10

27 1 0
                                    

Bölüm 10

Doğa Dağlı


Evden yarım saat önce çıkmış çoktan kafenin önüne gelmiştim. Ilgaz'ı bekliyordum. Saat 14.23'tü. Ben biraz erken çıkmıştım sanırım. Geleli beş dakika olmamıştı. Ilgaz da birazdan gelirdi. Telefonuma baktığımda Selin'den bir sürü mesaj vardı. Hepsine tek tek cevap verirken aynı zamanda heyecanımı dizginlemeye çalışıyordum.

Motor sesi duyduğumda başımı telefondan kaldıramadım. Kalbim sanki o yaklaştıkça daha da hızını arttırıyordu. Tam önümde durduğunda siyah ve yeşilin en güzel tonlardan olan motorunun tekerleklerine çarptı gözüm. Hızlıca başımı kaldırdığımda Ilgaz gelmişti. Kaskı kafasındaydı. Üstünde vintage siyah Harley Davidson ceketi vardı. Gülümsedim.

Motoru hâlâ çalışıyordu. Bir adım geriye gitmek zorunda kaldım. Telefonu kilitlediğimde Ilgaz birden ara gaz verdiğinde istemsizce güldüm. Birkaç yüz bize dönmüştü. Birkaç saniye süren gürültünün ardından gaz kolunu bıraktı. Kaskını çıkardığında buffu yine yüzünün çoğunu kapatıyordu. "Çok beklettim mi?" dediğinde, başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır. Çok olmadı geleli."

"Güzel," dedi. "Ama yine de seni bekletmek istemezdim."

"Sorun değil."

Gözüm buffuna değdi. Siyahtı ve ağız şekli iskelet ağızdı. Ilgaz'ı farklı gösteriyordu. Daha yakışıklı, daha havalı, daha çekici... Ya da sadece Ilgaz'dı işte. Benim kalbim olayları biraz abartıyordu. "O zaman ben motoru park edip geliyorum. Sen istersen bizim için yer seç. Olur mu?"

"Beraber seçeriz," dedim, itiraz ederek. "Sen motoru park et."

Gözleri gülümsediği için kısılmıştı. "Peki kıvırcık. Biraz daha bekleteceğiz seni," dedi, alayla. Önemli değil dercesine gülümsedim. Ilgaz yeniden motoru çalıştırdığında kısa süren bir aragaz vermesinin ardından bana bakıp gülümsedi. Yani en azından gözleri kısıldığı için öyle düşünüyordum. Motoruyla yanımdan ayrıldığında onu izliyordum. Motoru için kafenin önünde uygun bir park yeri bulup hızlıca park etti. Motoru durdurup anahtarı çıkardı. Buffunu ağzından çıkarıp bileğine bağlayıp kaskını eline alarak motordan indi ve yanıma yürümeye başladı. "Girelim mi içeri?" dediğinde, başımı salladım. Bana önden yürümem için eliyle işaret yaptığında gülümseyerek önden yürümeye başladım.

Kafeye girdiğimde çok kalabalık değildi. Küçük, şirin, butik bir kafeydi. İçeride loş ışıklar ve altın sarısı, kahverengi ile kırık beyaz renkleri hakimdi. En köşedeki cam kenarını parmağımla gösterdim. "Şuraya oturalım mı?"

"Oturalım," demişti. Önden ben ilerleyip duvarın dibindeki sandalyeye oturdum. Ilgaz da kaskını kahverengi masanın üstüne koyup karşıma oturdu. "Aç mısın? Bir şeyler alalım," dedi, bir süre sonra. Ben tam bir şey diyecekken garson yanımıza gelmişti. "Merhaba. Menümüze QR kodu ile erişebilirsiniz."

"Teşekkürler," demiştim, nazikçe. Kadın gülümseyip yanımızdan ayrıldığında telefonumla QR kodunu okuttum. Ilgaz beni izliyordu. "Sen bakmayacak mısın?" dediğimde, onun parlak gözlerine bakarak başını olumsuz anlamda salladı. "Senin telefonundan bakarım. Olmaz mı?"

"Olur." Telefonumu ortaya doğru itekleyerek biraz öne eğildim. Ilgaz da eğilmişti. Ona birden bu kadar yakın olmak bedenimde tuhaf dalgalar oluşmasına sebep olmuştu. "Hım," dedim, menüye bakarken. Çok heyecanlanmıştım ve her an saçmalayabilirdim. "Sen aç mısın? Dersten çıktın ya," dedim, başımı kaldırıp ona bakarken ama tahmin etmediğim bir şey vardı. Ilgaz zaten bana bakıyordu. Gözlerindeki yoğun ve parlak bakışlar midemdeki kelebek sürüsünü harekete geçirmişti. Gözlerim onun gözleri ile birleştiğinde gülümsedi. "Aç değilim," dedi, suskunluğun ardından. "Sen karar ver."

ʀᴜʜᴀ ᴅᴏᴋᴜɴᴍᴀᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin