Kraliyet ölümlerinin unutulması, sarayı terk eden davetlilerinin ardından yalnızca birkaç gün sürmüştü. Ölüler, henüz toprağa karışmadan insanların zihninde çoktan hiçliğe kavuşmuştu bile.
Bu birkaç günlük her şeyin durağan eski haline döndüğü süreç, tam anlamıyla olaysız geçmiş; Harry'le yüksek ihtimal ailesinin isteğiyle yaptığımız küçük yürüyüşler, hızla iyileşen yaram ve Luna'dan alacağım her bir bilginin daha önemli olacağının farkına varmamla kardeşiyle yaptığımız dersler dışında çok da bahsi geçilmesi gereken bir şey yaşamamıştım.
Veliahtı, o geceden sonra hiç görmemiştim. Belki de görmek istememiştim. Zaten bahsi geçen her bir konunun üstünde sinsice dolanan yarattığı belirsizliği aşamamam beni sinir etmeye yetiyordu.
Yaşanılması gerekenin, olduğumuz kişilerin yakınlığının oldukça sınırlarında dolanıyor olduğumuzun farkına varışımız bu uzaklaşmamızın elbette en büyük sebeplerindendi.
Harry'le yaptığımız küçük yürüyüşlerde gerçekten iki iyi dost olacağımıza inanmış olsam da ilerisini düşünemiyor olmam beni rahatsız etmeye başlıyordu. Nişanımız birkaç gün içinde duyurulacakken aslında birbirimiz hakkında gerçekten önemli hiçbir bilgiye sahip değil gibiydik. Her ne kadar zaten çok da sağlıklı ilişkiler barındırmayan bir düzenin içinde yüksek ihtimal o ilişkilerden bir tanesi haline gelecek olsak da en azından ona karşı bir yakınlığa ihtiyaç duyacağımı biliyordum.
Bu yürüyüşlerin bana kattığı, fark ettiğim tek şey sanıyorum ki bu iki kardeşle de tanıştığım ilk saniyelerde de zaten farkında olduğum inanılmaz tezatlıktı. Her daim abisinin gölgesinde büyümüş Harry, oldukça sakin bir tabiata sahipti. Karar vermek konusunda çok da tecrübe sahibi olmamış olması aslında abisinin onu gölgede bırakmasından değil de daha çok kendisinin gölgede kalmayı arzuluyor olmasından kaynaklanıyordu.
Doğru olanı doğru zaman ve doğru yerde, gerek bu zamana kadar ki başarılarından gerek gerçekten en zor anda bile kraliyeti için en doğru olanı düşünecek bir kafa yapısına sahip olduğuna inanmasından kaynaklı olsa gerek abisinin yapacağına inanıyordu.
Ona hak veriyor olacak kadar veliahtı tanımış olsam da hiçbir zaman bu kadar sakin ve pasif kalacak bir hayata sahip olmamam belki de sahip olduğumuz en büyük farklılıktı.
Acılar insanlarda farklı etkiler bırakır, herkesi birbirinden çok farklı insanlara dönüştürebilirdi. Kendi ağzından hiç duymamış olduğum fakat kendisinin uğursuz olarak tanımlanmasının sebebi olan o olay, henüz küçükken kaybettiği abisi belki de üzerinde böyle bir tesir bırakmıştı.
Harry abisinin bu aynı sarayın içerisinde olmamıza rağmen uzun süren yokluğunu yine bir şeyler üzerinde çalışıyor olmasına yoruyordu. Abisinin ara ara bu şekilde ortadan kaybolmasına oldukça alıştığı için onun için çok da merak edilecek bir şey yoktu.
Benim içinse durum farklıydı. Sonuç olarak üstüne çalıştığı ve kurguladığı şey gayet tabi şu anda en büyük sorunlarından biri olan benimle alakalı olabilirdi.
Bu gün de aynı şekilde monoton sohbetimiz, bir bakıma saray çalışanları için yaptığımız bu boy gösterme sona ermiş; ben ise zaten birkaç gündür her bir detayını ezberlediğim odama geçmeden önce sarayın balkonunda biraz da olsa kafa dağıtma kararı almıştım.
Neyseki bu gün veliaht odasından çıkmıyor olmasından olsa gerek bu balkona kısa bir ziyarette bulunmamıştı.
Harry'nin ondan hiç bahsetmeyen abisine nazaran abisi hakkında ciddi bir konuşma isteği vardı. Abisini nitelediğine inanarak kullandığı her bir kelime ise bana bu adam hakkında daha dikkatli olmam gerektiğini hatırlatıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasyNefesini kulağımda hissettiğimde ürperdim. İstemsizce ona dönen yüzümle vücudumun her bir zerresinde hissettiğim duyguların hepsini teker teker gömmek, yok etmek istedim. "Mantıklı olan ne biliyor musunuz prenses? " Bu sefer eli belimi bulduğunda...