Sabah gözümü alarmın tiz sesiyle açtım.Normalin aksine bu gün enerjik uyanmıştım.Alarma uzanıp kapadım ve doğrulduğum yatakta biraz gerindikten sonra kalkarak elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya gittim.Saat 06.10 du erken kalkmamın sebebi az sonra antremanımın olmasıydı.Dişlerimi fırçaladım ve tavaya aldığım yulafın üzerine süt ekleyerek pişirmeye koyuldum.Tabağa aldıktan sonra üzerine biraz meyve doğruyarak yedim.
Odama yöneldim üzerinde adımın yazdığı takım formamı giydim.Takım kaptanı bendim.Şortumu dizliklerimide giydikten sonra saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve çantamı alarak evden çıktım.
Arabama binip antreman alanına doğru yola koyulduğumda saat 06.45 di.Işıklarda durdum ve birden çalan telefonumu elime alarak açtım Gökçe'm arıyordu.
"Efendim birtanem?"
"Nerdesin Damla hadi ya erken gelde biraz laflayalım sonra haşatım çıkıyor mecalim olmuyor!"
"Beş dakikaya ordayım canım"
"Tamam dikkatli gel"
Telefonu kapadım ve suratımdaki ufak gülümsemeyle dediğim üzere beş dakika içinde alana varmış ve Gökçe'nin yanına varmıştım.
Beni gördüğünde parmak uçlarında sekerek yanıma koşmuş ve boynuma sarılmıştı.Sarı saçları her zamanki gibi gül kokarken yeşil gözleri yine berrak bir pırıltıyla ışıldıyordu."Seni çok özledim Damla'mmmm"
"Bende seni birtanemmmm"
"Hahahah sanki daha dün görüşmemişiz gibi "
"İşte bu yüzden seni bu kadar çok seviyorum ya canım sende eşsiz bir sevgi var"
"Yaa?"
"Evet.Eee hadi bakalım laflayalım dedikoducu seni"
"Olur gel hadi"
Gökçe ile aynı beşikte büyümüştük neredeyse.Kız kardeşimdende öte bir sevgim vardı ona karşı.Annelerimiz bizim gibi çok yakın arkadaşlar olarak büyümüş ve bizide öyle büyütmüşlerdi.Gökçe'nin bir abisi vardı Alp,benimde küçük kardeşim vardı Efe. Gökçe'nin annesine asla yabancı bir tabirle seslenmezdim o benim biriciğimdi.Aslında adı İnci'ydi ama ben ona hep Biriciğim derim.Gökçe'de anneme Nesrün teyze yerine Parem derdi.Bizde böyleydik işte.Biz koyu bir sohbete dalmışken antrenörümüz girdi sahaya daha doğrusu benim babam.Bir tek bizi görüncede şaşırmıştı haliyle.
"Kızlarım?"
"Babacanım?"
"Selim amca?"
"Ne yapıyorsunuz burda yanlız başınıza vik vik ne konuşuyorsunuz he? Minik kuşlar"
Babamın beni serçeye Gökçe'yi ise hep kanaryaya benzetirdi.Biz onun kuşlarıydık.
Gökçe'nin babasının vefatından sonra Gökçe'ye de babalık yapmış onu benden ayırmamıştı.Serkan amca biz daha altı yaşındayken vefat etmişti.Kendisi polisti şehit olmuştu."Şey Selim amcacımcımcım biz birazcık sohbet etmek istemiştik de o yüzden erken geldik"
"Sohbet dedikodu değil eminiz değilmi?"
"Olurmu babacanım "
"İyi ozaman madem erken geldiniz ve şebeklik yapıyorsunuz kalkın toplayın sahayı hadi"
"Ama Amcacım ya daha sabahın yedisi!"
"Hadi bakalım minik kuşlar sol başa doğru kanatlanın sonra ötersiniz"
"Peki babacanım"
Hızlıca sahadaki dünden kalan topları toplamış fileyi düzeltmiştik.Bu sırada arkadaşlarımız gelmiş ısınmaya başlamışlardı.Biz zaten ısınmış olduğumuzdan takım kaptanı olarak takımı topladım ve kordine etmek amacıyla herkese görevlerini ve planı anlattıktan sonra dağılmaları için emri verdim.Yakın zamanda bir maçımız vardı ve sanki gerçek bir maçtaymış gibi antreman yapıyorduk.Bu maçı almalıydık böylece bir üst kademeye atlayacak milli olmaya yaklaşacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onbaşı'm
Teen Fiction"Neden korkuyorsun?" "Seni çok sevip, sarılmaya ömrümün yetmemesinden.Sana geri dönememekten" Bir 27 yılı elinde mermiyle davasına, Bir 24 yılı elinde çiçekle hayata harcamak... Aradaki fark bir uçurum ancak unutmamak gerekir zıtları bulmazsak eğer...