Yeni bir hikâye geldi. fikri aklıma 21. bölümden sonra geldi ve Zeynep'in yeni bir karakterini yapmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Ve dil hataları için beni affedin. İyi okumalar. ❤️
Rüzgarın savurduğu Artvin kalbinde, eski masallar günümüz gizemleriyle iç içe geçmiş, köy halkının ruhlarını tutsak eden büyüleyici bir anlatı oluşturmuştu. Ancak, sakin yüzeyin altında, elle tutulur bir gerilim kaynamaktaydı. Derinlerde pusuya yatmış karanlık bir figürden, gizlilikle örtülü gizli toplantılardan fısıltılar, dinlemeye cesaret edenlerin omurgalarına ürperme yolluyordu.
Bireyler arasındaki derin bağlar her zaman aile bağlarından veya kan bağlarından kaynaklanmaz. Bu bağlar, bize mutlak güvenebileceğimiz kişilerle kurulabilir, biliyoruz ki bizi asla ihanet etmeyecek veya zarar vermeyecekler. İşte bu, o evde oynanan dinamiktir. Kan bağıyla değil, aşkla, saygıyla ve güvenle bağlı olan üyeleri, Toran ve Sema'nın nişanını kutlamak için bir araya geldi, sevinç havayı dolduruyordu. Kutlamalar arasında, Halil İbrahim Toran ve Sema'yı kucakladı, üzerine nişan alan keskin nişancıdan habersiz. Halil İbrahim dururken, nişancı nişan aldı, ancak beklenmedik bir müdahale her şeyi kaosa sürükledi. Halil İbrahim, yaralı Oğuz'u kendi bedeniyle korudu.
"komtan'ı içeri götürun!" diye bağırdı, ve adamlar harekete geçti, ateş ederken Oguz ve kadınları güvenliğe yönlendirirken.
Halil İbrahim, nişancıyla gergin bir çatışmaya girdi, nişancı kaçmaya çalıştı ancak acımasızca takip edildi. Halil İbrahim, nişancıyı sol kolundan yaralamayı başarsa da, o beyaz araçla kaçarak Halil İbrahim'i arkasındaki camı kırarak hayal kırıklığına uğrattı.
Halil içeri geri döndüğünde, Oguz'un durumunu kontrol etti.
"Hemen hastaneye gitmezsek ölecek! Hemen hastaneye gitmeliyiz," dedi Halil İbrahim.
"Tamam, arabayı getireceğim, kapıda beni bekle," dedi Toran arabayı almaya çıktı.
Halil İbrahim ve Osman Oguz'a kapıya kadar yardım ettiler, sonra onu arabaya aldılar. Halil İbrahim arkada onunla otururken, Toran ve Osman ön koltukta oturdular.
"Onu yakaladınız mı?" dedi Oguz, nefes almada zorlanarak.
"Hayır, kaçtı! Ama nerede olursa olsun onu bulacağım," diye yemin etti Halil İbrahim.
"O profesyonel bir nişancı. O konumdan ateş etmek herkes için kolay değil," dedi Oguz.
"Biliyorum," diye cevapladı Halil.
Hastaneye vardılar ve Oguz ameliyathaneye alındı. Jandarma, Oguz'un meslektaşıyla birlikte geldi.
"Halil İbrahim? Ne oldu?" diye sordu Ali Can.
"Hala bilmiyoruz. Nişancının pozisyonunu kontrol ettin mi?" diye sordu Halil İbrahim.
"Henüz değil."
"Iyi! Bende seninle geliyorum," dedi Halil.
"Bu mümkün değil, Halil İbrahim!" diye itiraz etti Ali Can.
"Sen bunu halledersin. Hadi gidelim!" dedi Halil, hastaneden çıkarken yol göstererek.
Nişancının bulunduğu yere vardıklarında, Halil İbrahim jandarma ile birlikte keskin nişancıya dair herhangi bir ipucu aramaya başladı.
"Herhangi bir şey buldunuz mu?" diye sordu Halil.
"Hayır, o gayet kurnaz," diye cevapladı Ali Can, hayal kırıklığına uğramış hissederek.
Halil hastaneye geri döndü ve operasyonun sona ermesini endişeyle bekledi. Doktor çıktığında, hemen yanına koştular.
"Durumu nasil?" diye sordu Halil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Gölgesi (HalZey)
Hayran KurguRüzgarın savurduğu Artvin kalbinde, eski masallar günümüz gizemleriyle iç içe geçmiş, köy halkının ruhlarını tutsak eden büyüleyici bir anlatı oluşturmuştu. Ancak, sakin yüzeyin altında, elle tutulur bir gerilim kaynamaktaydı. Derinlerde pusuya yatm...