Maç günü

11 3 0
                                    

Ve o gün geldi.
Tek bir hedefim vardı. Annemi, babamı ve abimi gururlandırmak. Heyecan yapmıyor, soğukkanlılığımı koruyordum. Maç öncesi Nuran hocanın bana verdiği taktikleri dinliyordum. Büyük ihtimalle hiç birini dinlemeyip kendi bildiğimi okuyacaktım. Çünkü kırmızı köşede yarışacak olan rakibime gerçekten aşırı derecede sinir olmuştum. Dalga geçer gibi bakışlar atıyordu. Karşısındaki insanı kendinden küçük görenlerden oldum olası nefret etmişimdir. Bizim maçımıza 5 dakika kalmıştı. Süre ilerledikçe kıza olan sinirim ve hırsım artıyordu. Bakışlarıyla yemeye çalışıyordu beni resmen. Ve ismim okundu; Mavi köşe, Asel Yılmaz. Çok rahat bir şekilde antrenörüme bakıp, müsabaka alanına geçtim. Raunt başladı. Toplam 3 raunt yapılacak, olası bir eşitlik durumunda ise 4. Raunt’a gidecektik. 1. Raunt beklediğim gibi geçmedi. +3 puan öndeydi benden rakibim. Sonuç olarak ilk turun kazananı o oldu. Hırsıma yenik düşüyordum. Artık ailemi gururlandırmak dışında bir amacım daha vardı. Bu kıza yenik düşemezdim. En çok da gururuma yediremezdim bunu. 2. Raunt elimden geleni yaptım ve turu kazandım. Şuanda durum eşitti. Dolayısıyla 4. Raunta gidecektik. Bu raunt, ilk vuruşu yapanın kazandığı , yani “altın vuruş” tekniğinin kullanıldığı bir tur. 1 dakikalık arada, kimseyle konuşmayıp sadece su içtim ve hedefe odaklandım. Son raunt için yönlendirmeler yapıldı ve tekrardan müsabaka alanına çıktık. Rakibimi dikkatle izliyor, aynı zamanda vuruşumu yapmaya çalışıyordum. O da aynı şekilde savunmasını yapıyordu. Bir anlık aklıma abim geldi. Onun için yapmalıydım. Başarabilirdim. Derin bir nefes aldım ve rakibimi hafifçe ittim ve dengesini sarsıp kafasına palding tolyo attım. Ardından tribünden kopan alkışlar ve benim ve mutluluk göz yaşlarım...
Hayatımda ilk defa bu kadar gururlanmıştım. Sadece kendim değil , başta antrenörümü ve ailemi gururlandırmıştım. Şimdi sıra abimde idi. Madalya töreninde Nuran hoca, ve annemle fotoğraf çekildikten sonra eve geçtik. Hemen kısa bir duş aldım çünkü epey bir terlemiştim. Duştan çıktım ve üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra yatağıma atlayıp telefonumu elime aldım. Amacım sadece abime madalya ile çekildiğim fotoğrafı atmaktı fakat mesajım hiçbir şekilde ona iletilmedi. Dayanamayıp aradım ama telefon sürekli meşgul çalıyordu. Beni engellemişti. Üstelik sadece beni değil, annemi ve babamı da engellemişti. Ben ona, engellemesini sağlayacak ne yapmıştım ki?  Ne olursa olsun ben onun kardeşiydim. Olan onca şeye rağmen gönlüm rahattı. Çünkü ben sözümde durup madalyayı kazanmıştım. Ama o verdiği hiç bir sözü tutmamıştı. Yaz tatilinin bitmesine yaklaşık 1 hafta kalmıştı. O okulda devam etmek istemiyordum. Bir şekilde annemleri ikna edip okulunu değiştirdim. Bu 3. Okul değişikliğim idi. Tekrardan yeni bir ortamda bulunacaktım. Umarım güzel insanlarla karşılaşırım ümidiyle okulun açılmasını bekliyordum.

Okullar açıldı ve yeni okulumda gerçekten çok hoş karşılandım. Artık 12. Sınıftım ve önümde üniversite sınavı vardı. Bu yüzden bu yıl tek işim antrenmanlar ve ders çalışmak olacaktı. Sabah erkenden uyanıp mutlaka kahvaltımı yapıyor, üzerimi giyiyor, sonrasında da servisimle okula gidiyordum. Okulda derslerimi pür dikkat dinleyip, notlar alıyordum. Okul çıkışı biraz yürüyüp spor salonuna gidiyordum. Orada 2 saat çalıştıktan sonra eve geçip duş alıyordum. Yemeğimi de yedikten sonra sosyal medyaya bakıp, derslerime çalışıyordum. İşte bütün Senem böyle geçti. Hayatımın en verimli geçen senesi olabilir. Üniversite sınavında başarılı bir sonuç elde ettim ve İstanbul’da bir hukuk fakültesi kazandım. Eğer bazı acıları tatmasaydım, ve ailem beni yönlendirmeseydi. Şuan evde bulaşık yıkıyor olacaktım. Bu yüzden başınıza gelen olaylar için kendinizi yıpratmayın. Belki de o acı size, nice güzel şeyler katacaktır.

İLTİCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin