5.BÖLÜM:MERHAMET

257 195 19
                                    

   Bu dünya' da her seferinde kazanan kişi kötüler ,kaybeden ise iyiler oluyordu.O kadar adaletsizdi ki bu dünya artık yaşamak dahi istemiyordum,her gün apayrı bir kötülüğe gözümüzü açıyor gibi hissediyordum,artan kadın cinayetleri,çocuklara uygulanan şiddet ve cinayet,bir de en önemlisi cinsiyet fark etmeksizin uygulanan taciz ve tecavüz,bu öyle bir hal oldu ki hayvanlara dahi yapılmaya başladı.

   Haksız yere işlenen cinayetler sonucu iyi olan toprağa verilirken,kötü olan bir şekilde yaşamına devam ediyor,bu olay cinayet ile de sınırlı değil, taciz ve tecavüz de de aynısı oluyor ,bu tip şeylere maruz kalan insanlar bir noktada canına kıyıyor,peki ya yapan,hapishaneye girmiş olsa bile yaşıyor.

   Hep bu tarz haberler insanlardan soğumama,onlardan daha fazla uzaklaşmam mümkünmüş gibi uzaklaşmaya itiyor beni.Son yaşadığım olaydan kaynaklı buna daha fazla inandım,hep iyiler kaybediyor yada kaybediliyor,herkesin iyilik kavramı görecelidir ama benim iyilik kavramım ailem.Onları da diğer iyiler gibi kaybettim,geri de tek başıma yaşamak zorunda olduğum bu dünya ve ben kaldım.

   Gözlerimi açtığımda kendi evimizde değil başka bir evde olduğumu fark ettim.İçeriye Çiçek hemşirenin girmesi ile onun evinde olduğumu anladım.

   Yattığım yerden doğrulacağım sırada "kalkma kalkma,biraz daha dinlen"dedi,buraya hala nasıl ve ne zaman geldiğimi hatırlayamıyordum,tek hatırladığım annemlerin elbisesini kokluyor olmam gerisi yoktu.

  "Abla ben nasıl geldim buraya"dedim merakla onun yüzüne bakarak"nöbet geçirdiğin için hatırlamıyorsun tabi,seni aradığımda sesin kötü geliyordu,en sonunda telefonun yere düşme sesi ile evden hızla koşup size geldim,tabi gelirken çilingir de getirdim,annenlerin odasında seni bulduğumda bilincin kapalıydı ama titremeye devam ediyordun,seni oradan alıp bizim eve getirdim,sakinleştirici iğne vurdum böylelikle kendine gelebildin"dedi her şeyi açıklayarak,onuda telaşlandırmıştım.

   "Arada bir geçirirdim ama,bu kadar şiddetli ilk defa oluyor"gözlerini kısıp gözlerime sorgurlarcasına bakıyordu "psikolojik destek aldın mı bunun için"dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

    "Üç ay kadar aldım ,hatta arada olan nöbetlerimi psikoloğum'un verdi tavsiye ile kontrol altına aldım"anlamaz gözlerle neymiş o der gibi bakıyordu" çiçeği kokla,mumu söndür,yani şöyle ki sevdiğin bir çiçeği hayal ediyorsun ve onu kokluyormuş gibi derin bir nefes alıyorsun,sonrasında nefesini karşında bir mum varmış da onu üflüyormuş gibi bırakıyorsun"dedim tebessüm ederek.

   Hayatı biraz olsun psikoloğum sayesinde sevmiştim,o benim yol göstericimdi,kısacık sürede herşeyim olmuştu,kim bilir belki de yolumuz bir gün yeniden kesişir?

   "Aslında epey mantıklıymış,ben bunu ilk defa duydum"dediğinde tebessüm etmekle yetindim,şimdiden yatmaktan sıkılmıştım bile"abla ben çok sıkıldım,hem böyle düşüncelerim daha fazla artıyor,kafamı dağıtacak bir iş yok mu? "diye sordum dudağımı bükerek,ne kadar şirin olursam Çiçek ablayı ikna etmek o kadar kolay olurdu.

   İlk başta düşünür gibi yaptı sonra pes ederek "gel hadi kalacağın odayı hazırlayalım o zaman"dediğin de sevinçle yerimden kalktım.

   Bu evde kalacak olmak beni fazlası ile rahatsız ediyordu,bu yaşıma kadar akrabalarım da bile kalmamışken şuan buradayım ve elimden ne geliyorsa ona yardım edip yükünü hafifletmeliydim, nede olsa hem çalışıyor hemde evin işlerine yetişiyordu.

   Salondan çıkıp başka bir odaya geldiğimiz de hali hazırda bir oda ile karşılaştım"burası galiba birinin odasıymış,ben o kişiyi yerinden etmeyim"dedim çekinerek"yok kızım ne yerinden etmesi burası oğlum ,daha doğrusu üvey oğlum olan Atlas'ın odası,kendileri pek buraya uğramaz, Anıl'ın odasında iki tane baza olduğu için orada yatmayı daha çok seviyor"dediğin de kaşlarımı olabildiğince çattım,hastahanede iki oğlu olduğunu söylemişti ama üvey olduğunu ilk defa söylüyordu"ama sen hastahanede-"dediğim an sözümü kesip"iki oğlum var demiştim ve hala aynı,biz onu üveymiş gibi değil öz evladımızmış gibi yetiştirdik".

   "Peki özel değilse nasıl tanıştınız?"merakla sorduğum soru bana acaba dedirtmişti,çok mu özele girmiştim?.

   "Yok kızım sen yabancı değilsin artık,Atlas'ı yanımıza aldığımda bir yaşındaydı,annesi en yakın arkadaşımdı,doğum esnasında vefat etti,babası da ancak bir yaşına kadar bakabildi çünkü onuda kaybettik,ard arda ikisini de kaybetti yavrum.Anıl,Atlas'tan üç ay önce doğduğu için sütümü ikisine de verdim,aralarında asla ayrım yapmadım."dediğinde gözleri dolmuştu,acısı hala dün gibi tazeydi.

   Sizce acıların en büyüğü hangisi,başımızdan geçen bir olay,yalnızlığımız yada ailemizi kaybetmiş olmamız mı? Sizce hangisi daha büyük? Ben ailemi kaybedene kadar yalnızlıktan daha büyük bir acı yok sanırdım ama öğrendim ki varmış hemde hayal edemeyeceğimiz kadar büyük bir acıymış.

   "Sen tek bana değil,benim gibi olan herkese şefkatli kollarını açıyorsun"dedim tebessüm ederek.Oğlu Atlas'ın acısı eminim ki benimkinden daha büyüktür çünkü o annesini,babasını tanıyamamış,kokularını alamamış ve en önemlisi onların şefkatini tadamamış.Ben bunların hepsini yaşamış olmama rağmen kıymetini bilemedim o güzel günlerin.

  "Kendimi sizin yerinize koyuyorum sadece"sıcak bir tebessüm ile kurduğu cümle içimi ısıtmaya yetiyordu,o güzel kalbinde o kadar çok yüce duygu barındırıyor ki,kendisini bizim gibilere adıyordu,bu kadın resmen merhametin vücut bulmuş haliydi ve ben onunla karşılaştığım için çok şanslıydım.

   "Şunu da şöyle düzeltirsek,işte oldu"diyince başımı salladım,çıkmak için yeltenince"nereye"diye sordum"sen dinlen bende yemek hazırlayım"der demez olumsuz anlamda başımı salladım"dinlenmek istemiyorum,bende yardım edeceğim"mızmız çocuklar gibi kurduğum cümle onu güldürmüştü.

   Tamam anlamında başını salladığında odadan ayrılıp mutfağa yöneldik, mutfağa girer girmez bana dönüp"Çiçek şef emrinize amade efendim,ne alırdınız"dediğinde ağzımdan bir kıkırtı çıktı.

   Düşünür gibi yaparak"hmm...Aslında mantı hiç fena olmazdı"

   "Tabi,yanına da şefin spesiali olan tavuk çorbası olsun mu madame? İtalyan'lar gibi yapmaya çalıştığı sesi beni güldürüyordu,olsun anlamında başımı salladığında hemen önüne dönerek işe koyuldu"eee bana ne kaldı"dediğim de gözlerini kısarak"çırağımızı bugünlük yormayalım,minik adımlarla başlasın o yüzden salata sende"dediği zaman asker selamı vererek buzdolabına yöneldim.

   Malzemeleri alacağım sırada kapı zili çaldı"Elisa bir koşu bakıp gelsene"sözünü  bitirmesini dahi beklemeden koşar adım kapıya yöneldim.

   Kapının önüne gelene kadar ısrarla iki kez daha çalınmıştı.Kapıyı açtığım an karşımda gülüşen iki tane oğlan gördüm,onlar beni görünce ise gülüşleri yüzlerinde dondu.

   Çiçek abla içeriden"kimmiş o"dediği an aklına gelmiş gibi "ahh sen nereden biliceksin ki? "diye söylene söylene geliyordu.Misafir olarak kapıyı açmam ne kadar doğru olmuştu bilmiyorum ama Çiçek abla biraz daha gelmezse değişik şeyler olacak  gibi hissediyordum.

(...)

Bugün bir ilk yapıp gündüz bölüm atmaya karar verdim,daha doğrusu bu bana değil gelen ilhamla bağlı oluyordu,bu birazcık,minicik daha uzun oldu gibi ama altıncı bölümün uzunluğu bunlardan kat ve kat fazla olucak emin olabilirsiniz.Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız,iyi okumalar dileriiimmm.

  

  

 

KADER OYUNU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin