BİRKAÇ GÜN SONRA
JENNY
Elimdeki alevden yapılma küçük bıçakları karşıdaki hedef tahtasına atarken bilerek ıskalıyorum.
"Sanırım yeniden bir eğitim vermem gerekecek" diyor çıplak bedenini üzerime eğen ses. Kolumu kaldırıp bedenimi kendisine bastırırken ders vermekten çok eğlenerek beni titretirken;
"Imm..." diyorum sert baskısını hissederek "Şu eğitimlere daha sık katılsam iyi olacak galiba."
Bıçağı fırlatırken ne ben on ikiden vurduğumu görüyorum ne de Damien bununla ilgileniyor. Müzikal bir ritim yakalamadan hemen önce Damien'ın yanan gözlerine gözlerimi kapatarak kendimi tutma gereği duymadan bir inilti koyuveriyorum.
MELL
Dalgaların vurduğu kayalıkta huzurla otururken, ilk defa olarak birinin varlığından hiçbir sıkıntı duymadığımı ve hatta itiraf etmek istemesem de- mutlu olduğumu fark ediyorum. Duvarlarımı yıkmamın kolay olmadığını biliyorum ama yanımdaki adamın da bundan şikayetçi olduğunu hiç sanmıyorum.
Aslında ilginç bir şekilde, Matheson bundan zevk alıyor gibi. Her bir duvarımı yıkışında, yüzünde oluşan tatmin duygusunu okumanın bana zevk verdiğini de itiraf etmeliyim gerçi. Elimi tuttuğunda yada öptüğünde. Ya da dün gece...
Kahretsin kızarıyorum! Bak bu da bir ilk. Bunlar hep Samira yüzünden! Bulaşıcı bu kız!
Yan gözle O'na bakarken Matheson'ın havadan daha yavaş bir şekilde bana sokulup elimdeki kahve kupasını yana koyarak üzerime yerleşmesine ve rüzgara adımı fısıldamasına izin veriyorum.
JESS
Kris'in sırtına atlayarak elimdeki çiçeği sallayıp çığlık çığlığa bağırırken olan hislerimi tarif edebilmem imkansız! Yeniden Vegas'a dönmek ve bilinçli bir şekilde Elvis tarafından evlendirilmek.
Üstelik kumarhanelerde sevgilimin hiç kaybetmediğini de göz önüne alırsak, hayallerimin ötesindeki inanılmaz uyum, nihayet!
Kris sonunda beni indirip saçımı arkaya iterek öptükten hemen sonra;
"Seni seviyorum" diyerek bu sözlerini mühürlemek istercesine yeniden öpüyor. Aynı aşkla ona karşılık verirken hayatım boyunca kaçarak yaşamanın verdiği evsizlik hissini nihayet tamamen unutuyorum.
Ve tabi yeni sahip olduğum yuvamı nefessiz bırakarak öpüşüm eşliğinde, ona sıkı sıkıya tutunmayı da ihmal etmiyorum.
IVEN
Camlarla kaplı, gerekli olanlar hariç neredeyse hiç duvarın bulunmadığı büyük evde, ormanın ortasında ve tamamen yabancı birinin yanında olduğum gerçeği bir yana, böyle bir gerçeklik ortamında nasıl olup da yan oturduğum koltuğun üzerinden ayaklarımı sarkıtarak rahat ve sıradan bir şekilde kitabımı okuyabildiğimi sorguluyorum.
Jack tam karşımdaki uzun koltuğa yerleşmiş, manzaraya doğru ayağını uzatmış bir başka kitabı okurken sadece zaman geçirmek için ağırdan aldığını biliyorum. İlk kitabı saniyeler içerisinde bitirip yüzünü buruşturunca, hayalini kurarak yavaş yavaş okumasını, gerekirse kendi kafasında senaryolar kurmasını öneren bendim sonuçta. Yine de neden onunla aynı yerde kaldığımı anlayamıyorum.
"Senin koruyucun benim anlaşılan" demişti benim sinirli bakışlarıma açıklama getiren Jack ilk gün "Başgardiyanın sizi yalnız göndermeyeceğini biliyor olman gerekirdi."
"Ne kadar şaşırdığın düşünülürse senin de öyle"
En azından yalnız olacağımı düşünmüştüm. Şu an sinirim kısmen yatışmış olsa da ilk anda Samira'ya duyduğum öfkeyi anlatamam. Gidebilirdim elbette ama nereye gidersem gideyim O'nun, yani Jack'in beni bulabileceğine dair bir his var içimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDİYANLAR VE KORUYUCULAR
Fantasy+13 İÇERİKTİR '1. KİTAP TAMAMLANDI' Samira üniversitededir fakat burası hiç de hayal ettiği gibi değildir. Dünya git gide daha sıkıcı bir hal almaya başlar ve bu sıkıcılığın içerisinde kaybolmak üzereyken olağan günü olağanüstü bir adam tarafından b...