Çoğu kişi birinin bayılmasının kişinin güçsüzlüğünü gösterdiğini düşünebilirdi.
Fakat ben bayılmamın sebebinin hayatım boyunca içimde farkında olmaksızın beslediğim, gizlediğim gücün olduğunu biliyordum.
Yaşamımın ilk yıllarında bile sahip olduğum mevkiden dolayı kanımda dolanan asil kanın gerektirdikleriyle büyümek zorundaydım. Bu şekilde büyümenin bana kazandırdığı farkında olmasam bile asil kanıma karışan, içimde dolanan bir güç her zaman vardı. Bana inanan, bana değer veren, benim için ölümü göze alabilecek bir insan topluluğunun kazandırdığı bir güç fazlasıyla mütevazi birinin kanına bile gizlice karışabilecek kadar yetenekliydi.
Bahsettiğim gücün bu kadarla kalmasını yeğlemek elbette benim içinde bulunduğum bu durumda olmasını dileyebileceğim en masum dilekti.
Fakat şuan derinlerimde yatan başka bir gücü hissediyor, olağanüstü olarak adlandırdığım o gücün damarlarımdaki kana karıştığını biliyordum.
Varlıklarını sonlandıran bu otoriter gücün en önemli üyelerinden biri olan ben elbette lanet diyerek karaladığımız bu gücü oldukça yakından tanıyordum.
Ne hissetmem gerektiği o kadar karışık, şu anda yaşıyor olduğum şeyler o kadar gerçeküstü geliyordu ki bu gücün yalnızca bilinçaltımın son zamanlarda yaşadıklarımdan yola çıkarak yarattığı bir kabus olması, bu güce gerçekten sahip olmamdan çok daha olağandı.
Lanetli olmam benim için yeterince kötü değilmiş gibi bir de yeni öğrendiğim bu gücün bu kraliyet düzeninin en güçlü krallığı olarak adlandırılan Ateş Krallığı'nın veliahtı, gelecekteki kralı tarafından bilindiği gerçeği vardı.
Ölüm.
Bir nefesin, son nefese dönüşümünün hikayesi, bir ömrün örtülemez hikayesinin son cümlesiydi.
Ve bir lanetli için ölüm, en kolay, en acısız cezaydı.
Ölüm.
Kendimi şu an öyle imkansız bir ihtimalin tam ortasında sıkışmış halde bulmuştum ki uğruna düşündüğüm şey bile değildi.
En kötüsü de bu belki doğduğumdan beri benimle olan gücün kendini yeni hissettirmiş varlığını kendime kabul ettirecek zamanım dahi yoktu.
Hayat bin bir türlü dönüm noktası barındırır, eğer sonun ölüm değilse birbirinden farklı sayısız yeniden doğuş. Şimdi dönüm noktam olan başka bir şeye ev sahipliği yaparken hayatım, bu yaşadıklarım yalnızca benim için bir dönüm noktası değildi. Biliyordum.
O karanlığın başka bir karanlığa, çok daha zor bir karanlığa açıldığı o noktada belimi ve bacaklarımı sahiplenmiş o elleri hissettim. Tanıdık bir koku izinsizce damarlarımda dolaşırken şimdi attığı adımlara odaklanmış mavileri gördüm. Şimdi daha soğuk dedi iç sesim. Çok daha tehlikeli. Çok daha tehditkar.
Zihnim karanlığına kendini bıraktığında şimdi vücudumda kaçamak dokunuşlarını hissettiğim bu adamın o karanlık tarafıyla ne zaman karşı karşıya kalacak olacağımı düşündüm.
Krallığı için yapması gerekeni yapar dedi zihnimdeki genç kız. Bu zihnimde puslu hatırlanan anının son cümleleri takılırken hayat ile ölüm arasındaki o adımlarıma, sanıyorum düşmeye ilk defa bu kadar yakındım.
"Ona haklı bir sebep vereceğini düşünmüyorum." dedi genç kadın her şeyden habersiz. O saniyelerde nasıl olur da var olmamın ölümümün haklı sebebi olacağından haberdar olabilirdim?
"Uğursuz bir kadın bu." dedi tanıdık kadın sesi. "Geldiğinden beri başına gelmeyen kalmadı."
Bu çabasının gereksizliğinden, zaten hiçbir şey olmadan benden kurtulacağını söylesem beni daha tanımadan yönelttiği o nefretinden az da olsa kurtulabilir miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Prenses
FantasyNefesini kulağımda hissettiğimde ürperdim. İstemsizce ona dönen yüzümle vücudumun her bir zerresinde hissettiğim duyguların hepsini teker teker gömmek, yok etmek istedim. "Mantıklı olan ne biliyor musunuz prenses? " Bu sefer eli belimi bulduğunda...