"Yettim diye gelmeni bekledim. Tostlarımız ve ayranlarımız hazırdı, bir tek sen eksiktin Tuğçe'm."
Derin bir nefes alıp, usulca uyuyan sevgilime bakmaya devam ettim. Hareket etmeden, her zamanki gibi heyecanlı bir şekilde konuşmadan, sadece nefes alıyordu. Etrafında bir sürü makine, yüzünde bir sürü morluk, ama hala dünyanın en güzel kadını.
Israr edip savcı statümü kullanarak girdiğim odasında, üstümde hala o günden kalan kıyafetlerle, beni duyduğunu, hissettiğini ve tam olarak ne diyeceğimi bilmeden sadece elini tutup bekliyordum.
Lise zamanlarından beri, bir erkeğin hayatında en önemli iki insan olduğunu düşündüm : annesi ve sevdiği kadın. Yirmi sekiz yıllık hayatım boyunca, ne annem oldu ne de sevdiğim biri. Tam onu buldum derken, kaybetmek mümkün müydü ? Annem hakkında gerçeği öğrenip, kısa zaman sonra sevdiğim kadınla sınanmak hak ettiğim bir şey miydi ? Sorun ben miydim ?
Hayır, değildim. Eğer sevgilimle geçirdiğim ayların bana öğrettiği bir şey varsa, o da kendimi artık suçlamamam gerektiğiydi. Bu hayatı ben seçmedim. 'Baba' bile demek istemediğim adamın yaptıklarının suçlusu ben değilim. Annemin ölümünün sorumlusu ben değilim. Tuğçe'min başına gelenlerin sorumlusu olmadığım gibi.
Onu korumak istesem, bana izin verecek miydi ? Hayır.
Onun korumaya ihtiyacı var mıydı ? Hayır.
Bunları bilmeme rağmen kendimi suçlu hissediyor muydum ? Evet.
O zaman, belki de konuşmaya buradan başlamam lazımdı."İlk görevine gidiyorsun diye o kadar mutluydum ki. Senin mutlu olduğunu görmek, yüzündeki o güzel gülümsemeyi görmek benim hayatımı güzelleştiriyor sevgilim. İşinde ne kadar başarılı olduğunu hepimiz biliyoruz zaten, ama bunu sonunda istediğin gibi sahada gösterebileceğin için cok heyecanlıydım.
İçimden gün içinde seni aramak geçti bir kaç kere. Biliyorsun, seni düşünmeden geçirdiğim anların sayısı çok az. Ama kendi kendimi dizginleyip, aramamayı başardım. Seni işinin başındayken rahatsız etmek istemiyordum. Akşama görüşeceğimiz için, sakince bana gününü anlatacağın zamanı bekledim sevgilim.
İşte bu yüzden suçluyum : seni aramalıydım. O güzel sesini duymak için akşamı beklemeseydim, belki şu an deniz kenarında veya evde beraber kahvaltı yapıyor olurduk."
Derin bir nefes alıp, Tuğçe'nin elini tutmaya devam ettim. Daha önce hiç hissetmediğim hisler, onunla temas ederken ve hatta konuşurken içime hep doldu, ama şu an daha bir başka hissettiriyordu bana. Bunun sebebi hislerimin korkuya karışmış olmasıydı.
Evet, artık hislerimden kaçmıyordum. Ne olursa olsun, ne hissettiğimi saklamıyordum ve kabul ediyordum. Sevgilim sayesinde öğrendiğim bir şey daha...
"Ben buradayım Tuğçe. Sen beni duysan da duymasan da, bana cevap versen de vermesen de, ben buradayım. Seni seviyorum, sevgilim. Sana o kadar aşığım ki, bazen artık içime sığmayacakmış gibi hissediyorum. Eğer o akşamı beraber geçirebilseydik, sana bunları söyleyecektim Tuğçe'm. Ama merak etme, uyandığında benden bıkana kadar her gün duyacağın şeyler bunlar. Artık beklemek, vakit kaybetmek, 'doğru zamanı bulayım' demek yok. Ne hissediyorsam, ne düşünüyorsam, ilk bilen her zaman sen olacaksın.
Ben buradayım sevgilim. Seni bekliyorum ve seni seviyorum. Bana, babana, seni seven herkese dön olur mu ? Bizim hayatımızın rengi sensin. Benim güneşim sensin."
—-----------------------------------
Karanlık.
Sesler.
Acı.
İyot kokusu.
Babam.
Ve şimdi, sevgilim.Duyduğum ses, bir sesten daha fazlası. Beni hayata geri döndürecek bir umut, bir sebep ve bir yol. Sevgilim.
Elimi tutan el, bir elden daha fazlası. Beni asla bırakmayacak, desteğini benden esirgemeyecek ve hatta beni kendinden daha çok seven biri. Savcım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EfTuğ - OneShot
Romancedizide göremediğimiz minnoş çiftimiz için tek bölümlük hikayeler