Yine adliyede yoğun geçen bir güne başlamışken, sabahtan beri Tuğçe'den haber alamıyordum. Bugün önemli bir operasyon düzenleneceğinden haberim vardı ve uzun sürebileceğini biliyordum ama yine de içim rahat değildi.
Onu sıkmamak için aramamaya karar vermiştim ama kendi dosyalarıma konsantre olmam gittikçe zorlaşıyordu.
Saat üç civarlarında biri beni arıyordu, beklediğim kişi değildi.
"Efendim başkomiserim ?" dedim hemen 'Eren abi' demeye cesaret edemediğim için.
İlişkimizin başlarındaydık ve başkomiserim bana 'oğlum' diyordu ama ben rahat rahat 'Eren abi' demeye henüz alışmamıştım.
"Oğlum vaktim olmadı daha önce aramaya. Hastanedeyiz." dediğinde elimdeki kalem birden masaya düştü. Eğer ayakta olsaydım başımın bile döneceğine emindim.
"Ne demek hastanedeyiz başkomiserim ? Ne oldu ?" dedim kime ne olduğunu bildiğim halde.
"Merak etme ağır bir durum değil, Tuğçe yaralandı. Ufak bir sıyrık ama doktor bütün tetkikleri yapıp eve göndermek istedi."
"Ben hemen geliyorum." deyip cevap vermesini beklemeden başka zaman asla cesaret edemeyeceğim şeyi yaptım ve telefonu yüzüne kapattım.
Hastane ve adliye arasındaki kısa mesafe daha önce hiç bu kadar uzun gelmemişti gözüme.
Geldiğimde hemen Tuğçe'nin odasını sordum ve içeriye girdiğimde Eren başkomiser, Ilgaz savcı ve Ceylin vardı.
"Tuğçe !" dedim hemen yanına giderek.
"İyiyim merak etme, ufak bir sıyrık sadece. Babama haber verme dedim ama dinlemedi beni."
"Haber verme ne demek Tuğçe'm saçmalama, ağrın var mı ? Nasıl oldu ? Kim yaptı ? Doktor ne dedi ?" diye sıraladım sorularımı.
"Efe de geldiğine göre biz çıkalım artık." dedi Ceylin ve Ilgaz savcıyı kolundan tutup odanın çıkışına doğru gitmeye başladı.
"Sorguda mıyım savcım ?" deyip güldü Tuğçe.
"Bak ya maşallahı var resmen, dalga bile geçiyor." dedi Eren başkomiser de.
"Birden hastanedeyiz deyince ödüm koptu başkomiserim."
"Şu durumda bile başkomiserim diyorsun ya, 'baba' diyeceğin günlere nasıl geçeceğiz acaba."
Ben cevap veremeden doktorun odaya girmesiyle dikkatimizi tekrar toplamıştık.
"Her şey yolunda mı doktor bey ?"
"Yolunda merak etmeyin ama tehlikeli bir mesleğiniz var, bebeğin iyiliği için kendinize dikkat etmeniz gerek Tuğçe hanım. Size bir kaç vitamin de vereceğim değerleriniz düşmüş."
Bebek mi ?
"Anlamadım doktor bey, bebek mi dediniz ?" dedi Tuğçe birden.
Yanlış duymamıştım, bebek demişti.
"Haberiniz var sanıyordum, sekiz haftalık hamilesiniz." dediğinde kafamı birden Tuğçe'ye doğru çevirdim ve göz göze geldiğimizde, ikimiz de korunmadığımız tek akşamın şu an kendini belli ettiğini anlamıştık.
Kolye gecesi.
Eve ilk defa bu kadar heyecanlı bir şekilde gittiğimiz akşam.
Ellerimizi hiç ayırmadan yukarıya çıkmamız ve utangaç ama bir o kadar da istekli bir şekilde öpüşlerimiz. Birbirlerine değen eller ve gözler eşliğinde hazırlanmış bir akşam yemeği. Yemekten sonra salonda oturup sadece birbirimize bakarak geçirdiğimiz bir kaç dakika.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EfTuğ - OneShot
Romancedizide göremediğimiz minnoş çiftimiz için tek bölümlük hikayeler