+1 ANI

122 19 10
                                    

"Evet çocuklar artık liseye geçiyorsunuz. Yani yetişkinliğe bir adım daha yaklaştınız. Şimdi herkesten ileride olmak istediği mesleği ve gitmek istediği liseyi soracağım. Lütfen geleceğiniz hakkında doğru ve iyi kararlar alın."

Hoca bir anda sırayla sınıftaki kişilerin geleceği hakkındaki kararları dinlemeye başladı. Herkes bu şeyleri çoktan düşünmüş gibi cevap veriyordu. Peki ben ne diyicektim?

Yani İzuku'ya bir söz vermiştim ve bu sözü de tabiki tutucaktım. U.A'ye gidicek ve kahraman olucaktım!

"Evet Midoriya peki sen?"

Herkes merakla bana bakmaya başladı. Sınıftaki o 'sessiz çocuk' namını taşıyan bendim. Bu zamana kadar kimse ile konuşmamıştım mecbur olmadıkça. Dolayısıyla merak ediyorlardı tabi.

"U.A'ye ikizim ile gitmeyi düşünüyorum."

Hoca şaşkınlıkla gözlerini açtı, sınıftaki diğer çocuklar da. Nesi ilginçti ki bunun?

"İkizin olduğunu bilmiyordum o ayrı mesele ama cidden Dünya'nın en iyi kahramanlık lisesine gitmeyi mi düşünüyorsun?"

"İkizimle küçüklüğümüzden beri istediğimiz bir şey bu okuldakinin aksine her gün çalışıyorum özgünlüğümle."

"Anladım yani kahraman olmak istiyorsun. Peki sorabilir miyim sakıncası olmazsa, neden kahraman olmak istiyorsun?"

"Aslında kahraman olmayı ilk ikizim istemişti ben de onu kırmamak için onunla birlikte olacağım hepsi bu."

"Vay canına ben de birilerini kurtarmayı ben de çok isterdim!"

Yandan bir kızın destekleyici sözleri ile ona döndüm. Gülümsesem bir şey olur muydu?

Gülümsedim. Ne olucağını bilmeme rağmen minnettarlığımı göstermek için gülümsedim. Kızın bana olan bakışları değişti birden. 'Bu ne?' Dercesine bakıyordu dik dik. Başımı hemen önüme çevirdim.

"Aferin Midoriya başarılı olucağına inanıyorum."

Ve sonra aynı sırayla devam etti diğerlerini dinlemeye.

● ● ●

Ertesi gün biraz erken çıktım. Okula erkenden gidecek yaklaşan sınavlar için dersler başlamadan kütüphane de test çözücektim.

Çantamı bırakmak için sınıfa girecekken adımı duymam ile adımlarım olduğu yerde kilitlendi.

"Dün Midoriya'yı gördünüz mü?"

"Yoo, Ne oldu ki?"

"Hani şu kahramanlık ile ilgili konuşması var ya..."

"Evet?"

"Hadi çatlatma söyle!"

"Tamam tamam anlatıyorum. Şimdi Midoriya öyle diyince ben de acaba ne tepki verecek diye bir konuşayım dedim. Sonra işte 'aa ben de kahraman olup bitilerini kurtarmak isterdim falan' dedim. Ve cidden de düşündüğüm gibi tepki verdi!"

"Oha tam da o kızın duyguları olduğundan şüphelenmeye başlamıştım..."

"Daha bitmedi bekle. Ondan sonra bu bana gülümsedi! Ama nasıl gülümsedi görmeniz gerek. Garip bir gülümsemeydi bu. Hani bir de aşırı çirkindi! Bence çirkinliğini göstermemek için gülümsemiyor. Ya da biri ile konuşmuyor!"

"Cidden acaba o yüzden mi kimse ile konuşmuyor?"

"Bence öyle keşke görseydiniz ama gülümseyişini aşırı çir-"

Kız sözünü bitirmeden sınıfın kapısını hızlıca açtım. Kız dilini yutmuş gibi bir bana bir de az önce dedikodumu yaptığı kızlara baktı. Çantamı sırama koyup onların önüne geçtim. Hâlâ ses yoktu. Sınıfa baktığımda 4-5 çanta olduğunu fakat bizden başka kimsenin olmadığını gördüm.

Bu sefer susmayacaktım çünkü fazlası ile ileriye gitmişlerdi. Derin bir nefes aldım ve bir sandalyeyi çekip önlerine oturdum.

"Arkamdan konuşmak kolay da yüzüme söylemek mi zor?"

"B-biz özür d-"

"Gerek yok. Merak etme başkalarının özrüne ihtiyacım olmaz."

3 kızda da gözümü gezdirdim. Gözlerimin içine bile bakamıyorlardı. Yine derin bir nefes aldım.

"Biliyor musunuz?"

"N-neyi?"

"Neden Japonya'da olmama rağmen buraya geldiğimi?"

Başlarını iki yana salladıklarını görünce bacaklarımı üst üste atıp geriye yaslandım.

"Hakkımda hiç bir bok bilmemenize rağmen konuşmak da hobi heralde?"

Yine ses çıkmıyordu. Anlamıyorum az önce bıraksam arkamdan konuşmaya devam ediceklerdi.

Boğazımı temizledim yapıcapım uzun konuşma için.

"Hafıza kaybı artı psikolojik bir duygusuzluk geçiriyorum ve buraya da psikolog için geldim. Kolay bi hayat yaşıyor gibi mi duruyorum sizce? İnanın sizin gibi insanlarla uğraşmak hem zor hem de zaman kaybı. Size özelimi anlatmak istemiyorum o yüzden detaya girmeyeceğim. Bu hayatta olmamın tek sebebi ikizim o olmasa sizin gibi insanlara dayanacağımı sanmam. Kendinizi bir şey zanletmeyin. Sadece konuşacak konular için diğer insanların hakkında konuşan aptallardan birisiniz. Şu an böyle konuşmamın sebebi üzülmem değil. Gerçi üzüntüyü de hissedebildiğimi söyleyemem. Hatanızı anlayıp en azından benden daha kötü bir hayat yaşayanların arkasından konuşmamanız için. Gülümsememe gelecek olursak. Söylediğim gibi duygusuzum o yüzden ikizimin bana öğrettiği kadar gülümsemeye 'çalışıyorum' o benim gerçek gülümsemem değildi. Kendi güzellik ve çirkinlik algınızı kendinize saklayın."


Sakince konuşmamın ardından çantamdan test kitabımı ve kalem kutumu alıp sınıftan çıktım. En azından bu onlara yeterdi. Yani öyle düşünüyorum. İnsanlar usanmaz bir yaratıktan başka bir şey değildi, hatasını anlayamazdı. Daha doğrusu anlamak istemezdi. Aslında çok bir beklentim yoktu. En azından bir süreliğine belki hatalarını anlarlardı.

● ● ●

Yine çalışmak için evden erkenden çıkmıştım. Sınıfın kapısını açtığımda gördüğüm üç kişi ile duraksadım.

"BİZ ÖZÜR DİLERİZ!"

Önümde eğilmiş üç kız gördüğümde bunların Japon olmadığını bilmeme rağmen neden önümde eğilmişlerdi?

Dün arkamdan konuşan kumral kız kalktı ve görmediğim bir demet kırmızı gülü bana uzattı.

"Lütfen özrümüzü kabul et. Bir daha böyle bir şey yapmayacağız."

Sabit bir ifade ile onlara baktıktan sonra kumsalın uzattığı gülleri elinden aldım.

"Hatanızı fark etmenize sevindim."

Bana beklenti ile bakmaya devam ettiler.

"Ve özrünüzü de kabul ediyorum."

"Teşekkür ederiz!"

● ● ●

Eve geldiğimde kurumasın diye suluğuma koyduğum gülleri bulduğum bir vazonun içine koydum ve vazonun içine de su doldurdum.

İlla bir gün kurayacak bir gülü böylesine hayata tutma çabalarım fazlası ile garipti. Ama bunları yapma gereği duymuştum.

"Yuki tatlım bunları sana kim verdi?"

Ne ara arkama geldiğini bile görmediğim Yua'ya baktım.

"Bizim sınıftaki arkadaşlarım verdi."

"Arkadaş mı? Ben de bir sevgilin var diye mutlu olmuştum!"

"Daha doğru düzgün mutluluk bile hissedemiyorum bir de aşkı mı hissedeceğim? Kalsın. Zaten buna zamanım da yok."

"Öyle deme tatlım daha geçen gün gülümsediğimi gördüm İzuku ile konuşurken."

"Sen beni mi izliyorsun İzu ile konuşurken?"

"Ne alaka ya meyve tabağı getirmek için odana gelicektim şans eseri gördüm."

Başımı okşadı.

"Ama ne güzel gülüyorsun sen!"

"Teşekkürler sanırım..."

İnsanların yalan söylemesi kolaydır. Duygularını çok iyi saklarlar. Yine de bir şey demedim. Ben de onlardan biriydim nihayetinde. Sadece duygularımı uzun zaman içinde kayıp etmiştim.

Duygularımı aklımın ve kalbimin içinde bir yerlere gömmüştüm. Duygular insanın zayıflığı değil midir zaten? Ben zayıf değildim.

 

YENİDEN BAŞLANGIÇ (MHA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin