kahvaltıya götüreceğim seni"
"Ben bi yere gelmiyorum. Bir daha da senin arkandan böyle yerlere gelmeyeceğim.malum can tehlikem oluyor."
"Zeyno hadi bak çok güzel bi yere götüreceğim seni"
"Baran siktir git ve benimle dalga geçmeyi bırak. Her gün farklı davranıyorsun ve bi önceki gün ne haltlar yediğini unutuyorsun. Ben gelmiyorum ve bugün konağa döneceğim iyi hissetmiyorum"
"Özür dilerim. Ama şimdi benimle geliyorsun"dedi ve beni kucakladığı gibi arabaya bindirdi. İndirmesini söyleyip omzuna vuruyordum ama ben vurdukça keyif alıyordu salak. Ben arkaya bindirince kapıları kilitleyip kendisi ön koltuğa içerden geçti. Acele acele gitmeye başladı.Şoför ve korumlar da başka bir arabayla peşimizden geliyordu.
"Yahu Baran gecelikleyim, ayağımda geceliğin takımındaki terlik var. Böyle hiçbir yere gidemeyiz hadi dön eve"
"Bi şey olmaz. Baş başa olacağız zaten bak çok beğeneceksin biliyorum"
Aklınca kendini içten içe affettirmeye çalışıyordu. Daha çok çözmeye başlamıştım onu.
"Müzik aç bari de sıkılmayalım"
"Hemen açıyorum karıma" telefonunu arabaya bağladı ve kafasına göre müzik açmaya başladı.
Karım diyor hâla. Her şeyden sonra ve bana yaptığı şeyden sonra.
"Araba sürecek kadar ayık mısın ağa?"
"Çok iyiyim Zeyno. Merak etme dünki gibi değilim. Haklıydın dün beni engellemekte, ayarını çoktan kaçırmıştım ve kafam dağınıktı. Dikkat edeceğim yanındayken kafama estiğini yapmamaya"dedi ve kısa bi sessizlik oldu."Öne gelsene görmek istiyorum Zeynomu"
Gıcık olmuştum bana samimi davranmasına. Kafamı çarpmıştım onun yüzünden ve bir özürle her şey düzelecek değildi. Yine de ön koltuğa geçtim ama dışarı izlemeye başladım. Soğukluğumu hissetmeliydi. Ama baktığımda beyefendinin çok da umru değil gibiydim. Zaten bi 20dk sonra durmuştu araba. Gelmiş olmalıydık. Benim trip işi de biraz suya düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NUMANOĞLU KONAĞI / (bir Adanalı hikayesi)
Chick-Lit"El kadar yabancıydık birbirimize; söz söylemeye hakkım var mıydı, sanmam."