Gözlerimi araladığımda başımın keskin sızısına rağmen yattığım yerin rahatlığıyla mırıldanarak yatakta esnedim. Nerede olduğumu bilmiyordum ama fazlasıyla rahat bir yerde olduğum kesindi.Tanıdık olan rahat bir yerde.
Etrafıma baktığımda daha önce geldiğim ve bir daha gelemeyeceğim için üzüldüğüm o evde olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Taehyung'un evindeydim.
Düşünecek çok şey vardı, olacak veya olmuş olan çok şey vardı fakat ben, sıcaklığıyla ve verdiği huzurla içimi ısıtan yatağa daha çok sokulmayı tercih etmiştim.
Bir süre daha onun yastığına sarılarak sıcaklığını hissetmeye çalışmıştım. Hissettiği hoş duygular sebebiyle kapalı olan gözlerim, içeri sızan ayak sesleriyle daha sıkı kapanmıştı. Beni yastığına böyle sarılırken görmesi çok utanç verici olurdu çünkü.
Gözlerim kapalı, olacakları merakla beklerken yanıma bir ağırlık çökmüştü. Ayrıca bu ağırlığın aynısını saçımda da hissetmiştim. Başucuma oturmuş, saçlarımı okşuyordu usulca.
Uyumuyor olsam bile hafif dokunuşlarıyla uykuya dalacak gibiydim.
Bir süre daha saçlarımı okşadıktan sonra, "Jeongguk." demişti. Hala uyuduğumu varsayıyor olmalıydı ki, sesi fısıltıdan öteye gitmemişti. Oyunumu devam ettirmekten çekinmemiştim çünkü ben kendi evimde bile hissedemiyordum bu sıcaklığı. Zaten yine dolacaktı bu gözler, belki de sadece birkaç saat sonra. Ne olurdu ki biraz daha Taehyung'un elleri altında, onun dokunuşlarıyla kapalı kalsaydı.
Gözlerim kapalıydı fakat bu, onun bana olan şefkatli bakışlarını görmeme engel değildi.
"Uyanmayacak mısın?"
Sesi dünün aksine yumuşacıktı. Dün neden öyle sert ve sinirliydi ki? Kızdırmış mıydım onu, kızmış mıydı acaba bana? Onun bana kızması en son isteyeceğim şey olurdu. Çünkü aciz bedenim kendi öz ailesinde bile bulamadığı, yıllardır aradığı o sevgiyi onda bulmuştu bile çoktan.
Saçlarımı okşamaya devam ederken, "Anlamıyorum." demişti. Neyi anlamadığını bilmiyordum. Bende anlamazdım zaten çoğu şeyi. Ellerinin altında, onun bana fark etmeden verdiği huzurla onu dinlemeyi tercih etmiştim sadece.
"Uyurken bile o kadar masum duruyorsun ki... seni nasıl ağlatabiliyorlar öylece?" İçine derin bir nefes çekip saçımı okşayan ellerinin hareketini durdurmuştu. "İzin verirsen ağlatamaz kimse seni ama... İzin vermiyorsun bana işte."
Bana uyurken masum olduğumu söylüyordu ama şu an uyanıkken, hatta bana yardım edeceğini söylüyorken, en masumuydu bu hikayenin. Fakat ben ona izin veremezdim. Alışıktım tüm bu zorluklara, acılara, sevgisizliğe. Biliyordum onları. Eğer Taehyung'un bana iyi geldiğini, üstelik onu sevdiğimi öğrenseler her şey çok kötü olurdu işte.
O benden izin isterken, ben onu gizlice koruyacaktım. Haberi olmadan yaşadığım tüm kötülüklerden uzak tutacaktım onu. Çünkü Taehyung, beni korumak isterken yanmayı haketmeyecek kadar iyi bir adamdı.
"Jeongguk." demişti, tekrardan. Sessizliğimi ve uyuma numaramı sürdürmeye devam etmiştim çünkü merak ediyordum onu. "Bunları sana uyurken bile söyleyemiyorum. Kaçar, saklanırsın benden diye."
"Ama seni o gün ağlarken görünce kalbimde hissettiğim sızı, o kadar canımı yaktı ki. Kalbimin varlığını hatırlatan bu çocuğun..." Elleri tekrar hareketlenmişti saçımın üzerinde. "Artık bana izin vermesini beklemeyeceğim."
Ağlıyordum. Ama bu sefer ağlayan şey gözlerim değil kalbimdi işte. Göremediği sevgiyi, birkaç gün öncesinde gitmesi için her şeyi yaptığım adamdan aldığı için ağlıyordu. O kadar güzel bir adamdı Taehyung. Benim ağlamamı isterken kalbimi mutluluktan ağlatacak kadar güzeldi o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightcore | TK
FanfictionJeon Jungkook yaşadığı hayattan kurtulmak için tüm dans öğretmenlerini kaçırmaya çalışıyordu. Fakat yeni dans öğretmeni, Kim Taehyung sandığı kadar kolay biri değildi.