neşet ertaş • ahirim sensin
TBMM SIKIYÖNETİMİ ONAYLADI
MARAŞ'TA ÖLÜ SAYISI 104 OLARAK AÇIKLANDI
ALTI İLDE SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİ KURULDU
MARAŞ KIYIMI DURDURULDU
SIKIYÖNETİM, HÜKÜMETÇE BENİMSENDİ
bu haberlerle geçmişti aralık ayının son haftası. maraş katliamında ölen yüzlerce kişinin anısına yapacakları bir anma töreni için toplanmıştı arkadaşlarıyla. dizlerinin üstüne çökmüş, katliamda ölen solcu ve alevi arkadaşlarının resimlerini çubuk ile sabitledikleri beyaz kartonlara yapıştırıyordu.
"nevzat bitirdin mi?"
"hı hı." diye mırıldandı ellerini yere koyup destekle ayağa kalkarken. beli inanılmaz şekilde ağrımıştı. birkaç esneme hareketi yaparken içeriye hüseyin, fuat ve seçil girdiler. ellerinde birer koli vardı. hazırlık için malzemelerdi muhtemelen. nevzat yorgun bakışlarıyla takip etti onları. kolilerin içinden tutkal, karton, fotoğraf gibi şeyler çıkartıp masaya dizerlerken sol kolundaki saatte baktı. yedi buçuk olmuştu. üç saattir buradaydı. fazlasıyla yorulmuştu. şimdi eve gidip biraz uyumayı düşünürken alperlerin evine yemeğe davetli olduğunu hatırladı. ülkücüden kaçmak istedikçe burnunun dibinde bitmesi kaderin nevzat'a kötü bir oyunu ya da komik olmayan bir şakasıydı.
çınaraltı'nın dar sokaklarında hızlı hızlı adımlarken çevresinde tıpkı kendisi gibi, ailesiyle yılbaşı kutlamak için acele eden insanları gördü. tek fark, nevzat'ın gittiği yer ailesinin yanı değildi.
yalnızlık ve boşunalık hissi tüm bedenini ele geçirirken aslında çevresindeki kalabalığa rağmen ne kadar yalnız olduğunu kavradı.soğuktan elleri kıpkırmızı olmuş, parmak uçları uyuşmuştu. neyseki eve varmasına az kalmıştı. yokuşun sonu alperlerin apartmanıydı. mavi boyalı binanın demir kapısını ittirip girdi içeri. mahallenin biraz daha dışında kalan bir sokaktı burası. daha lüks ve yeni apartmanlar bulunurdu. nevzat, sıcak nefesini birleştirdiği ellerine üflerken birer birer çıktı merdivenleri. üstünü değiştirmeye gerek duymamıştı. yılbaşının onun için pek bir anlamı yoktu. yalnızca münevver hanım'ın müthiş yemekleri ve kahvehanedeki ortam hoşuna gidiyordu. yılbaşı için ayrı hazırlık yapmayı birkaç yıl önce bırakmıştı.
çocukken yılbaşını dört gözle beklerdi. iki aile birleşir, beraber yemek yer, şarkılar söyleyip oyunlar oynar, eğlenir ve beraber kutlardı yılbaşını. adnan bey ve babasının arasının yeni yeni düzelmeye başladığı zamanlardı. nevzat'ın hâlâ aklındaydı o yılbaşı tablosu. iki ailenin fotoğraf makinesinin önüne geçişi, alper ve nevzat'ın en önde yan yana poz vermesi.
fotoğraf karesi gözünün önüne geldi bir an. arkada aileleri, önde alper ve nevzat. alper, nevzat'ın kendisine zorla taktığı yılbaşı şapkasının altında somurtuyor, yine ağzında nevzat'ın verdiği bir düdük ile kameraya bakıyordu. bi elini nevzat'ın omzuna atmayı ihmal etmemişti. nevzat ise tam tersi, şapkası ve düdüğüyle gayet mutlu, genişçe gülümsemiş ve kafasını alper'in kafasına yapıştırmıştı.
dudaklarında beliren tebessümü kapının önüne geldiğinde yok etti nevzat. zili çaldı ve kapı birkaç saniye içinde açıldı. süheyla, kırmızı bir kazak ve açık mavi bir uzun etek ile açmıştı kapıyı. gülümseyerek kenara çekildi nevzat'ın geçmesi için.
"hoş geldin nevzat abi."
nevzat gülümseyip kızın yanağından makas aldı.
"hoş buldum bıcırık." dedi parkasını çıkartıp kıza verirken. onun sesini duyan münevver hanım mutfaktan, elindeki havluya ellerini silerek çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
resimdeki gözyaşları , bxb
Fanficson vapura yetişmek için yanından aceleci adımlarla geçen insanların aksine oldukça yavaş ilerliyordu. elinde can yücel'in bir şiir kitabı, sırtında yeşil parkası, boynuna astığı kırmızı atkısı ve ayağındaki postallarıyla onun devrimci bir genç oldu...