Hızla yüzümü açıkta bırakan şalı kapatırken yere düşen bedeni tanımak istercesine baktım.
Cılız bedeni, kısa boyu ve sağlıksız duruşuyla orta yaşlarda olan bu adamın saraydan olmadığı her halinden belliydi. Zihnimi her aşamada zorlamış olmama rağmen emindim, bu adamı hayatımda ilk defa görüyordum.
"Neden peşimizdesin? "
Veliahtın yüksek sesi boş ara sokağa dolarken sokağı da şimdi yerde tir tir titreyen adam gibi titrettiğini sandım.
Titrek nefeslerinden yalnızca tek kelime çıkabilmişti. "Para..."
İçimdeki acıma duygusunun beni ele geçirdiğini hissettim. Veliaht bu ne işe bulaştığından oldukça habersiz adama karşı bu kadar gerilmesine sinirlendiğinde benim hissettiklerimin birebir aynısını hissettiğinden emindim.
"Ben yalnızca para..."
Veliaht az önce onu deviren o değilmiş gibi elini ona uzattığında bu hamlesinin beni oldukça gerdiğini fark ettim. Hiçkimseye güvenemeyen yanım tam şu anda veliahta bir bıçakla saldırmaya çalışsa ne yapabileceğimi hesaplamaya başlamıştı bile.
Neyseki böyle bir şey yaşanmadı. Adam sağlık bedeninin izin verdiği kesin nefeslerle yerinden kalkarken veliaht onu geldiği yere doğru gitmesi için yönlendirdi. Adam ölüme her bakımdan bu kadar yakın olduğunun farkında mıydı, merak ettim. Adımları nihayet karanlıkta kaybolmasını sağladığında ve bizden uzaklaştığına tamamen emin olduğumuzda yavaşça bana döndü.
"Yalan söylüyor. " dediğinde bu gerçeği bilmesine rağmen neden o adamın gitmesine izin verdiğini sorgulayacağımı anlamış gibi hemen ekledi. "Bizi takip eden o değildi. "
"Neden bu kadar eminsin? " dedim yavaşça rotasına geri dönmüş adımlarını taklit ederken. "Sonuçta bizi takip ettiğini kabul etti."
Kafasını olumsuz anlamda salladı. Eli çenesini bulurken keskin, düşünceli bakışları tam yanında ona yetişmeye çalışan beni buldu.
"Bizi asıl takip edenin gönderdiği bir piyondu sadece. Bizi baştan beri takip eden bir kadındı. Ne gördüğümü biliyorum."
Yavaşça yutkundum ve cevabını bilmek istemediği o soruyu sordum.
"Saraydan olabilir mi? "
"Bilmiyorum." dedi ve yavaşça ekledi. "Sarayda bir şeyler bilen birinin olduğunu ikimiz de biliyoruz. "
Belki unuttuğumuz, belki de yalnızca benim unuttuğum bu detay zihnime dolduğunda haklılığını onaylamakla yetindim. Duvarımıza yazılan yazılar... Bu kişi her ne kadar son zamanlarda sessiz kalmış olmayı seçmiş veya sessiz kalmak zorunda kalmış olsa da sonuçta vardı. Ve şu zamana kadarki davranışları hem oldukça yakınımızda hem de korkusuz biriyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyordu.
"Daha fazla zaman kaybetmeyelim. " diyerek beni bulunduğum durumdan kurtardığında sessizce onayladım. O da şalının yüzünü örtmesini sağladığında bu sefer saraya çok farklı bir yoldan girecektik. Yalnızca o sarayda doğup büyümüş, o sarayda yeteri kadar vakit geçirmiş birinin bilebileceği bir yoldan.
Bir saraydan çıkmak girmekten çok daha kolaydı. Her ne kadar karanlık gece bizi örtüyor olsa da şimdi çok daha büyük bir dezavantajımız vardı, dikkatli olmak zorundaydık.
Saraylar içinde yaşayanların her bakımdan kudretinden dolayı olsa gerek çok fazla gizli giriş, çok farklı yollara sahip olan labirent misali kafa karıştırıcı tünellere sahipti.
Elbette ki bu gizli tüneller bizim için bir silah haline gelebilecek olsa da belki de bir zamanlar kullanan bu girişlerin birer labirent olması artık onları kullanılamaz hale getirmişti. Her sarayda yaşanabilecek en kötü durumlarda kullanılmak, saklanılmak adına bu tarz gizli yolların varlığından kraliyet olarak yalnızca bizlerin haberdar olması da bizi buradan gelecek saldırılara karşı koruyan bir diğer etkendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasyNefesini kulağımda hissettiğimde ürperdim. İstemsizce ona dönen yüzümle vücudumun her bir zerresinde hissettiğim duyguların hepsini teker teker gömmek, yok etmek istedim. "Mantıklı olan ne biliyor musunuz prenses? " Bu sefer eli belimi bulduğunda...