11

18 3 0
                                    

11.BÖLÜM

Doğa Dağlı

"Orada her kiminleysen, belki sevgilinleysen söyle kumralım için sızlamaz mı?"

Yüksek sesle bağırarak şarkıyı hem söyleyip hem yaşıyordum. Bu aralar enerjim normalden daha fazlaydı. Etrafa gülücükler saçıyor, enerjimle insanları şaşırtıyordum. Mesela annem çorbayı karıştır dediğinde oflayıp puflayan ben şimdi karıştırırken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyordum çünkü artık aklım orada değildi.

Aklım Ilgaz'daydı.

Üç aydır her şey Ilgaz olmuştu.

Bu normal miydi?

Normal değilse de umrumda değildi.

Mutluydum, huzurluydum ve en güzeli artık kendimi daha iyi hissediyordum.

Hedefleri olan bir insandım. Her zaman önceliğim kendim, mutluluğum, rahatım oluyordu. Bu yüzden kendi ayaklarımın üzerinde durmak için çabalıyordum. Kendini seven, saygı duyan birisiydim ama insanın hayatında ona değer veren birisi olduğunda enerjisi bile başka değişiyordu. Bunun kendini sevip sevmemekle alakası yoktu aslında. Sen kendine nasıl davranıyorsan çevren de sana öyle davranıyordu. Bunu şu sıralar daha iyi anlıyordum.

"Bebeğim," Selin'i gördüğümde koşarak bana sarılmıştı. Ben de kollarımı ona sarıp beni sarmasına izin verdim. "Doğa aşkım, çok özledim seni."

"Ben de çok özledim," sarılmayı kesip koluma girdiğinde heyecanla hafta boyu yaptığı şeyleri anlatmaya başladı. Ben de onu dinliyordum. Aynı zamanda heyecanına ortak oluyordum. Okul kapısının önüne geldiğimizde gözüm Ilgaz'ın park edilmiş motoruna değdi. Okuldaydı. Bedenime yayılan heyecan dalgasına artık alışmıştım. Bu duygu bana iyi geliyordu. "Hıh! Sırıttığımıza göre kesin aşık olmuşuz."

"Hayır. Kesinlikle boku yemişim," dedim, kıkırdarken. Selin de gülmüştü. "İnşallah boku yememişsindir. Daha güzel bir şeydir o. Bok olsa duramazdın." Ona gülerken sesim fazla yüksek çıkmıştı. Kulağımda annemin sesi yankılandı. "Az yavaş gül kızım. Sesin çok yüksek çıkıyor. Milleti rahatsız edeceksin."

Gülüşüm yavaş yavaş silinirken çok oralı olmamaya çalıştım. Annemin durmadan beni, hareketlerimi uyarmasına alışmıştım. Turnikeye kartımı okutup içeri girdiğimde gözüm hemen biraz ileride büyük, yaşlı ağacın gölgesinde telefonla konuşan Ilgaz'a değdi. Ilgaz beni hep o ağacın altında bekliyordu. "Seninki yine seni bekliyor," dedi Selin. Ona dönüp gülümsedim. "Gidiyim ben. Siz beraber girin okula."

"Gerek yok," desem de yanağıma öpücük kondurup kolumdan çıktı. "Aşkım, bu senin mutluluğun için. Yoksa asla böyle bir fedakarlık yapmam." Güldüm. "Bilmez miyim?"

"Hadi hadi, git. Daha fazla bekletme çocuğu," Selin beni itekleyerek kovduğunda kalbimde sıcacık bir hisle Ilgaz'a doğru yürümeye başladım. Henüz beni görmemişti. Üstünde lacivert bir sweatshirt ve siyah bir eşofman vardı. Şişme montunun önü açıktı. Bileğinde her zamanki gibi kaskı vardı. Birkaç adım daha attığımda beni fark etmişti. "Abi, ben seni sonra arayacağım. Görüşürüz," birkaç saniye karşı tarafı dinledi. Aynı zamanda bana gülümseyip göz kırpmıştı. Bu hareketi bile midemin kasılmasına yetti. Küçük heyecanlar, büyük tepkiler. "Eyvallah abi," telefonu kapattı. Ben de yanına gelmiştim. Ellerimi siyah montumun cebine sokmuştum. "Merhaba."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ʀᴜʜᴀ ᴅᴏᴋᴜɴᴍᴀᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin