1.ODA

320 263 59
                                    


Hep yarınları bekledi bu insanlar,
geldiğini hiçbir zaman fark etmediler.
                 -Erdem Beyazıt
                   

                                       

                                 ...


Anna'dan

Bir dakika sonranın var olup olmadığını bile bilmediğin bir hayatı eğlencesine yaşamak ne kadar garipti,ne kadar aptalcaydı.

Seni seviyorum demenin bile zorlaştığı bir hayatta pişmanlıklar ile yaşamak,keşkeler ile yaşamak ne kadar acı vericiydi.

Zihnimde ki pişmanlıklar ve keşkeler artmaya devam ederken başımı hafifçe arkamdaki duvara vurdum. Susmaları lazımdı, düşüncelerim susmalıydı yoksa ben kendimi öldürerek onları susturacaktım.

Gözlerimi yavaşça açıp etrafımda ki insanlara baktım. Önümde oturan Pooya kafasını çoğu kişinin yaptığı gibi arkasında ki duvara yaslamış usulca yüzünü gözyaşları ile ıslatıyordu.

Alex garip bir tipti. Sürekli bir yerlere bakıp duruyordu,bazen derin düşüncelere dalıyor yüzünden tek bir şey anlaşılmıyordu. Laura'da onun gibiydi.

Ezra korkuyordu,bunu farketmemek imkansızdı. Sağ bacağını ritmik hareketler ile sallayıp ne yapacağını düşünüyordu.

Herkes kafası karışık bir şekilde düşünüyordu,anlam vermeye çalışıyordu.

Tiz bir mikrafon sesi etrafta yayıldığında herkesin dikkati dağıldı. Kısa bir süre sonra yine onun sesi duyuldu,adsız birinin sesi.

"Sayın seyirciler,sevgili oyuncular hepiniz oyunumuzun ilk bölümüne hoşgeldiniz!"

Ivan sessizce bir şeyler gevelediğinde adsız biri konuşmaya devam etti.

"Aslında size fazla zaman verdiğimi düşünüyorum. Tek bir hata bile yapmamanız konusunda emin olduğumuzu da. Aksi takdirde ağlayınca bile karşınıza çıkan şeylere bizzat şahit oldunuz. Oyunumuzun bir kuralı yok,en azından şu anlık öyle istiyorum. Hepiniz ayağa kalkın lütfen."

Bunu dediğinde herkes birbirine baktı ve yavaşça kalktılar. Keza şuan hiçbiri direnecek halde değildi ve bu saçmalığın ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Hepimizin ortasında diyebileceğimiz bir yerde üstüme doğru yürüyen karartılardan on altı tane belirdi. Hepsi teker teker birimize yaklaştığında sıkıntı ile nefesimi verdim. Önümde durdu ve bileklerime doğru uzandı. Bir an önce gitmesi için bileklerimi ona doğru uzattım. Gözleri bile olmayan bu karartıların el demeye bin şahit elleri vardı. Hepimizin bileğinde ki zincirler çözüldü ve yere düşerek tok bir ses bıraktı.

Aniden odanın belirsiz köşelerinden birinde bir kapı belirdi. Kapı yavaşça açıldı ve durdu. Alex hepimizden önce ilerleyip kapıdan geçti,kalanlarda sırayla peşinden gittik. En son Ivan girdiğinde kapı yine kendi kendine kapandı ve yok oldu. Hepimizin önünde kapılar belirdi. Kapıların üstünde adımız yazıyordu. Karşımda ki kapının üstünde Anna adının yazmasıyla nefesimin boğazıma düğümlendiğini hissettim.

Siyah karartılar bir anda tekrar belirdi ve arkamıza geçtiler. Öylece beklerken adsız birinin sesi tekrar etrafı sardı.

"Sevgili arkadaşlarım unutmayın ki odadan ilk çıkan kişi bir sonra ki oyunu oynamama hakkı kazanacak. Ve hatırlatmakta asla zarar yoktur hızlı olun. Unutmayın yavaş olan kaybeder. Hepinize iyi oyunlar oyuncular. Güzel ölümler hepimizin olsun."

Sustuğu gibi kapılar teker teker açıldı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken Eva sessizce fısıldadı,"Girmek istemiyorum, ölmek istemiyorum."

Eva bunu dedikten sonra arkasında ki karartı onu sertçe ittirdi. Eva gözleri dolu bir şekilde korkuyla arkasını döndüğünde hepimiz bunu bir uyarı olarak algılayıp odalara girdik. Odayla aramda sadece bir adım varken durdum. Kırmızı ışıklar yanıp sönüyordu ve burada tek bir oda yoktu,bir sürü oda vardı. Bir anda arkamdan biri sertçe ittiğinde hızla ileriye savruldum. Son anda yanımda ki duvara tutunduğumda arkamda ki kapı yüksek sesle kapandı. Elimi duvardan çektiğimde kaşlarım istemsizce çatıldı. Duvarlar kandı,yerde dağılmış kağıtlar vardı,biraz siyah kablo ve bir çerçeve. Çerçeve… Korkuyla geri ilerledim,çerçevede benim resmim vardı. Küçüklük resmim çerçevedeydi. Cam çerçeve düşmüş bir kısmı parçalanmıştı.

"Kahretsin,kahretsin,kahretsin…" kendi kendime fısıldarken aklıma adsız birinin söyledikleri geldi. Hızlı olmalıydım ve ben hala buradaydım. Etrafıma bakındım yerde steteskop ve çöpler dışında birşey yoktu. Ne yapmalıydım? Hangi odaya girmeliydim? Yada düzmü ilerlemeliydim?

İçimden küfürler yağdırırken tüm odaların kapısını teker teker açmaya başladım. İlk oda arşivdi,ikinci oda hemşire odasıydı, üçüncü oda temizlik malzemelerinin bulunduğu odaydı, dördüncü oda yoğun bakım odası, beşinci oda yeni doğan bebeklerin odasıydı. Bu katta oda bitmişti. Hızla koşarak koridordan çıktım. Alt kata ve üst kata çıkan merdivenler vardı. Alt kata inen merdivenlere hızla ilerledim, demir parmaklıklara tutunarak hızla basamakları indim. Son anda hızımı durdurup karşımda ki duvara kendimi çarpmamak için durdurdum.

"Lanet olsun,lanet olsun. Ne yapacağım şimdi?" Korkuyla söylenirken hızla tekrar yukarı çıktım. Ayaklarımın altı ağrımaya başladığında etrafa bakındım. Niye izleniyormuşum gibi hissediyordum? Neyin beni öldüreceğini bile bilmiyordum ki,sinirle nefesimi verdim üst katın merdivenlerini hızla tırmandım. Karşıma tekrar odalar çıkmaya başladığında yine aynı şeyi yaptım.

Altıncı oda doktor odasıydı,yedinci oda mutfaktı,sekizinci oda ameliyathaneydi. Sekizinci odadan tam çıkacağım sırada yerde duran anahtar dikkatimi çekti. Kapıyı aralık bırakıp odaya girdim. Burası bir sürü iğne, tıbbi malzeme ve cihazlarla doluydu. Anahtara doğru ilerlediğim sırada yerde duran yazı dikkatimi çekti yavaşça yere eğilip anahtarı aldım.

"Ölü insanlar ölümden korkmamalı Anna." Tek bir cümle yazılıydı. Tüm herşey bir anda aklımı istila etmeye başladığında korkuyla geri çekildim. Gözlerimden yavaşça yaşlar akmaya başladığında elimle ağzımı kapattım. Ben ölüydüm. Ben zaten sekiz yaşındayken ölmüştüm, öldürülmüştüm. Anılar zihnimi tüm detayları ile işgal etmeye devam ederken tekrar aynı acıyı hissettim. Tekrar sırtımda bıçak acısını hissettim. Kafamı eğip göğüs kafesime baktım. Bıçağın ucu göğüs kafesimin ortasından çıkmıştı. Ölmüştüm,kanlar yere akmaya başladığında ayaklarım artık beni taşımıyordu. Bıçak hızla sırtımdan çıkarıldığında anahtara son kez baktım, anneannemin anahtarına. Yüzümde istemsizce bir tebessüm oluştuğunda anahtarı dudaklarıma doğru götürdüm.

Pişmanlık kötüydü. Umut kötüydü. Sevgi kötüydü. Sevgisizlik kötüydü. Hayat başlı başına kötüydü. Keşkelerimin ve pişmanlıklarımın asla bitmediği bu yaşamımda bu son nefesimdi. Belki anneannemi görebilirdim,belki artık gerçekten ölmüştüm. Gözlerim kararmaya başladığında anahtara doğru son kez nefesimi verdim ve sessizce fısıldadım.

"Bu sefer bağırmadım anneanne,bu sefer çok acı çekmedim…"

....................................................................................................................

Medyayı dikkate alarak okuyun ki aklınızda belirli birşeyler oluşsun. Hepinize iyi okumalar :)

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen♡♡

13.Oda: Sonsuzluk AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin