Ayaklarıma batan cam parçaları canımı fazlasıyla yakıyordu. Evet, canım sürekli yanardı zaten ama şu an üstüne bastığım camlar, ruhuma batıyordu sanki.Ellerim dikenli, belli belirsiz tellerle bağlanmıştı. Uyuduğum mis kokulu, sıcak yatak neredeydi?
Etrafımda kimseler yoktu, çok karanlıktı. Nefret ediyordum karanlıktan neden şu an buradayım ki?
Çok geçmeden görmüştüm, karanlığımı aydınlatan o ışığı. Çaresizce ona koşmaya başlamıştım bile. Deli gibi bağırıyordum, ayaklarımdaki acı ve ellerimdeki teller yüzünden sürekli düşsem de hiç pes etmeden koşuyordum.
Koştukça benim değilde, ışığın bana geldiğini farketmiştim.
Nasıl yani? Aslında koşan ben değil miydim? Işık mı bana geliyordu?. Nasıl olur ki bu, canımın acısına rağmen koşmam bir yanılmaca mıydı?
Şaşkınlıkla ışığı izliyordum, beni saracak ve kurtaracaktı biliyordum ama nereden bildiğimi bilmiyordum işte.
Tam önüme gelen ışığa elimi uzatmıştım. Kurtaracaktı beni, evet kurtaracaktı bu korkunç yerden.
Uzattığım elime yaklaşan ışıkla, mutluluk ve heyecan tüm bedenimi sarmıştı hemencecik.
Tam kavuşacakken tutmuştu biri beni. Ne bekliyordum ki? Ne zaman tam anlamıyla mutlu olmuştum ben? Yine de bu ışık, beni gerçekten kurtaracak gibiydi.
Kollarımı sıkıca tutan şeyden sıyrılıp bana hala elini uzatan ışığa tutunmaya çalışıyordum, "Bırak!" diyen çığlıklarımla.
"Jeongguk, gidemezsin. Kaçamazsın bu cehennemden."diyordu kollarımı tutan o ses.
"Jeongguk, kurtaracağım seni onlardan."diyordu, bana gelen ışık.
Kime inanmalıydım? Hangi Jeongguk gerçekti?
İçimi saran hisler ışığın, ışığımın beni kurtaracağına emindi. Bende emindim, kurtaracaktı beni.
O benim ışığımdı.
"Bırak!" Boğazım yırtınırcasına bağırıyordum. İşe yarayacakmış gibi gelmişti o an her şey.
"Bırak beni, bırak dedim sana!" Canımın acısına, boğazımda eklemişti ama umrumda değildi. Hala deli gibi bağırıyor, beni bırakmaları için yerimde çırpınıyordum.
Arkadan ismimi sesleniyordu birileri. Işığın sesi miydi bu?
"Jeongguk!" Kulaklarıma uğrayan derin ses, yerimden sıçramama sebep olmuştu.
Bay Kim'in evinede olduğumu gece açtığı, tüm evini kaplayan hafif renkli ışıktan anlamıştım, her şey rüyaydı.
Ama gerçek gibiydi de.
Nefes nefese, kollarımı tutan yüze bakıyordum. Endişeli görünüyordu.
Hemen orada bekleyen gözyaşlarımı reddetmiştim. Ben başka kimsenin önünde ağlayamazdım. Ağlamamalıydım, bu çok kötü olurdu.
Göğsüm patlayacak gibiydi, nefeslerim asla düzene girmiyordu.
"İyi misin? Kabustu sadece sakin ol." Diyen adamı duymuyordum bile. Hala etkisi altında olduğum rüya etrafımdaki tüm her şeyi bulanıklaştırmıştı.
O cümleyi duyana kadar..."Bekle, su getireceğim sana." Gidecek miydi? Hayır gitmesin. Lütfen beni bırakmasın. Bu aptal çocuğu bu odada tek başına bırakmasın.
Kollarımı son kez okşamış, yerinden kalkmıştı. Uyku sersemi olduğu anlaşılıyordu. Sesime uyanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightcore | TK
FanfictionJeon Jungkook yaşadığı hayattan kurtulmak için tüm dans öğretmenlerini kaçırmaya çalışıyordu. Fakat yeni dans öğretmeni, Kim Taehyung sandığı kadar kolay biri değildi.