1.2

61 6 39
                                    

Özgünlüğümle yaptığım kılıcı adama doğrulttum. Adam ise benim aksine sakindi. Sanırım onun herhangi bir silahı yoktu. Büyük ihtimal özgünlüğü ile hareket edecekti.

Qdamın sırtından ahtapot koluna benzer şeyler çıkması ile bir adım geriye gittim. Aniden kollar bana doğru gelince önüme başka bir portal açtım ve kendimi korudum. Çabucak buradan gidip İzukulara yardım etmeliydim. Fakat işim uzun sürecek gibi duruyordu. Kollarını çektiğini anlayıp portalı kapadım. Özgünlüğümün dezavantajlarından biri portalın önümü kapayıp göremememe sebep olmasıydı.

Adamın eski yerinde olmaması ile hemen etrafıma baktı. Görünürde yoktu. Nereye kaybolmuştu ki bir anda?

Arkamdan gelen nefes sesi ile hareket edemedim. İşte şimdi mahvolmuştum. Ne ara gelmişti arkama?

"Ani bir hareket yaparsan kollarımın sana saplanması pek de güzel olmaz. Değil mi?"

Siktir. Peki ne yapacaktı o zaman? Bir anda ayağımın çekilmesi ile yere yapıştım. Hemen sırt üstü olacak şekilde döndüm. Adam üstüme çıkarak bir bacağı koluma bir bacağı da iki bacağımın üstünde olacak şekilde beni kitledi. Harika şimdi de böyle kalmıştım. Adamın serbest bıraktığı kılıç tuttuğum elimi adama doğru savurdum. Adam ise ahtapot koları ile o elimi de son anda tuttu ve güldü.

"Hareket edersen sapları demiştim."

Ahtapot kollarında bir diğeri hızla sol omzuma saplanması ile yüksek ve acı dolu bir inilti çıkardım.

"Çok mu acıdı? Ne kadar da dayanıksız çıktın sen de."

Adamın alayla söylediği şeyi bile takmıyordum omzumun ağrısından.

"Kes lan!"

"Hah, Ne dediğini sanıyorsun? Hayatın avuçlarımın içindeyken bile bu cesaret de nereden geliyor."

"Orusbu çocuğu!"

"Tch, zaten Allmight'ın gelmesi için bir kaç öğrenci öldürmemiz gerekiyordu. Onlardan biri de sen oldun. Ne kadar üzücü."

Sahte üzgün yüz yaptı. Son güç başımı kaldırıp başına vurdum. Acı dolu bir ses çıktı.

"Bir çocuğa göre kafatasın ne kadar da sertmiş. Ama bu seni kurtaramaz biliyorsun değil mi?"

"Kes be ucube!"

Kaşlarını çattı ve son kez alay dolu sesi ile konuştu.

"İyi ve sonsuz uykular~"

Öleceğimi anladığım için gözlerimi sertçe kapadım. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yine boş bir şekilde ölecek miydim? Oysa hayat bana bir şans daha vermişti. Bense bu şansı oyuncak gibi kullanmıştım. Yine de İzuku ile tanıştığım için son derece mutluydum. İçimdeki o büyük aile şefkatini onun sayesinde doldurmuştum. Keşke son kez ona teşekkür etseydim.

Bir anda büyük bir ses geldi ve üstümdeki ağırlık kalktı. Hızlıca gözlerimi açtım gördüğüm buz ile Shoto'nun beni kurtardığını anladım yanda diğer adamı dondurmuş şimdi de yanıma geliyordu. Üstümdeki buzu elini üstüne koyarak eritti.

"İyi misin?"

Shoto'nun sorduğu soruyla başımı salladım. En azından ölmemiştim. Bu da iyi bir şeydi değil mi?

Kalkmaya çalıştım fakat omzumda hissettim acı ile geri yere düştüm. Fazlası ile acıyordu canım. Shoto'da başından beri fark etmiş olduğu yarama dikkat ederek beni yerden kaldırdı.

"Bu hiç iyi değil acilen ilk yardım alman gerek. Ve sanırım yaran da derin. Kahretsin, kısılıp kaldık burada!"

İyi olan sağ kolumla onu kendimden uzaklaştırdım.

"Hâlâ sağ kolumu kullanabiliyorum."

Şimdi de bana kaşını çatarak bakıyordu.

"Sence bu bir fayda mı? İnan sol kolunun acısından onu bile kullanamayacaksın."

"Hayır yapabilirim. Cebimde sargı bezi vardı zaten."

"Cebinde neden onu taşıyorsun? Sence bıçak gibi bir şey taşısan daha iyi olmaz mı?"

"Neden sorguluyorsun? Zaten şimdi olması iyi bir şey. Ayrıca özgünlüğüm ile kesici şeyler yapabiliyorum zaten."

Shoto derin bir nefes verdi ve elimdeki sargı bezini aldı.

"Her neyse. Kostümünün üstünden nasıl yapmamı bekliyorsun?"

Doğru bir de o vardı. Tereddütle Shotoya baktım ve kısık sesle konuştum.

"Fermuar arkada..."

İlk önce birkaç saniye bekledik. Sonra da Shoto tekrar bir nefes verip arkama geçti.

"Omzum açılana kadar fermuarı indirsen yeter zaten."

"Cidden mi? Zaten onu yapacağım. Sapık falan değilim. Öyle düşünme."

Başımı salladım ve onu bekledim. Fermuarını azar azar açıp omzumun görünmesi için uğraşıyordu. Fermuar sonunda ortasında açıldığında omzum görünmüştü. Onun da benim de aynı anda nefes vermemizle donduk.

"Rahatladın sanırım?"

"Evet."

"Ben de. Hemen halledicem bekle."

Onun bir şey yapmasını beklerken uslu uslu yerimde duruyordum. Ben burada ne yapıyordum? Acilen İzuku'nun yanına gitmeliydim. Shoto işini bitirmiş olsa gerek fermuarımı geri kapadı.

"Sakin sol kolunu hareket ettirtme. Buradan kurtulur kurtulmaz hastaneye gitmelisin. Fazla derin bir yara..."

Anlar gibi başımı salladım. Sonra başımı kaldırıp ona baktım.

"İzukuları bulmalıyız hadi."

"Herkes farklı yerde ve burası çok büyük nasıl bulacağız sence?"

"İmkansız değil ne de olsa."

Benden bıkmış olsa gerek elini alnına götürdü.

"Bu kadar inatçı olduğunu unutmuşum. Peki hadi arayalım."

"Soldan gideceğiz."

Bir kaşını kaldırıp sorarcasına bana baktı.

"Neden orası?"

"Yukarıda siz konuşurken her tarafı inceledim."

"Sen de boş değilmişsin."

"Yeni mi fark ettin?"

"İnatçılığına ego da ekleyelim bari."

Bunların hepsi duyguydu oysaki. Hiçbirine sahip değilim ki ben. Yine de onu uyarmadım. Sadece sessizce yürümeye devam ettik.

YENİDEN BAŞLANGIÇ (MHA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin