11. Bölüm: Gece

40 11 27
                                    

Merhabalaarrr!!!
İşte gerçek hikaye şimdi başlıyorr🫶🏻
Biraz uzun sürmüş olabilir ama karakterleri daha iyi tanımanıza ve kurgumu biraz daha iyi sindirmenize yardımcı olmak istedim.
Oldukça karışık bir kurgu olduğu için çoğu yerde rüyalar kabuslar aniden geldiği için kafanız karışabilir:)
Umarım bu bölüm hoşunuza gider keyifli okumalarr❤️
_____

𐬺𐬼★𐬼𐬺

"Peki ya bir daha asla göremezsem, gökkuşağının renkleri kör eder beni belki daha sonra. O zaman da, Anna... o zaman da beni sever miydin?"
~John

Yavaş ve sessizce yaşadığını düşünebiliyor musun?
Burası o kadar karanlık ki, gölgeler heryerde.
Çığlık sesleri heryerde ve bunu durdurabilecek hiçbir şey yok.
Ama halen yaşıyorum öyle değil mi? Yaşıyorum.

İnsanlar, nerede?
Onları bir daha görebilecek miyiz?
Ya da... onlar gerçekten birer gölge mi?
Gerçekten öldüler mi?

꧁✯꧂

01.22.2020

John'un anlatımıyla...

Karanlıkta zar zor gördüğüm tek şey, yüzlerce ağaç gövdesiyle tanışmak oldu. Gözlerimi araladığım da önce tamamen bir kabusta olduğumu düşündüm.

Heryerim ağrıyordu... yüzümün bazı bölgelerinde yaralar vardı bunu göremiyordum ama hissedebiliyordum. Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama halen güneş doğmamıştı. Önümü göremiyordum çok ama çok karanlıktı. Ayak bileğimi geçen bir kar, ve çok soğuk bir hava vardı.

Montum, pantolonum, ayakkabım hepsi delinmişti.
Üşüyordum. Hemde çok fazla üşüyordum...

"Ne yapacağım ben şimdi?" Diye söylendim kendi kendime etrafa bakarak.

Her yerde upuzun ağaçlar vardı ve ağaçların üzerinde tek bir yaprak bile yoktu.

Ayağa kalktım ve yavaş yavaş yürümeye başladım.
Nefes alıp verdiğimde ağızımdan yoğun bir duman çıkıyordu.
Burası gerçekten de çok ama çok ıssız bir yer gibi duruyordu. Kimse yoktu ve çok sessizdi.

Umarım Anna iyidir ve güvendedir.

Kara her bastığımda içim kıpır kıpır olsa da bu bana bir zevk vermiyordu. Çünkü şu an düşündüğüm tek bir şey vardı...

Upuzun ağaçların arasında bir karınca gibiydim kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.
Bacağımda derin bir çizik vardı ve canım çok yanıyordu.

Hiç insan yoktu... hiç kimse yoktu. Kolumda da çizikler vardı.

Ama şu an tek istediğim; Anna'yı görebilmekti.
Daha hızlı adım atmam, ayağımın daha çok acımasına neden oluyordu.
Keşke nerede olduğunu bilsem... keşke onunla konuşabileceğim bir telefonum olsaydı.
Keşke zamanı geri alabilseydim.

Çok üşüyordum hava dondurucu olmasa da zaman zaman titrememe sebep olan bir soğuk vardı.

Derin nefesler alıp topallaya topallaya yürürken kendi kendime konuşmayı da ihmal etmedim.

"Onu yeterince koruyamadım. Öyle değil mi?"
"Onun için elimden geleni yaptım ama başaramadım değil mi?" Diye söylendim ağlayarak.

"Peki ya, onu bir daha görebilecek miyim?"
"Keşke onu dinleseydim ve o adamların yanına gitmeseydim"diye devam ettim söylenmeye, nefes nefese.

Karanlık YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin