2

26 4 0
                                    

Bölüm 2

Doğa Dağlı


Selin ile beraber konuşa konuşa sonunda kafenin önüne gelmiştik. Başımı kaldırıp küçük, kahverengi renk ağırlıklı kafeye göz gezdirdim. İki katlı, mütevazi bir kafeydi. Üst katı kütüphane şeklinde olup çalışma salonu olarak kullanılıyordu. Giriş kat ise oturup konuşabilecek şekilde düzenlenmişti. Selin heyecanla mırıldandı. "Çok özledim aşkımı ya," ona dönüp yandan bir bakış attım ve içeriye göz attım. Çok kalabalık değildi. Selin sabırsızca kapı sensörüne avucunu okuttuğunda kapı açıldı.

Ben de onun peşinden içeriye girmiştim. Selin gözleriyle onu ararken en arkadan bir masayı gözüme kestirip oraya ilerlemeye başladım. Selin, "Galiba yok," derken sesi üzgün çıkmıştı. Gülümsedim. "Belki birazdan gelir. Dersi bitmemiş olabilir."

"Olabilir," diyip tam karşıma oturdu. Bilgisiyar çantamı, kitaplarımı, montumu ve el çantamı yanımdaki sandalyenin üzerine atmıştım resmen. Üstümden büyük bir yük kalkmışcasına rahatladım. "Ne içelim?" dedi, Selin. Telefonumu çıkarıp menüyü görmek için QR kodu okuttum ve telefonumda açılan menüye bakmaya başladım. "Aç mısın?"

"Açım aslında," dedim, elimi karnıma koyarak. "Kahvaltı yapmadım."

"O zaman tost yiyelim? Sonra kahve içeriz. Ben de aç gibiyim," dediğinde, başımı sallayarak onu onayladım ve tostların olduğu bölüme tıkladım.

Sucuklu Kaşarlı Tost

Mantarlı Tost

Ayvalık Tostu

Kafemize özel peynirli tost

Fransız Tost

Patates Tostu

Domates, Biber ve Kaşarlı Tost...

Tostlarda gözümü gezdirirken en sonunda karar kılmıştım. Zaten sosis, salam ve sucuk sevmezdim. Bu yüzden onları direkt es geçmiştim. "Ben pizza tost yiyeceğim," diyip, başını telefondan kaldırdı Selin. "Yanındada ayran alırım. Sen?"

"Domatesli, kaşarlı tost," demiştim direkt. "Ayran alırım ben de. Siparişleri verelim o zaman."

"Olur," cüzdanımı çantamdan aldım. Telefonumu da arka cebime sıkıştırarak masadan kalkıp sipariş vermek için tezgaha ilerlemiştik. Bir kadın karşılaşmıştı bizi. Önce ben sipariş verip karttan okutmuştum. Sıra Selin'e gelince o da siparişi verdi. "Pardon," dedi, kadının dikkatini çekerek. "Burada çalışan bir çocuk vardı. Esmer, orta boylu. O gelmedi mi?"

Kadın, Selin'in soruyu neden sorduğunu anlayamadı birkaç saniye ama cevap vermekte gecikmedi. "Geldi. Mustafa şu an mutfak tarafında," dediğinde, Selin'in gözleri parlamıştı. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Selin gülen gözlerle bana dönmüştü. Ağzı kulaklarına varıyordu. Saçlarını geriye doğru ittirdim. "Hadi yine iyisin. Çocuk çoktan gelmiş."

"Evet. İnşallah benimle konuşur, Doğa aşkım. Suratıma bile bakmazsa ağlarım."

"Valla hiç ağlama güzelim. Sen bu tribi hak ettin. Kadını resmen dövdün. Mustafa seni tutmasa ağzına sıçacaktın."

"Öyle yaptım de mi?" derken gerginlikle dudağını dişliyordu. Ofladı. "Ya ne yapacağım ben şimdi? Tam diyorum Mustafa'nın dikkatini çektim yine her şeyi bok ediyorum ama nasıl yapıyorum, bilmiyorum. Şanssız mıyım neyim ben?"

"Şanssız değil de sabırsızsın sanki. Hemen olsun istiyorsun. Çocuğa hiç zaman, fırsat tanımıyorsun bebeğim. O yüzden de çocuk kaçıyor olabilir."

ʀᴜʜᴀ ᴅᴏᴋᴜɴᴍᴀᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin