5

458 43 46
                                    

Neyseki veliaht harekete geçmekte benden çok daha hızlıydı. İlerlediği dolabımı ait olan yere geri döndürmeyi hedeflendiğinde yardım etmek amacıyla ona doğru yaklaşan bedenime öyle bir bakış attı ki olduğum yerde kaldım. Hiç zorlanmadan dolabımı olması gereken yere ittiğinde artık yazı tam anlamıyla gizlenmiş bir haldeydi.

Kapıdaki ses uyuduğumu düşünüyor olmalarından dolayı olsa gerek arttığında gerginliğimde beraberinde olabildiğince arttı.

Ellerim az önce bir sorunu gizlemiş dolabımın kapağına uzandı, gözlerim bir başka sorunu daha saklayıp saklayamacağını görmek istercesine elbiselerimin boşta bıraktığı tarafa kilitlendi.

Gözlerim dolaptan çok daha kalıplı adamın üzerinde dolandığında gözleri ne düşündüğümü anlamış gibi parladı. Olumsuz anlamda kafasını sallasa da gözlerimde dolanan gözleri ne kadar ciddi olduğumu görüyor gibiydi.

Gözleri ciddiyetsiz bir şekilde düşündüğüm şeye inanıyormuş gibi kısıldı. Bileğine uzanarak onu dolaba yaklaştırmaya çalıştığımda karşı çıkmadı fakat neler olduğunu algılamaya çalışan bakışı oldukça komik bir görüntüye sebebiyet veriyordu.

Dolap oldukça büyük, kıyafetlerden arta kalan yer ise iki kişinin kolayca sığabileceği genişlikteydi. Fakat içine sokmaya çalışacağım adamın normal bir insan bedeninden büyük uzuvlara sahip olması işimi zorlaştırıyordu.

Kapı sesi arttığında ve muhafızların cevabımı beklemeden içeri girebilme hakkına sahip olacaklarını algıladığımda zamanımızın kalmadığının farkındaydım. Veliahtı dolabın içine ittiğimde neyseki kafasını hafifçe eğdi. Koca bedeni hafif bükülmüş boynu, teninde dolanan elbiselerin kumaşların iteleyen elleriyle düştüğü halden oldukça rahatsızdı. Son kez ona bakarak dolabın kapağını kapattığımda bu şaşkın sessizliğinin sonrasında çok gürültülü bir geri dönüşünün olacağının farkında olsam da bu o an düşünmem gereken bir şey değildi.

Tam kapıya yönelecekken burnuma dolan rahatsız edici kokuyla aklıma gelen yeni fikrin çok daha mantıklı olduğuna karar verdim. Koşar adımlarla dolaba attığım adımlarla kapağı açtım, veliahtı zorunda bıraktığım dar alana bedenimi atarken kapıdaki ses sustu. Sırtım inip kalkan sert bir göğüsle birleştiğinde kapağı kapatarak bizi karanlıkta bıraktım.

Bedenlerimiz neredeyse birleşmiş gibiyken ellerim beceriksizce elbiselerimi uzaklaştırmaya çalışarak biraz daha alan yaratmaya çalıştı. Şimdi uzun boyundan kaynaklı büktüğü boynunu sol omzuma yaklaştırmış, saçlarımın arasında nefeslerini hissettiğim veliaht bu anlamsız çabama karşı fısıldadı.

"Benden daha fazla uzaklaşamazsınız Prenses." Fısıltısı içimde garip bir sıcaklığa ve heyecana sebep olurken göz devirdim. "Dolaplar eşyalarımız içindir, bizler için değil. Bu yüzden bu kadar darlar."

Bu eklemesine karşı istemsizce gülümsedim. Sol tarafımı sahiplenmiş boynu hafifçe bana yönelerek yüzümdeki bu hareketliliği görmek istediğinde nefeslerim tam anlamıyla kesildi.

İçimdeki rahatsızlıkla tekrar hareketlendim. Ufak hamlelerle şimdi birbirine yapışmış gibi görünen bedenlerimizi az da olsa uzaklaştırmak en azından her milimini her zerremde hissetmeyeceğim bir dereceye getirmek istedim.

"Aslında." diye fısıldadı tekrardan fakat sesi boğuk çok daha derinden geliyordu. "Hareket etmeseniz ikimiz için de daha iyi olur."

Bu haklı önerisine benden çok daha zor bir halde olduğunu bildiğimden boyun eğdim.

Nefesleri sol boynumdan yavaşça hareketlendi. Kafasını bu dar alanın izin verdiği kadarıyla doğrulttu. Dolabın tam sınırına yerleştirdiği kafasıyla burnunu tam olarak saçlarımın arasında hissettim. Aldığı nefesleri içine çekiyor olduğunu hissettim.

Lanetli PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin