---Türkmenistan'ın Gözünden---
*Pazar günü, saat 09.00*
Azerbaycan'a varmıştım. Kazakistan ile beraber gelmiştik. Kazakistan, canı sıkıldığı için parkın etrafında yürüyüş yapıyor. Bense kulaklığımdan rastgele şarkılar dinliyordum. Çok geçmeden diğer Türk Devletleri de gelirdi muhtemelen. Kırgızistan gelmişti. Mutlu görünüyordu. Saçını arkadan bağlamıştı. Üstünde lacivert, açıkça göze çarpan bir göğüs dekoltesi olan kısa bir elbise vardı. Elbisenin arkasından pelerin gibi sarkan bir tül vardı. Satürn'lü bir kolye takmıştı ve dudağına sürdüğü gloss uzaktan dahi belli olabilecek düzeydeydi.
(Bu sefer foto koymayacam. Azcik da kafanızda canlandırın >.d)
"N'abersiniz gençlik?"
"Oo, gören de sanar yüzüne güller ekilmiş. Ne bu mutluluk?"
"TURAN, gerçekten TURAN hakkında konuşmamız gerekiyordu. Ve o zaman geldi! Düşünsene, TURAN'ı resmiyete geçirebiliyormuşuz!"
"O işler öyle olmuyor Kırgız Hanımefendi."
"Nedenmiş o?"
"NATO buna izin verir mi sanıyorsun?"
"....""NATO'nun canı cehenneme, kimse şuan canımı sıkamaz."
"Tch, fazla düşünme o zaman." Kırgızistan, telefonunu çıkardı. Birkaç kez ekrana tıkladı ve telefonu gözüme soktu. "Bak, bak! Özbekistan'da birazdan geliyormuş!"
"Ehm, peki?"
"Salamlar!" Azerbaycan'ın sesi irkilmeme neden oldu. Arkama döndüğümde Azerbaycan yüzündeki geniş gülümsemeyle bize doğru yaklaşıyordu. "Beklettim mi?"
"Yok, bizde diğerlerini bekliyoruz."
"Daha gelmediler mi?"
"Sadece Özbekistan ve Türkiye kaldı."
"Kuzey Kıbrıs?"
"Türkiye gelirse o da gelecek zaten."
"Anladım. Gelirler birazdan muhtemelen."
Azerbaycan kenardaki bir banka oturdu. Kırgızistan ile gözlerimiz kesiştiğinde aramızda sözsüz bir anlaşma geçti ve bu anlaşmayı kesinleştirerek Azerbaycan'ın yanına gittik. Ben Azerbaycan'ın yanına, Kırgızistan ise benim yanıma oturdu. Azerbaycan gözlerini bize çevirdi. "Kazakistan nerede?" Omzumu silktim. "Dolaşıyordu. Gelir birazdan." Büyük bir sessizlik oldu. Ben bu sessizlikten rahatsız olsam da konuyu değiştirmeye yeltenemedim. Neyse ki benim yerime Kırgızistan konuyu değiştirip, ortamı neşelendirmek için söze atladı. "Üç silahşör gibiyiz." Kırgızistan sesli bir şekilde gülerken, yüzümde geniş bir tebessüm hissettim. Azerbaycan'a gözlerim kaydığında onun da aynı şekilde gülümsediğini fark ettim. Azerbaycan dudaklarını araladı, "Bu üçlü çok güçlü Kırgız."
"Kazakistan bizi dışlıyor gibi hissediyorum amına koyayım."
"O nasıl oluyor lan?"Kırgızistan omzunu silkti. "Ne bileyim. Baksana, adamın kimseyi siklediği yok. Dolaşıyor. Bizde oturuyoz mal mal."
"Çok istiyorsan kalk dolaş, seni zorlayan yok."
"Ben güvenmiyorum."
"Merak etme iki dakikada seni kaçırıp doğramazlar."
"Buraya değil, kendime güvenmiyorum amına koyayım. Her şeyi yapabilirim. En iyisi ben oturayım."Aradan on beş dakika ya da yarım saat geçtiğinde Azerbaycan'ın telefonu çaldı. "Alo?"Kimin aradığını bilmediğimiz için kısa süreliğine Kırgızistan ile gözlerimiz kesişti. "Heykeli görüyor musun? Heyke- Özbek, beni bi dinle. Heykeli görüyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağ Göz -Countryhumans-
FanfictionTürkiye'nin sağ gözü genetik problemlerden dolayı tamamen kapkaradır. Ancak bu görüşünü etkilemez. Bu karanlık göz bir nevi Türkiye'nin duygularına göre aktifleşir. Üzüldüğünde, streslendiğinde ve sinirlendiğinde sağ gözünden siyah, koyu kırmızı kan...