Tatil bitmişti ve yeniden okul başlamıştı. Gamze yine işinin başındaydı. Bir öğrencisi vardı. Daha doğrusu öğrencisinin babası. Eşi vefat etmişti ve çocuğuna tek başına bakıyordu. Gamze duygusal bir insandı bu yüzden o öğrencisiyle diğerlerinden daha farklı olarak ilgileniyordu ve babasına hayret ediyordu. Tek başına her şeyi başarabiliyordu ve kızına annesinin yokluğunu hissettirmiyordu. Okuldan çocuğu babası alıyordu her gün. Ama bugün gelmemişti küçük Nazlı'nın babası. Gamze oturdu bekledi Nazlı'yla beraber ancak kimse gelmedi. Öğrencisinin evini biliyordu Gamze bu yüzden Nazlı'yı kendisi götürmeye karar verdi. ''Babasının işi var herhalde yoksa mutlaka gelirdi. Adama da iyi diye diye nazar değirdik.'' diye düşündü Gamze ve Nazlı'yı hazırlayıp okuldan ayrıldılar. Bir taksi çağırdı Gamze ve yolu tarif etti. Yarım saat sonra küçük Nazlı'nın evine varmışlardı. Ancak kapının önünde büyük bir kalabalık vardı. Kalabalığın arasında ise ambulans ve polis arabası. Gamze hemen Nazlı'yı taksiye bindirdi ve beklemesi söyledi. Daha sonra neler olduğunu öğrenmek için kalabalığa doğru ilerledi. Etraftan yakınmaları duyabiliyordu.
''Vah vah çokta iyi adamdı.''
''Kızı da vardı, eşi yok o bakıyordu. Yazık yavrucağa da''
''Nasıl olmuş ki? Daha gençti bir türlü yüzü gülmedi.''
Gamze duyduklarından sonra olanı tahmin edebilmişti. ''Yine mi ya? Nasıl bir yer burası? Lanetli falan mı acaba?'' diye kendi kendine konuşmaya başladı. ''Saçma saçma konuşma. Düşün ne yapacaksın şimdi?'' Yanında küçük bir çocuk vardı ve artık bir ailesi kalmamıştı o küçüğün. ''Neden her kötü şey beni bulmak zorunda ki?''
Gamze polislerin yanına gidip durumu anlatmıştı ve mutlak son olarak Nazlı yetimhaneye verilmişti. Olayın aslı ise bir cinayet değil kalp kriziydi.
''Nazlı'nın babasının genç yaşına rağmen kalp hastalığı varmış. Yaşadığı travmalardan sonra olması muhtemel bir şey tabi. Sonuç olarak ilaçlara bağlı yaşıyormuş ve o gün ilacını almayı unutmuş. İçmek için geri eve dönmüş ancak zamanında yetişememiş ve krize yakalanmış. Olan Nazlıya oldu be Mine abla yazık küçücük çocuk kimsesi kalmadı.'' Ertesi iş günü Olan biteni patronu Mineye anlatıyordu Gamze. Minede Gamze kadar şaşırmış ve üzülmüştü ancak yapabilecekleri bir şey yoktu.
-Birileri ölürken, birilerinin hayatı daha başında mahvolurken biz hayatımıza devam etmek zorundayız. Bu yüzden hadi bakalım iş başına ders saati başladı ve seni bekleyen daha bir sürü çocuk var yukarıda.
-Tamam Mine abla gittim ben, hadi sana da kolay gelsin.
Gerçekten de hayat bazen çok acımasız olabiliyordu. O küçük çocuğun hayatı bir günde nasılda değişmişti. Gamze yine böyle dalgın ve düşüncelerle eve doğru yürüyordu. Bugün oldukça hızlı geçmişti ama düşüncelerinden dolayı zamanın nasıl geçtiğini ve nasıl yorulduğunu anlamamıştı bile. Hemen eve çıkıp kendini yatağa bıraktı ve erkenden öylece uykuya daldı.