İSTANBUL'DA İLK GÜN
CRAIG
İşte buradayız. Uzun bir uçuşun ardından nihayet İstanbul'a indik. Sadece beş kişiyiz ama burada, havaalanının çıkışında dikilirken sanki daha fazlaymışız gibi göründüğümüzü düşünüyorum. Kontrollerden sorunsuzca geçerken bile, görevlilerden yolculara herkesin çaktırmadan bizi incelemiş olması bunu kanıtı.
"Dostum, yakıyoruz buraları"
Math açıkça sırıtırken Kris de aynı sırıtışla arkadaşının sırtına vuruyor.
"Aynen öyle dostum. Sen bile rağbet görüyor gibisin"
"Kapa çeneni Kris! Bugün 'sen bile' beni sinirlendiremezsin"
"Öyle diyorsan..." diyor Kris ellerini teslim olur gibi iki yanında kaldırırken.
Sıradan insanlardan farklı olarak beşimiz de çok hızlı –ya da insanüstü mü demeliyim?- dil öğrenme yeteneğine sahibiz. Biraz aksan dışında oldukça iyi durumdayız sanırım.
Derin bir nefes alıyorum. Burada hava hiç de fena değil. Evet, çok fazla sigara ve egzoz kokusu var ancak daha kötülerini de görmüştüm.
Sırtımdaki çantanın ağırlığını bile hissetmeden ellerimi cebime koyarak dışarıya adımımı atıyorum. Sol tarafımda Kris ve Jack ciddiyetle çevrelerini incelerlerken, sağ tarafımda Math ve Damien insanlara bakarak gülümsüyorlar. "Evet" diye düşünüyorum aynı anda "Aptallığa doğru ilk adımımızı atıyoruz sanırım"
"Artık bir şeyler öğrenme vaktimiz geldi de geçiyor bile"
Damien herkesin ortak düşüncesini dile getirirken beşimizde bu sözlerle birlikte kalacağımız otele doğru yola çıkıyoruz.
...
" Tanrım... Bu insanlar delirmiş olmalı! Sizin taksici ne kadar aldı? Bizimki tam anlamıyla bir soyguncuydu!" diye isyan ediyor Math taksiden iner inmez öfkeyle.
Para bizim için dert değil tabi, yine de göz göre göre soyulmak da pek kabul edilebilir görünmüyor.
"Ah, kes şikayet etmeyi Matheson! Annene istediğin an geri dönebilirsin, unutma." diyor Kris her zamanki gibi sırıtarak.
" Ben şikayet etmiyorum!" diyor Matheson aynı isyankar tavırla. "Hayır efendim, etmiyorum!" diye devam ediyor yeni öğrenilmiş düzgün Türkçesiyle "ama senin bu vurdum duymazlığına bakarak o antika cüzdanından tek bir peni bile –ya da her neyse- çıkmadığına yemin edebilirim."
" Sen beni cimrilikle mi suçluyorsun küçük kardeş?"
Kris'in tek kaşı eğlenerek havaya kalkıyor.
" Elbette hayır dostum" diyor Math sinsi bir sırıtışla "Sadece cüzdanının kabarık olmasının başka alanlardaki eksikliklerini kapatma çaban olduğunu anlayışla karşıladığımı söylüyorum."
" Yeter çocuklar" diyor Jack özellikle son kelimeyi bastırarak "mızmızlanmalarınızı dinlemeye gelmedik buraya"
Biraz önce aldığı oda anahtarını elinde sallarken o da sırıtıyor.
Math somurturken;
"Neden biz ikişer ikişer kalırken Craig tek kalıyor?" diyor.
"Çünkü onun odaya kız atma şansı seninkini ikiye katlar Math" diyor Damien arkadaşlarını kahkahaya boğarken.
Bu sözler üzerine Math her ne kadar somurtuyor olsa da bu gerçek bir somurtma değil elbette. Gerçekçi olmak gerekirse; sarı saçları, beyaz teni, bir seksen üzeri boyu ve açık mavi gözleriyle model olmak için doğmuş gibi görünüyor ve tabi ki kendisi de -tıpkı karşı cins gibi- bunun oldukça farkında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDİYANLAR VE KORUYUCULAR
Fantasía+13 İÇERİKTİR '1. KİTAP TAMAMLANDI' Samira üniversitededir fakat burası hiç de hayal ettiği gibi değildir. Dünya git gide daha sıkıcı bir hal almaya başlar ve bu sıkıcılığın içerisinde kaybolmak üzereyken olağan günü olağanüstü bir adam tarafından b...