Annemin elinden telefonu hızla aldım ve kapalı olan internetimi açtım. Üstten gelen onca bildirimi umursamadan direkt mesaj yerine girdim. Sinirden gözüm hiç bir şey görmüyordu. Tek yaptığım şey "Efem" diye kaydettiğim, uğruna kendimi hiçe saydığım çocuğa mesaj atmak oldu. Mesaja şöyle başladım;
"Sen bir korkaksın. Seni severek geçirdiğim her güne lanet olsun. Senin için akıttığım her damla göz yaşı,sana ahirette sorulsun. Umarım bir gün birini sever, aşık olursan bana yaşattıklarını birer birer yaşarsın. Kalbine kimi alırsan hepsi seni yarı yolda bıraksın. Ev sandığın her yuva başına yıkılsın. Senin için üzüldüğüm günler seni öyle bir derde düşürsün ki kime gidersen git derman bulamayasın. Sarıldığın,kokladığın herkes seni sırtından bıçaklasın. Toprağın öyle bir kurusun ki bırak çiçeği bir ot bile büyümesin. Ahım hayatın boyunca üzerinde olsun. Ben mutlu olamadım. Sende olama. Keşke o yoğun bakımda geberip gitseydin de beni bu hâle sokmasaydın. Ama ben bir şekilde aşarım bu yaşananları. Peki ya sen aşabilecek misin bu beddualardan sonra karşına çıkan engelleri? Biliyor musun önümden cenaze aracın geçse kalbimde en ufak bir sızı bile olmaz. Ama sende haklısın. Onca şeye rağmen yanında durup, sana destek olan bendim. Ben tam bir gerizekalıyım. Oyun bitti Efe. Rolünü çok iyi yaptın, tebrik ederim,Sen kazandın. Bundan sonra sakın karşıma çıkma."
Satırlarını yazıp mesajı gönderdim. İster istemez gözyaşlarım teker teker damlamıştı. Sinirimden bunun bile farkına zor vardım.İçimdeki kin az da olsa soğumuştu. Nefretimi bilmesi benim için çok önemliydi. Karşıdan gelecek mesajı beklemeden onu engelledim. Çünkü alacağım en ufak mesaj bile beni saatlerce ağlatırdı. Bundan adım kadar emindim. Başım o kadar ağrıyordu ki telefonu masaya bırakıp kafamı yastığa koydum. Çok geçmeden derin bir uykuya daldım.
Sabahleyin ensemde bir el hissedip yerimden sıçradım. Arkamı döndüğümde abimi gördüm. Gülen gözlerle bana bakıyor, saçlarımı okşuyordu. Tebessüm edip "günaydın abi" dedim. Ve yerimden doğruldum. O da aynı şekilde günaydın diyip "uyandırmak istemedim kusura bakma" dedi. Bu kadar ince düşünmesi beni çok mutlu ediyordu. Oysa bilmiyor ki annem beni her sabah savaşa hazırlar gibi kahvaltıya uyandırıyor. Minik bir kahkaha atıp "sorun değil abi sorun değil" dedim. Sonra yataktan kalkıp yüzümü yıkamaya gidecekken telefonunun hâla masanın üzerinde durduğunu fark ettim. Aslında bunu beklemiyordum. Annemin gece gelip, telefonu tekrardan saklayacağını düşünmüştüm. Bu beni az da olsa sevindirmişti. Herşeyin normale dönmesi için herşeyimi verirdim. Bugün herşeye yeniden başlamak, kendime bembeyaz bir sayfa açmak istiyordum. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtiğimde, beni harika kokular karşıladı. Annem hâlâ abimin de bizim aileden biri olduğunu kavrayamıyor,ona bir misafir gibi davrandığı için bir sürü hazırlık yapmıştı. Abim ise mahcup bir şekilde "ne gerek vardı bunlara abla,niye zahmet ettin 2 yumurta kırsan yerdik ne güzel" diyordu. Babam ise o esnada haber izliyordu. Ah şu babalar.. saat,zaman,mekan fark etmeden televizyonda haber kanalını mutlaka açarlar. İnsanların birbirini öldürmesini,boğmasını,bıçaklamasını izlemek neden hoşlarına gidiyordu ki? İnanın bende bilmiyorum.
Az sonra hepimiz masaya oturmuş,annemin çayları doldurmasını izliyorduk. İçimde anlamadığım bir şekilde eskiye dönmüşlük hissi vardı. Abimin eve gelişi,evde bir heyecan olmasını sağlamıştı. Epey süredir anne ve babamı böyle güler yüzlü görmüyordum.
Güzelce kahvaltımızı yaptıktan sonra anneme "eline sağlık" diyip masadan kalktım. Odama geçtim ve uzun zamandır elime almadığım telefonuma büyük bir aşkla sarılıp içinde gezinmeye başladım. Önüme bir video çıktı ve merak edip izledim. Ve sonra alta kaydırıp bir tane daha izledim, ardından bir tane daha derken... Sanırım video izleme işini biraz abarttım. Tam o esnada kapı tıklandı ve içeri abim geldi. Yattığım yerde doğrulup küçük bir tebessüm ettim. O da bana karşılık verip yanıma oturdu.
-Napıyosun abim?
-Telefonumda geziniyordum abi
-Anladım bende sana bu konu hakkında konuşmak için geldim. Senin sosyal medyada çektiğin videolar önüme çıktı. Epey başarılısın belli ki. Bir sürü takipçin olmuş.
-Evet bir platform üzerinden kendimce videolar çekiyordum fakat en son 70 takipçim vardı bunun neresi fazla abi
-70.000 demek istedin sanırımDedi ve telefonundan hesabımı bana gösterdi. Gözlerime inanamadım. Gerçekten de 70.000 civarında takipçim vardı. Beğeniler ve izlenmelerim oldukça artmıştı. Başkalarının videolarını izlemekten kendi hesabımı kontrol etmemiştim.
Telefonumu elime alıp sosyal medya hesabıma girdim ve bildirim kutusunda +999 bildirim gördüm. Beğeniler, takipçiler,yorumlar havada uçuyordu. O kadar güzel olduğumu düşünmüyordum fakat gelen yorumlar "çok güzelsin,çok tatlısın" gibisindendi. Neden bu kadar abartıldığımı bende henüz anlamış değildim. Şok içerisinde iken abimin konuşmaya girmesi şaşkınlığımı böldü.
"Asel,abicim bu kadar şaşırman hata çünkü çoğu ünlüden bile kat kat güzel ve duru bir güzelliğin var. Şimdi benim konuma gelelim. Hazır bu kadar sevenin varken, bunu değerlendirmen lazım. Yeni içerikler çekicez ve istersen yayınlar yapacağız. Biliyosun ki bir süre sonra bu işten harçlığını bile çıkarabilirsin. Ben editörlük gibi mesleklerde çalıştım ve az çok tecrübem var. Hazır yaz tatilinde iken sana da bir uğraş çıkar, ne dersin?" dedi. "Hâlâ bu işin nasıl buralara geldiğini anlamıyorum ve ben sadece eğlence amaçlı çekmiştim o videoları açıkçası başarabilir miyim bilmiyo-" derken abim cümlemin bitmesini beklemeden lafa atladı. "Asel bana özgüvensiz konuşmalar yapma abicim. Yanındayım, ve sende o beceriyi gördüğüm için şuan sana bu konuşmayı yapıyorum. Sen istersen yapamayacağın hiçbir şey yok. Hadi kalk işe başlıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLTİCA
Teen FictionBu kitabımda Asel adlı karakterimizin sürekli sığınacak bir liman bulduğunu sanıp her seferinde sırtından vurulmasını konu aldım.o zaman hadi başlayalımm karşınızdaa iltica..🎉🙌🏻