"Mükemmel aşk diye bir şey yok! Mükemmel erkek diye de bir şey yok! Bütün erkekler aynı!"
Toprak, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Uyarı! Bu sözler, öfke ve kırgınlıkla söylenmiştir. Ardında derin bir yara ve hayal kırıklığı barındırmaktadır. Bu sözlerin arkasına sığınarak genelleme yapmak ve tüm erkekleri aynı kefeye koymak doğru değildir. Her insanın tıpkı parmak izleri gibi, kendine özgü bir karakteri ve ruhu olduğunu unutmamak gerekir. Aynı şekilde her ilişki kendine özgü dinamiklere ve duygulara sahiptir."
Gözlerimi kısarak Toprak'a sabitledim ve "Aramızdaki psikolog konuştu." dedim.
Kaşlarını çatarak işaret parmağını havaya kaldırdı. "Kokteyl ve benzeri içecekler duygularınızı daha yoğun yaşamanıza ve mantıklı düşünmenize engel olabilir. Bu durumda duygusal kararlar vermekten ve kırıcı olmaktan lütfen kaçının." Neyse ki kısa sürmüştü.
Deniz "Kimsin sen! Ve arkadaşıma ne yaptın?" diye sordu.
Kızlar kendi aralarında çekişmeye başladıklarında, elimdeki bardağı kafama dikerek tek yudumda içtim. Biten bardağı barmene doğru yavaşça sürükleyip yenisini istedim.
"Siz iki salak erkekleri nasıl idare edeceğinizi bilmiyorsunuz."
Yüzümü buruşturarak "Salak mı dedi o?" diye sordum. Toprak başıyla onaylamakla yetindi.
Deniz "Buna mı takıldınız?" dedi ve duraksadı. İfademiz karşısında gözlerini devirerek yerine oturdu. Daha önce kesmekte olduğu barmene konsantre oldu. Barmene göz kırptıktan sonra yeniden konuşmaya başladı.
"Hiçbir erkek kalıcı değildir. En sadık olanı bile! Beni dinleyin ve yolunuza bakın."
Toprak parmaklarını bakarak "Şimdiden iki kedim var." dedi.
Gülerek "Gerçekten saydığına inanamıyorum. Anlaşılan bu yolun sonu iyi görünmüyor." dedim. Midem bulanmaya başlamıştı.
Deniz "İkinizde saçmalamaya başladığınıza göre eve dönme vakti geldi demektir." dedi. Ayağa kalkarak "Ben lavaboya gidiyorum. Geri döndüğümde ikinizde hazır olsanız iyi olur." diyerek arkasını döndü ve kalabalığın arasında ilerledi.
Ayağa kalktığımda Toprak "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Sendeleyerek "Dans etmek istiyorum." dedim ve gülümsedim.
Toprak "Ayakta zor duruyorsun! Ayrıca Deniz birazdan gelir, hazırlanmamız gerek." diye uyardı.
"En azından o gelene kadar." dedim ve yavaş yavaş kalabalığın arasına karıştım. Tek istediğim düşünmeden dans etmek ve biraz olsun eğlenmekti. Bedenim ritme ayak uydurmaya başlamıştı bile. Etrafımdakilerin yüzleri bulanıklaşmış, sadece müziğin coşkusu ve kendi özgür ruhum kalmıştı. Gözlerimi kapatıp kollarımı açtım, kendimi müziğin akışına bıraktım. Her adımda, her hareketle özgürlüğümü kutluyordum.
Karşımdaki yabancı eğilerek kulağıma bir şeyler fısıldadı. Bir anlık duraksamanın ardından bastırılmış öfkem söyledikleriyle yeniden alevlendi. Ellerim yumruk halindeydi ve tırnaklarım avuç içlerimi delmek üzereydi. Derin bir nefes alarak sakin olmaya çalıştım. Öfkem dinecek gibi değildi. Suratındaki pis gülümsemeye karşılık gülümsedim ve yakasına yapışarak tüm gücümle karnına dizimi geçirdim. Adam iki büklüm kıvranmaya başladı. İnsanlar ne olduğunu anlamadan müziğin sesi kısıldı.
O an, bir el omzuma dokundu. Yeni bir tehdit unsuruna karşılık yumruğumu sıkarak arkamı döndüm ve gelişi güzel savurdum. Güvenlikler yumrukladığım ve yere serdiğim adamla ilgilenirken, arkadaşlarım iyi olup olmadığımı sordu. Kızları geçiştirerek biraz önce yere serdiğim adama döndüm. "Iskaladığım için şanslısın!"
Adam küfrederek güvenliklerden kurtulmaya çalışsa da nafileydi. Diğer adamın ise bir suçu olmadığını geçte olsa öğrendim. Deniz "Özür dilemen gerek!" dedi.
"Neden özür dileyeceğim?" diye parladım.
Toprak "İnsanlar hata yaptıklarında genelde özür diler." dedi.
Yaptığım şeyin ne kadar aptalca olduğunu fark ettim. Panik ve korkuyla yanlış kişiye saldırmıştım. Yanlarına gittiğimde arkadaşı "Moraracağına bahse girerim." dedi ve güldü.
"Gülmeyi keser misin! Aptallık bende, vahşi bir kadın dizginlenemez."
Arkası dönük olduğu için geldiğimi görmemişti. Arkadaşı dudaklarını birbirine bastırarak boğazını temizledi. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Arkasını döndüğünde bir çift çatık bakış ile karşılaştım. "Ne istiyorsun?"
Toprak "Ortada büyük bir yanlış anlaşılma var. Arkadaşım bu yüzden.." öldürücü bakışlarımın farkına vararak duraksadı.
"Özür dilemek için buradaydım ancak biraz önce söylediklerini duydum. Aptal olduğun konusunda haksız sayılmazsın."
"Aptal mı?" Şaşkın görünüyordu.
"Evet. Bilmelisin ki ben dizginlenebilecek vahşi bir at değilim."
Dişlerini sıkarak "Buradan bakınca öyle görünmüyor." dedi.
Bu adam ikinci bir yumruğu hak ediyordu. Sıkılaşan yumruğumu fark ederek alaycı bir tavırla "Görünüşe göre öfke kontrolün pek de iyi değil." dedi. Öne doğru bir adım attı. Gerilemek yerine olduğum yerde durdum.
"Belki de dizginlenmesi gereken sensin." Midemde oluşan baskı giderek artıyordu. Her an kusa bilirdim.
"Seni bekliyorum."
"Ne için?" diye sordum.
"Attığın yumruk, yaptığın saygısızlık ve küstahlığın için özür dilemeni."
Gülerek "Çok beklersin. Senin gibi birinden özür dilemektense yerin dibine girmeyi tercih ederim." dedim. Elim aniden dudaklarıma kapandı. Kimse ne olduğunu anlamadan gelen öğürtü gözlerimin büyümesine neden oldu. İçimdeki ses şimdi değil diye haykırıyordu adeta.
"İyi misin?" sorusunun sonunda kendimi daha fazla tutamadım ve öne doğru atıldım. Midemdekiler dışarı çıktığında biraz olsun rahatladığımı hissettim. Başımı yaslamış olduğum sert yüzeyden ayırarak gözlerimi yumdum. Gözlerimi aralayarak arkadaşlarıma kaçamak bakışlar attım. Başımı kaldırmaya cesaretim yoktu. Bu adamdan kaç defa özür dilemem gerekecekti.
Yavaşça başımı kaldırdım. Gözleri sinirden koyu renge bürünmüştü. Dudaklarımı kemirerek "Özür dilerim." dedim. Arkadaşı kahkaha atarak boşta duran elini beline götürdü. Eğlendiği belliydi.
Üzerini kirlettiğim adam cebinden bir mendil çıkartarak bana doğru uzattı. Bakışları hala sertti. Sinirlenmekte haksız sayılmazdı. Düşüncesi ise inceydi.
Midemin beni rahat bırakmasıyla iki adım geri çekildim ve ona "Ya da kabul etme. Umurumda değil." dedim. Nedenini bilmediğim bir şekilde rahatsız hissediyordum. Bu kibir abidesinden uzak durmak en iyisiydi. Yardımına ihtiyacım yoktu.
Deniz "Bu kadar kaba olmak zorunda değilsin." dedi. Kendimi iyi hissetmiyordum ve ayakta durmak güçtü.
"Onun yardımına ihtiyacım yok!" sesim fazlasıyla zayıftı ve başım dönmeye başlamıştı.
Kaşlarını çatarak "Yardımımı geri çevirmekle kalmayıp özrünü geri alıyorsun demek!" dedi aynı alaycı tınıyla.
"Evet."
Ya biri ışıkları kısıyordu ya da ben bayılmak üzereydim. Ağzımdan çıkan son kelime ise "Aptal.." oldu.
...
Merhaba, kütüphanenize eklemeyi ve oylamayı lütfen unutmayın. ⭐ Yorum yaparsanız çok sevinirim. 🪄✨🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşktan Senden Bahsedelim
Romance"Aptallık bende, vahşi bir kadın dizginlenemez." "Aptal olduğun konusunda haksız sayılmazsın." "Aptal mı?" Şaşkın görünüyordu. "Evet. Bilmelisin ki ben dizginlenebilecek vahşi bir at değilim." Dişlerini sıkarak "Buradan bakınca öyle görünmüyor." ded...