"Vavelya"

4.7K 543 145
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🤎

"Mesela ben hiç babamla dertleşmedim.... "

Sibel Pamuk- Al Yazmalım...

Gülçehre Hanım, elindeki kahverengi renkli çerçevenin içindeki oğluna gururla baktı, mavi üniforma nasıl güzel yakışmıştı oğluna. Göz pınarlarına dolan yaşları derin nefes alarak yok etmeye çalıştı. Oğlu Pars burnunda tütüyordü resmen. Bu özlemi anlatacak kelimeler yoktu. Evlendikleri ilk üç yıl çocuğu olmamış ve evlat hasreti ile ağlamıştı. Her gece Allah'a yalvarıp kör olsun, topal olsun ama bir evladım olsun demişti. Yüce mevlam en sonunda sesini duymuş ve ona sağlıklı  bir erkek çocuğu nasip etmişti. El bebek gül bebek büyütmüş, sırtından hırkasını, önünden sıcak yemeğini eksik etmemişti. Her daim dizinin dibinden ayrılmayacağını düşündüğü oğlu onlardan gizli askeri sınavlara girmiş ve kazanmıştı. Salim Bey " Helal olsun oğluma!" diye sırtını sıvazlamış ve desteklemişti. Ama Gülçehre Hanım asla istememiş ve hala istemiyordu. Son kez odaya bakmış ve yatağın üzerinde oğlu Pars'ın en son seneler önce giydiği mavi gömleğini eline aldı ve burnuna götürüp kokladı.Evlat hasreti adamı delirtti, odadan çıkmış ve terasta kahve içen kocası Salim Bey'in yanına gelmişti.

"Pars aramadı değil mi?" diye sordu kocasının yamacına otururken, Salim Bey acı kahvesinden bir yudum almış ve başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Tam bir aydır aramıyor, yine göreve gitti herhalde." demişti içine düşen sıkıntıyla, Gülçehre Hanım sessiz kalmayı tercih etti. Aklına kötü bir şey getirmek istemiyordu. Ama ana yüreğinin üzüntüsüne engel olamıyordu.

" Tek canı sağolsun da, yel esin kokusunu getirsin oğlumun." demişti Salim Bey içindeki üzüntüyle

" Yel esti babam, kokusu ile birlikte kendi de geldi oğlunun!" hasret kaldıkları gür sesi duymalarıyla kapı girişine bakmışlardı.Vücudunu saran koyu mavi jandarma üniforması, parlayan kara gözleri,  tüm heybeti ile yüzündeki gülümseme ile onlara bakan oğullarını görmüşlerdi. Gülçehre Hanım oturduğu yerden çığlık atmış ve hemen ayağa kalkıp oğlunun yanına koşmuştu. Salim beyin ise anında gözleri dolmuştu. Oğlu gelmişti! kanlı canlı karşılarında duruyordu! Sağ eliyle yaşlı kalbini tuttu.

"Oğlum!" tek bir söz yılların hasretini ve özlemini taşıyordu. Gülçehre Hanım koşarak oğluna sarılmıştı. Pars annesinin boyuyla eşit olmak için zorlansa da eğilmiş ve sarılmıştı. Annesinin cennet kokusunu içine çekmiş ve daha da sıkıca sarılmıştı. Daha sonra annesinin elini tutup önce öpmüş daha sonra alnına koymuştu. Ağlayan annesinin göz yaşlarını silmiş ve yanaklarına sevgiyle öpücük kondurmuştu. Kara gözleri arkada onları ayakta izleyen babasına gitti, dolu dolu gözlerini gördü babasının, içi sızladı Pars bu hayatta en çok babasını sever, ona çok fazla saygı duyardı. Onu bir dakika olsun üzgün görmeye dayanmazdı, sertçe yutkundu

"Öpeyim babam." dedi kalın tok sesiyle,Salim bey oğluna elini uzatmak yerine kendine çekmiş ve sıkıca sarılmıştı. Yaşına bakmadan hüngür hüngür ağlamıştı Salim bey, Pars ise her babası ağladığın da kendisine kızıyordu. Gülçehre hanım  ise istemezsede baba oğlu yalnız bırakmış ve koşarak mutfağa gitmişti. İçindeki mutluluk ve sevinçin tarifi yoktu,hemen oğlunun en sevdiği yemekleri yapmaya başlamıştı. Acaba oğlu kaç günlüğüne gelmişti? Hemen geri gidecek miydi? Bunları düşünüp moralini bozmak istemiyor ve kısa bir zamanda olsa oğlunu en iyi şekilde ağırlamak istiyordu. Evin çalışanı Zekeriye hanımda hiç olmadığı kadar hızlı ve aceleci davranıyordu. Yaklaşık iki saat sonra havanın kararmaya yüz tutmasıyla,  Gülçehre Hanım mutfaktan çıkmıştı. Oğlu Pars üzerindeki askeri kıyafeti çıkarmış ve siyah pijama takımlarını giyinmiş ve babası ile konuşuyordu.

DİLHUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin