•EFKEN KARACA•
Üzerime atılan bir kova buzlu suyla sesli bir iç çekişle sıktım yüzümü.Gözlerim sıkmamın etkisiyle kararmıştı ve ağrımıştı ama iliklerime kadar ıslanmış ve üşümüştüm.Kırıldığından şüphelendiğim kaburgama saplanan ağrıyla öne doğru eğilmemle yüzüme yediğim tekme bir olmuştu.Kafamı geriye yatırırken kuruyan kan lekeleri üzerine burnumdan yeni ve ılık kan sızmaya başlamıştı.Diş etlerimdeki kanı ağzımda toplayarak tükürdüm.Etrafıma baktım.Ali dün baygın yattığı yerde değil hemen yanımda benim gibi bir sandalyeye bağlanmıştı.Çavuşum ve diğerleriyse odanın belli köşelerinde baygın halde ağrılarına inliyerek yatıyordu.Odaya şimdiden çürümüş kan için doluşan sinekler rahat vermiyordu.Bulunduğumuz yerdeki duvarların çatlaklarından içeri gün ışığı sızıyor,rutubet genizimi yakmaya devam ediyordu.Yekta'nın düğününde patlayan kaşım tam iyileşemediğinden şimdi tektar açılmış kanıyor dudaklarım aldığım darbelerle paramparça ve yara doluyordu.
Başımda ölümcül bir ağrı vardı ki ben bu ağrıyı vicudumdaki diğer ağrılara tercih ederdim.Karşımdakinin kim olduğunu biliyordum,neden burda olduğumu da.Ben ondan bir gözünü almıştım o da benden canımı almak için herşeyi yapacaktı.O gün buna ant içmişti çünkü biliyordum.Ama asıl amaç ben değildim.Burda olma sebebimizi bilmiyordum .Tahminimce bir suikast veya fidye meselesiydi.Tek bildiğim bunu yapan ahmağın akılsızın teki olduğuydu.Dün gelen adamlar evlerimizi aramıştı ve bir şey bulamamışlardı.Damla'm akıllı bir kadındı dediğimi yapmıştı.
O beyaz flash bellek oldukça önemliydi.İçinde belkide bizi bulmalarını sağlayacak bilgiler vardı.Ele başlarının ini,sığınaklar ve bunun gibi diğer her türlü bilgi bizzat benim yapımımla haritalanmış ve not edilmişti.
Yanlız sonradan yerini değiştirdiğimi hatırladığım o flash belleği bulamayacaklarını anlamıştım.Aslında tam ellerinin altında ama bulamayacakları bir yerdeydi.Bunun için yine Damla'ya güvenmeyi seçtim bulacaktı biliyordum.
Tepemde dikilmiş bana bakan şerefsiz deccalime baktım.Pis pis sırıtıyordu.Aynı gülümsemeyi kanlı dişlerimle bende ona sunduğumda önüme eğildi kibiriyle şişen göğsüyle."Seçemiyorum onbaşı.Hanginizi kullansam seçemiyorum.Açıkcası üç silahşörler olarak diğerini görmemek üzdü nerde o? İzinli mi?"
"Yok işte.Kusura bakmayacaksın artık bizden sonra ağzına sıçacak birileri lazımdı."
"Ama böyle konuşursan bozuşuruz.Kalbimi korıyorsun bak"
"Şu top top hareketlerini bir köşeye mi atsak? Hoş sendeki adamlıkta bir önündekiyle var ama neys-"
Yüzüme attığı yumrukla sözümü kesmişti.Ama bu seferki bana zevk vermişti.Sinirden kudurması hoşuma gidiyordu.Nasıl olsa ölecektim en azından istediğimi yapacaktım.Ellerimi çözdüğüm an ağzına sıçacaktım piçin.Şimdilik yorulmuş ve bırakmıştım.
"Çok konuşuyorsun onbaşı.O dilini kesmeden önce dostların için bir iyiliğe ne dersin?"
Tek kaşımı kaldırarak konuşmasını beklediğimde ayağa kalktı ve birkaç adım dolaştıktan sonra tekrar yüzüme eğildi.Ellerini arkasında kenetlemişti,imza hareketiydi pezevengin her gördüğümde böyle dururdu.
"İki gün sonra bir haftayı dolduracaksınız.Bence arkadaşlarını evlerine göndermek istersin.Bu yüzden dediklerimi yapıp sana ezberleteceğim şeyi canlı yayında söyleyeceksin bende karşılığında arkadaşlarını göndericem evlerine.Bence çok mantıklı bir anlaşma,iki tarafta mutlu? Ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onbaşı'm
Teen Fiction"Neden korkuyorsun?" "Seni çok sevip, sarılmaya ömrümün yetmemesinden.Sana geri dönememekten" Bir 27 yılı elinde mermiyle davasına, Bir 24 yılı elinde çiçekle hayata harcamak... Aradaki fark bir uçurum ancak unutmamak gerekir zıtları bulmazsak eğer...