Hayatınızda hiç çaresizilik yaşadınız mı? Hiç uzattığınız ele yardım edebildiniz mi? Eğer hayatınızda bir kere bile çaresiz kaldıysanız bu anlatacağım hikaye tam size göre. Çünkü ben çaresizligin alasını yaşadım. Bekledim çünkü çaresiz kaldım. Ağladım çünkü çaresiz kaldım. Uzattığım eli geri çektim çünkü çaresiz kaldım. Hayatım boyunca çaresiz ve bekleyen birisi oldum ben. Şimdi çaresiz bir kızın hikayesini okuyacaksınız.
Bu gece herşeyden habersiz annemi son kez öpüp uyudum. O karanlık geceden habersiz son huzurlu geceydi benim için. Uyudum. Gözümü açtıgımda ev sallanıyordu ablam üstüme siper olmuş çığlık çığlığa bağırıyordu. Noluyordu böyle ? Birden tavan dökülmeye başladı , tavan çoktü ve belimde bir acı hissettim. Üstümde bir ağırlık. 4 duvar mezar olmuştu. Ablam inliyordu bir yandanda beni sakinleştiriyordu. Dışardan ses geliyordu "Sesimi duyan varmı?"diye . Uzatmak istiyordum elimi ama uzatamıyordum. Soğuktu üşüyordum.Dünyanın sonuydu belkide bilmiyordum. Öyleyse neden dışarda bağırıyorlardı. Demek ki yaşayan birileri vardı ama neden bizi kurtaramıyorlardı. Oysa biz o kadar uzak değildik ki 1 duvar arkalarındaydık. Bir müddet sonra ablamın nefes almadığının farkına vardım. Çağırdım ablamı ses vermedi. Niye ses vermiyordu ki ölmüş müydü? Hayır hayır ölemezdi. Beni bırakamazdı ki ablam. Biz kavga ederdik ama 2 dk sonra gelir yine beni öperdi. Bir derdim olduğunda koşardı. Bırakmazdı ki.Yanılmıyosam 10 dakika boyunca ağlıyordum ama artık ağlamayı bırakmalıydım. Çünkü ablam ölmüştü kabullenmeliydim. Ablamın kokusunu unutmamak için kokladım. Ondan sonra uyumuşum. Gözümü açtığımda duvardan ışık sızıyordu. Sabah olmuştu. İyide neden bu kadar geç olmuştu ki bu sabah. Sonrasında burnumda iğrenç bı koku hissettim. Ablamın kokusu değişmişti. Ölüm kokuyordu artık ablam. Ölümü iliklerime kadar hissetim o an. Duvardan sızan ışıkla ablama bakmaya çalıştım ama bakamdım o kadarki dardı. Şuan tost makinesinin içine konulan tosttan farksızdım. Ezildiğimi hissediyordum. Galiba bende ölüyordum. Gözlerim gidiyordu uzaklara. Zaten kesin annem, babam, ağabeyim onlarda ölmüştür. Ben niye yaşıyordum ki o zaman. Ölmek en büyük çareydi benim için. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu ki dışardan bir ses geldi. "Hazal , Fatma sesimi duyuyormusunuz?Nolur ses verin?"diyordu bir ses ağlamaklı. Bir dakika bu babamın sesiydi. Babam yaşıyordu. Hemen babama ses verdim. "Baba burdayım ben seni duyuyorum ama ablam öldü baba o seni duymuyor artık"dedim. Babamdan ses gelmiyordu. Sanırım sesim ona gitmiyordu. İyide sesimin gitmesi gerekiyordu. Neden gitmiyordu ki sesim? Çaresizce çözüm aramaya koyuldum. Bir çözüm yolu bulmuştum. Elimi duvara vurursam belki duyardı. Vurdum vurdum bir yandanda avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Biri sesimi duymadan vazgeçmiyecektim. Bir süre sonra dışarıdan birisi "Sessiz olun ses duyuyorum. Burda birileri var çabuk kazma kürek ne varsa getirin" dedi. Sonra bir göz gördüm duvardan sızan ışıktan bize bakıyordu. Bizi görmek için fener tuttu ve bizi gördü. "iyi misiniz?"diye sordu bana tanıdığım bir ses. Bende "ben iyiyim ama ablam öldü."dedim. Birden ayak sesleri çoğalmaya başladı. Babam bana sesleniyordu " kızım Hazal iyimisin bak seni kurtaracağız. Sen panik yapma tamamı gülüm."dedi Bende tamam diye bağırdım. Babamın beni kurtaracağından şüphem yoktu ki zaten. İnsanlar yavaş yavaş beton yığınını kaldırmaya koyuldu. O kadar dikkatlilerdi ki . Kaç saat uğraştılar bilmiyorum ama benim nefes almam giderek zorlaşıyordu.
Biraz daha uğraştılar. Bekliyordum ama artık beklemek zor geliyordu. Susamıştım, acıkmıştım. Gözlerim açılmıyordu. Direniyordum ama olmuyordu. Gözlerimi kapatıp ölümü bekliyordum. Bir yandanda babam benim yaşayıp yaşamadığımı sürekli kontrol ediyordu. Ablamın ölüsünün kokusu daha da artıyordu ve bu benim nefes almamı çok zorluyordu. Artık başka çarem yoktu . Gözümü kapattım ve ölümü bekledim. Babama bile cevap veremiyordum artık. Tam gözümü kapattığım anda gözüme bir ışık vuruyordu . Gözlerimi hafif araladım. Üstümdeki beton yığını kalkmış ve ablamın ölüsünü üzerimden kaldırıyorlardı. Ablamı kaldırdıklarında beline demir saplanmıştı ve o demirden üzerime kanlar dökülüyordu. Babam "Fatma'm" diyerek sarıldı ablamın cenazesine. Ağlıyordu babam. İlk defa babamın ağladığını görüyordum. Bu benim içimi ablamın ölmesinden daha çok acıtmıştı. Çünkü bir babanın çaresizliğinden başka hiçbir şey korkutamazdı evlatlarını.
Babamı öyle görünce büyük bir afetin ortasında olduğumuzu anladım. Tekbir ile beni olduğum yerden kaldırdılar. Önce ağabeyim sıkıca sarıldı bana sonra da babam.
Ben ömrüm boyunca onlara böyle sarılmamıştım. Sonra gözümü çevirip etrafa baktım. Her yer enkazdı . Her enkazın başında bağıran insanlar , ağlayan insanlar vardı. Yağmur yağıyordu . Hava bayağı bir soğuktu. Sokaklarda battaniyeye sarılmış cesetler vardı. Babam kollarında ablamın cenazesini götürüp battaniyeye sarıp bir köşeye indirdi. Sonrada bana yardım etti. Enkazın üzerinden inerken gözlerim annemi arıyordu. "Annem nerede ?"diye sordum babama. Babamın gözleri doldu hiçbir şey diyemedi. "Öldü mü?"dedim ağlayarak. Babam sadece kafasını salladı. O anda bütün vücudum karıncalandı. Anne diye haykırarak dizlerimin üstüne çöktüm.
Agladım, ağladım. Ne kadar çok ağladım bilmiyorum. Bir anda gözüm döndü kalkıp bütün battaniyelerin altına baktım. Annem altında mı diye? Yoktu annem yoktu. Babamın yakasına yapıştım. Sanki bütün suçlu oymuş gibi. "Annem nerede?"dedim. "Yapma kızım ben sana anneni gösteremem."dedi babam. Sorumu defalarca tekrarladım. Babam en sonunda ağlamama dayanamayıp "Az önce baktığın battaniyenin altındaki senin annendi." dedi.Hayır o benim annem olamzdı. Olsaydı ben tanırdım. O kadının yüzü yoktu bir kere. Benim annemin yüzü nur saçardı. Güldümü gamzesine dünyalar sığardı. Bu kadının yüzü et yığınından başka bir şey değildi. Tekrar o battaniyeyi açmaya cesaret edemedim. Bakamadım. Ağabeyim kolumdan tutup beni arabaya götürdü. Arabada karşı dairemizde oturan Emine Teyze vardı. Bana bisküvit ile su verdi. Yiyemedim ben o bisküviti yiyemedim. Boğazıma diziliyordu herşey. Annemin görüntüsünü unutmak için Emine Teyze'ye deprem hakkında sorular sordum. Deprem saat 4.17 civarında Kahramanmaraş 'ın Pazarcık ilçesinde 7,7 büyüklüğünde gerçekleşmiş. 11 il etkilenmiş. Biz bunları Emine Teyze ile konuşurken 2.deprem oluyordu. Birden araba sallanmaya başladı. Abim koşup beni arabadan çıkardı. Araba olduğu yerden fırlayacak gibi sallanıyordu. Bayağı bir sürmüştü deprem, durmuyordu. Ben olduğum yerde titriyordum. Korkudan ufak çaplı bir şok geçirmiştim. Deprem durmuştu ama ben hala şok geçiriyordum. Kilitlenmiştim. Kendime komşumuz olan Murat'ın anne diye çığlık atmasıyla geldim.
Murat, ağabeyimin arkadaşıydı. Annesi de annemin arkadaşıydı. Birbirlerine ahiretliğim derlerdi. Murat bağırıyordu. "Anne babam gitti nolur sende beni bırakma."diyordu. Babası da ölmüştü Murat'ın. Onun durumu benim durumumdan kötüydü. Annesi ve babası
ölmüştü. Bir tek 6 aylık kardeşiyle Murat kalmıştı. Annesinin ölüsünü parça parça çıkarıyorlardı. Ben daha fazla dayanamayıp kafanmı çevirdim. Çünkü artık görmek istemiyordum.3 gün boyunca arabalarda kaldık. Babamlar 3 gün boyunca doğru dürüst yatmadılar. Murat desen darmadağın. Kardeşine ben baktım bu süreçte. Daha sonra çadırlar geldi hepimiz çadırlara gitmiştik. Hayat bir şekilde devam ediyordu işte.
1 hafta sonra Murat kardeşini de alıp gitti bu memleketten. Ben bu memleketin acısına dayanamam. Eskiden saflık kokan memleketim şimdi kan kokuyor deyip gitti. Gitmesine çok üzülmüştüm. Neden diye sorarsanız ben Murat'a karşı birşeyler hissediyordum. Asla söyleyemedim. Çünkü benden 4 yaş büyüktü. Üstelik ağabeyimin arkadaşıydı. Gitmişti Murat. Bir daha dönermi bilinmez.Sizin anlayacağınız aha bu Adıyaman benden Annemi, ablamı ve sevdiğimi almıştı. Buralarda eğer sevdalanırsanız ya beklersiniz ya da ölmesini beklersiniz. O Adıyaman'dı ama artık Acıyaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresizlik
Подростковая литература6 şubatta yaşananları ve 10 yıl sonraki hayali hayatı anlatan hikaye