2.Bölüm

29 15 30
                                    

İnsan bu kadar bir şeyden nefret edermiydi. Ben ediyordum. Ama dile getiremiyordum. Hem bunu kabullenmiştim...yani alışmıştım. Bende dunyaya erkek olarak gelmek isterdim ama ne yapabilirdim. Yaratan böyle istemişse ben ne yapabilirdim.

Doğruya bu Dünyada erkekler güçlüydü. Onların korumaya gerekmedikleri bir namusu yoktu. Ama kız çocuklarının vardı. Yani bana bu öğretildi. Küçüklüğümden beri erkekler sürekli övülmüştü. Ama kadınlarda önemliydi.

Erkekler insanda kadınlar insan değilmiydi. Benim ailemde bir kız çocuğu olması onlara yüktü. Neden derdim neden bu aileye doğdum. İsyan ederdim. Ama anlardım isyanın kötü olduğunu. Sonra bu düşünceden hemen uzaklaşırdım. Sonuçta varmış benimde bir nasibimki doğmuşum bu dünyaya.

Şimdikte olduğu gibi aile sofrasındaydık. Onlara hizmet etmek benim görevimdi. Bazen iyiki okula gidebiliyorum diye düşündüm. En azından okulda bir vakit harcıyordum ve bu aileden uzak duruyordum. İnsan oğlu herşeyin kıymetini bilmeliydi.

Niye mi? Çünkü belkide benim dert saydıklarım onların nimetiydi. Kesinlikle okula gitmeyi bir nimet olarak görürdüm. Mutluydum ben okulda. Herkesin dediği gibi okul benim için cehennem değildi.

"Diyar kalk bana çorba koy!" Başımı sallamış ve bana tabağını uzatan babama-her ne yaparsa yapsın babamdı işte-çorba koymaya gitmiştim. Mutfağa gitmiş ve demir kepçeyi elime almıştımki nefeslerim daralmaya başlamıştı. Gözlerim karanlıga teslim olmuştu. Tabi elimden düşen tabakta cabası.

🥀🥀🥀

"Bir geberemedin kahrolacısa!" Yavaşca aklım gelmeye başlamıştı. Zihnimde oluşan anılarla gözlerimi açmıştım. Etrafıma bakmış ne olduğunu anlamaya başlamıştım.

Ataklarımdan biri daha gerçekleşmiş ve beni hastaneye getirmiştiler. Tabi annemde başımda iyi dileklerini(!)bana iletiyordu. Ne iyi bir  annem vardı değilmi.
Ağzımda olduğunu yeni farkettiğim maskeyi aşağı almıştım.

"Anne,"

"Heh uyanabildi prensesimiz!" Kolumu cimciklemiş ve o kinli sözlerini yine söylemişti bana.

"Bir ölemedin. Ölde kurtulalım senden!"tabi sesini kısık çıkarmıştı, biri duyarsa başı derde girerdi.

"Özür dilerim anne," bir anne yavrusuna nasıl kıyardı ki. Benim annem neden diyerlerinki gibi değildi. Beni neden sevmiyordu. Hani anneler yavruları için canını verirdi. Hepsi birer yalandı. Hiçbir zaman benim böyle sevmemişti, hiç kucaklayıp öpmemişti. Ben birşey yapmamıştımki ona neden böyle yapıyordu.

Kafama vurmuş ve kulağımı sıkmaya başlamıştı.

"Yine masraf çıkardın başımıza!"

"Özür dilerim anne,"

Hep aynısı olurdu. Kalp nakli olması gerekiyordu ama ailem parasını bana harcamayackları için sayılı günlerim vardı. En fazla 2-3 yıl yaşardım.

Ve o günün gelmesi için can atıyordum.

Nereden bilebilirdimki o günün asla gelmesini istemeyeceğimi...

🥀🥀🥀

Cidden insanlar neden mutlu değilken rol yapıp yüzlerine sahte maskeleri takıyordu. Benim için insan neyse oydu. Doğru bende arada o maskelerden takıyordum. Ama ben mecbur kalıyordum.

Bencildim belkide. Herkezin ölmesini istiyordum. Neden? Çünkü biraz sessizlik içinde kalsam ve doğanın sesini dinleseydim.

Kimi yanlızlıktan bıkardı. Nefret ederlerdi. Ama ben severdim yanlızlığı çünkü kimse beni yargılamaz kimse bana birşeyleri yıkamazdı. En sevdiğim şeyde buydu. Kimsenin bana karışma hakkı olamazdı. Ne acı, hiç yanlız kalamazdım...

Elimdeki telefon bile bazen bıktırıyordu. Beren arar ve şımarıklıklarını anlatır ve kapatırdı. Bana halimi bile sormazdı. Keşke hiç doğmasaydım. Yada erkek olarak doğsaydım. Herşey yoluna girerdi.

Beren beni evin iki blok aşağısında kalan parka çağırmıştı. Anneme sormuştum. Geç gelirsem kafamı kıracağını söylemişti. Yani izin vermişti.

Yine ne diye benle buluşuyor merak etmiyor değilim. Sonuçta aramızda ciddi bir arkadaşlık bağı yoktu.

Geldiğim yerde etrafa bakınmış ve onu görememiştim. Uzakta kalan banka oturmuş ve onu beklemeye başlamıştım. Etrafa bakınırken gözüme biri takılmıştı. Tanıdık birine benziyordu ama kim olduğunu çıkaramıyordum.

Boşverim telefonumu elime aldım. Rehbere girip Beren yazısının üstüne basmıştım.

Çalıyor...

"Alo,"

"Alo Beren ben parka geldim. Sen nerdesin?" Telefondan bir kaç cızırtı gelmişti. Cevabını bekliyordum.

"Ha doğruya ben onu unuttum. Ben gelmiyeceğim parka sevgilimle buluşucağım. Neyse sende bekleme beni gelmiyeceğim." Kapatırkenki "salak," kelimesini kesinlikle duymamazlıktan gelmiştim. Ne yapabilirdimki başka.

Kafamı eğmiş ve biraz yeni yeni kendini belli eden rüzgarın keyfini çıkarmaya başlamıştım. Cidden sanki rüzgar bütün dertlerimi alıp gitmek için vardı.

Kafamı kaldırdığımda ise kısa bir şok geçirmiş ve içimden sakin olmam gerektiğini söylemiştim. Çünkü karşımda bana bakan bir adet çocuk-ne demeliydim bilmiyorum adamda olabilir-vardı. Ve ben onu dağdemin nereden tanıdığımı sorguluyordum.

"Hey bu saatte burda ne işin var? Senin gibi küçük ve tatlı kızları burda  yerler." Onu biraz itelemiş ve oturduğum yerden kalkmıştım. Başım eğik hızlı hızlı yürürken dedikleri durmamı sağlamıştı.

"Sadece beni orda bırakmadığın için teşekkür etmek istemiştim. Seni korkuttuysam kusura bakma." Ona dönmüş ve onun o günkü çocuk olduğunu anlamıştım.

"Teşekkür etmene gerek yok. Ben s-sadece insanlık görevimi yaptım."
Öyelydi ban göre göre. Teşekküre gerek yoktu. Bunu söyledikten sonra evime gelmiştim. İşte ben böyleydim.

Evime gelir, yatağıma yatar ve olayları düşünememeye çalışırdım. Çünkü bilirim kurtulmanın bir işe yaramayacağına. Bilirdim.

Zaten düşünüp üzülsemde kurtuluş olmadığını en iyi ben bilirdim...

🥀🥀🥀

Nasılsınız bakalım bölüm  nasıldı.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Kitabı okuduğunuz içinde teşekkür ederim.

☺️☺️😇🥰

Valla bu kitabin sonunu bile yaptim. Cok guzel olacak cok beyeneceksiniz👌🤫🔫

YAŞAM GÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin